İmsak:
Güneş:
Öğle:
İkindi:
Akşam:
Yatsı:
Hikmetli Sözler

Ünlü Şairlerden Ramazan Şiirleri Ramazaniyeler

Edebiyatımızda önemli bir yer tutan Ramazaniyeler, ramazan ayının edebi şiir yönünü oluşturuyor..Edebiyatımızda Ramazan ayı konu edinilerek söylenmiş kasidelerin teşbib yani bir kasidede övgüye başlamadan önce yapılan takdimine Ramazaniye deniyor

Abone OlGoogle News
07 Nisan 2021 00:34

Mâh-ı nevden Dicle’de gös­terdi zevraklar misâl
Kim görüptür kim ola bir âsumanda bin hilal
(Fuzûlî) 


Aydınlık yüzüyle gelen Ramazan bir ‘ruh şöleni’dir. Ruhun aslına rücû etme; Allah’a dönme vaktidir. Çünkü o ruhlara Râb kendi ruhundan üflemişti: 

Ramazan 
Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine, 
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise. 

Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan 
Artık ezilip düşmesin ümmet ye’se 

Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn 
Yâ Rab, daha bir nefha-i te’yîd insin. 
(Mehmed Akif Ersoy) 

Çamurdan beden oruçla yoğrulmuştur. Dönüşüm başlamıştır. Ruhun dönüşü(mü) bedeni de beraberinde sürükler. Şimdi oruçlu bedenlerin her biri birer tapınaktır. Ten kendini ruha teslim ettiğinden artık ‘insan olma’ fırsatına ermiştir: 

İnsan ve Oruç 
Oruç, ruhun sesi gelir her yıl 
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize 
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi 
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan 
Ten ruhun avuçlarının içinde 
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker 
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer 
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen 
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı 
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri 
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır 
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden 
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı 
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından 
Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından 
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına 
(Sezai Karakoç) 


Ezanlar imsaktan iftara bu kutlu yolculuğun müjdecisi, kandiller yola çıkan ruhların rehberidir. Bir tepeden ezanla işaret verilir; diğer tepeye nurların inmesi için: 

Ramazan Akşamı 
İftar topu aksedince İhsâniye’den 
Seslendi ezanlarım, Süleymaniye’den 
Altında ve üstünde yanıp bin kandil 
Nûr indi civâra Nuûruosmaniye’den 
(Arif Nihat Asya) 


Yola düşenlerden geri kalanlar da vardır. Tenha sokaklarda oruçsuz ve neşesiz, gidenleri seyretmektedir biri. Ruhu ‘gurbet akşamı’nı yaşadığından hüzünlüdür ancak onun da başka bir tesellisi vardır: 


Atik Valde’den İnen Sokakta 

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine, 
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine, 

Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti

Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti; 

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler, 
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer; 

Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları 
Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı. 

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün; 
Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün. 

Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri, 
Bir nurlu neş’e kapladı kerpiçten evleri. 

Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz! 
Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş’esiz. 

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı 
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı. 

Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime; 
Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime: 

‘Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür; 
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.’ 
(Yahya Kemal Beyatlı) 

Yolculuk bilinmeze doğrudur. Geceler sıralandıkça bilinmeze biraz daha yaklaşılır. İlahî kaynaktan alınan ilhamla tapınaklardan bereketli çeşmeler akmaya başlar: 

Bu Ay 
Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı; 
‘Bilinmez’i bilirler, bilseler ağlamayı… 
(Necip Fazıl Kısakürek) 

Nahif bedenler en çok bu yolculukta secdeye gider. Ulu bir mabede Mevlâ’nın iltifatıyla mağfiret iner; çünkü huşû hulus ve hürmetle O’na dönülmüştür: 

Ramazan 
Tâ çocuklukta mâh-ı gufrânın 
Şöyle bir levha-i mutahharda 

Bana manzûr olurdu timsâli 
İçim samt u sükûn ile mâlî 

Ulu bir ma’bed-i münevverede 
Nazar-ı iltifâtı Mevlâ’nın 

Mün’atıf sâyegâh-ı minberde 
Bir vücûd-ı nahîf ü bî-tâbe 

Ki darâ’atle ser-be-hâk-i sücûd 
Leb-i hâmûşu lerze-nâk-i durûd 

Öyle bîgane rahât u hâbe 
Bir ümîd-i cinânla perverde 

Muttasıl zikr eder ibâdet eder 
Bin huşû’ u hulûs u hürmetle 

Her sücûdunda çeşm-i Hak-bîni… 
Sıyırıp perde perde zulmetini 

Sermedî bir safâ-yı ru’yetle 
Seyr-i firdevs-i mahremiyet eder 
(Tevfik Fikret) 

Kutlu yolculuğun bitiş vakti gelmiştir. İnananların yüzlerinde gelecek zamanların yolculuklarının tebessümü ve hüznü bir aradadır: 


Yine firkat nârına yandı cihân 
Hasretâ gitti mübârek Ramazan 

Nûruyla bulmuştu âlem yeni cân 
Firkatâ gitti mübârek Ramazan 

İndi Kur’ân sende ey nûru güzel 
Leyle-i Kadrinde ey kadir güzel 

Gitti ey tehlîl ü tekbîri güzel 
Elvedâ gitti mübârek Ramazan 

(…) 

Cem olup Hakk’a münacât edelim 
Nûr-ı Kur’ân ile doğru gidelim 

Bilmedik kadrin Niyazî nidelim 
Pek yazık gitti mübârek Ramazan 
(Niyazî-i Mısrî) 

Zamanı mekânı ve bedenleri dönüştüren Ramazan artık gitse de, yolculuk bitti sanılsa da söylenecek son bir söz, edilecek son bir dua daha vardır: 


‘Alnımız secdede bulsun bizi her lahza ezan 

Ve hazin ömrümüzün her günü olsun Ramazan’ 
Zikrimiz Arş’-ı geçip fecre kadar yükselsin 

Mâveralardan ümîd ettiğimiz ses gelsin 
(Faruk Nafiz Çamlıbel) 

Yorum Yazın