Birbirimizi sevmeliyiz
Allah’u Teala buyuruyor ki: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” [el-Hucurât, 10]
Prof. Dr. Ramazan AYVALLI
Sevgili Peygamberimiz, bir hadîs-i şerîfinde buyurmuştur ki: “Allahü Teâlâya yemîn ederim ki, mü’min olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (kâmil) mü’min olamazsınız. Size bir amel bildireyim mi? O sebeple birbirinizi seversiniz: Aranızda selâmı yayınız.” [Müslim]
Önce, cemiyet hayâtımız için çok mühim olan bu konunun açıklanması için, birkaç ayeti kerime ile birkaç hadîs-i şerîf zikredelim; ondan sonra da selâm konusuna geçelim: Allahü teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle buyurmaktadır:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” [el-Hucurât, 10]
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederler. İşte Allah’ın, kendilerine rahmet edeceği kimseler bunlardır.....” (Tevbe, 71)
Peygamber Efendimiz (aleyhis-salâtu ves-selâm) da, hepsi müttefekun aleyh olan (üzerinde ittifâk olunan, hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:
“Sizden birisi, kendisi için sevdiğini (istediğini, arzû ettiğini, dîn) kardeşi için de sevmedikçe (istemedikçe, arzû etmedikçe) gerçek îmâna eremez (hakîkî mümin olamaz).” [Buhârî]
“Müslümân müslümânın kardeşidir; ona zulmetmez, onu tehlikede yalnız (yardımsız) bırakmaz. Kim, kardeşinin bir ihtiyâcını görürse, Allah da onun ihtiyâcını görür. Kim bir müslümânı bir sıkıntıdan kurtarırsa, Allah da o sebeple, onu, Kıyâmet gününün sıkıntısından kurtarır. Kim bir müslümânın bir kusûrunu örterse, Allah da onu kıyâmet günü örter.” [Buhârî]
“Mü’minlerin birbirlerini sevme, birbirlerine merhamet ve şefkatteki misâli, bir bedenin misâlidir. Ondan bir uzuv râhatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve harârette ona iştirâk ederler.” [Buhârî]
Kardeş olmak; sevinçte ve kederde berâber olmak demektir. Yine kardeşlik; sevmek, saymak, yardımlaşmak ve dayanışmak demektir.
SELÂMLAŞMANIN HÜKMÜ
Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır. Tek kişiye selâm verildiğinde, onun selâmı alması farz-ı ayın, bir cemâate verildiği zaman, onların almaları ise farz-ı kifâyedir. Selâm verirken, selâmın sünnet olduğunu düşünmeli ve o kimseye duâ etmeye niyet etmelidir! Sünnet olduğu düşünülmeden, alışkanlık hâlinde, şuûrsuzca selâm verilince, sevap olmaz. Bir yere girerken de, çıkarken de selâm verilir.
DÎNİMİZDE SELÂMLAŞMANIN ÖNEMİ
Dînimizde selâmın ve selâmlaşmanın önemi büyüktür. Müslümânların yanlarına girerken, çıkarken, karşılaşınca, ayrılırken mutlakâ selâm vermelidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Bir yere, bir meclise giren oradakilere selâm versin. Oradan kalkıp giderken yine selâm versin.” [Tirmizî]
“Tatlı dilli olmak, selâmlaşmak ve yemek yedirmek, Cennete götürür.” [Hâkim]
“Bir eve girince, ev halkına selâm verin. Çıkarken de selâm verin.”[Beyhekî]
“İnsanların en âcizi duâ etmeyen, en cimrisi de selâm vermeyendir.” [Taberânî]
“Yirmi müslümâna selâm veren bir mü’min, Cenneti hak eder.” [Deylemî]
Selâmlaşırken eğilmek günâhtır. Hadîs-i şerîfte, “Karşılaştığınız zaman birbirinize eğilmeyin, kucaklaşmayın” buyuruldu. (Berîka)
Selâmı, “Es-selâmü aleyküm” şeklinde vermek daha iyidir. “Selâmün aleyküm” diye selâm vermek de câizdir.
“Es-selâmü aleyküm” denince, “Ve aleykümüs-selâm” demek farzdır. “Selâmün aleyküm” denince de, “Ve aleyküm selâm” denir. Her ikisinde de “ve” harfini söylemelidir! Selâmı düzgün verip düzgün almak iyidir. “Ve” söylemeden de almak câiz ise de, “ve”li söylemelidir. Çünkü “Ve aleyküm...” deki “ve”, “dahî” manâsındadır. Yanî, “Allah’ın selâmı bizim üzerimize olduğu gibi, sizin üzerinize de olsun” demektir. Sâdece “Aleyküm selâm” ise, sanki “Selâm bize değil, size olsun” gibi uygunsuz bir manâya gelebilir.
Verilen selâmı daha güzeli ile almak farz değil ise de, çok sevaptır. Peygamber Efendimiz, “Selâmün aleyküm” diyen bir sahâbî için, “On sevap kazandı” buyurdu. Başka biri, “Selâmün aleyküm ve rahmetullah” dedi. Ona da “Yirmi sevap kazandı” buyurdu. Bir başkası da, “Selâmün aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh” dedi. Bu kimse için de, “Otuz sevap kazandı” buyurdu. [İlk iki sahâbînin selâmlarını daha güzeliyle, üçüncüsünün selâmını ise misliyle aldı.]
Bu sırada orada oturanlardan biri selâm vermeden çıkıp gitti. Resûlullah Efendimiz, “Arkadaşınız [selâmın fazîletini] ne tez unuttu?” buyurdu. Daha sonra, “Bir topluluğa gelince de, ayrılırken de selâm verin! Birinci selâm, ikincisinden daha mühim değildir” buyurdu. (Taberânî)
Yorum Yazın