İmsak:
Güneş:
Öğle:
İkindi:
Akşam:
Yatsı:
Dini Bilgiler

Cennet ve Cemalullah

Hamd Allah Tealayı övmek, şükür de O’na teşekkür etmektir! Allah’ın verdiği sayısız nîmetlerden dolayı Hâlık’ı zü’l-celâle teşekkür etmek her insanın vazifesidir.

Abone OlGoogle News
01 Mayıs 2021 10:16

M. Sâmi Ramazanoğlu
Hamd; mü’min için büyük bir ibâdettir. “Tövbekarlar, ibâdet edenler, hamdedenler...” (Tevbe Sûresi, 112) âyetiyle mü’minler hamd ve ibâdet vasıflarıyla medholunup müjdelenmişlerdir.

Allah’a şükür hem lisan hem kalb hem de bütün beden ile olur. Ayrıca maldan tasadduk ederek şükretmek lâzımdır. Şükür nîmeti artırır.
Cenâb-ı Hak: “Eğer şükrederseniz ben de ziyâdeleştiririm.” (İbrahim Sûresi, 7) buyurmuş.
Hazret-i Peygamber Efendimiz, şükretmek için uzun uzun namaz kılmış, rükû ve secdeler yapmış, kendinden geçmiş de rûhunu teslim etmiş sanmışlar “Ben de Rabbime şükreden bir kul olmak istiyorum”  buyurmuşlardır. Onun için ibâdetler devamlı olmalı ve Allah’a şükürden geri kalmamalıdır.
Cenâb-ı Hak cümlemizi hakkıyla şükretmeye muvaffak kılsın. Âmîn!

Mü’minler cennete girince, herkes hiç şaşırmadan kendi makamını, kendi kürsüsünü bulur ve doğruca oraya gider. Cenâb-ı Hak cennette herkese mutlaka bir kürsü vermiştir, her mü’min hangi kapıdan gireceğini, hangi yoldan gideceğini, hangi kürsüye oturacağını hiç şaşırmadan bilir.
Cenâb-ı Hak bütün hûri ve ğılmanlara emir verip hitâb eder:
“Mü’min kullarımı burada sürurlandırın!” buyurur.
Bütün peygamberler makamlarına yerleşir. Evvela Dâvud (a.s.)’a Zebur’dan bir parça okuması emrolunur, o da güzel sesiyle okur. Sonra her peygamber kendi kitabından okur, en son da Hazret-i Peygamber Efendimize gelince, o da Kur’ân-ı Kerîm’den “Sûre-i En’am”ı okur.
Cennet ehli bunun tekrar tekrar okunmasını isterler, her gün okumağa devam olunur. Bu sûre Mekke’de ve bir günde nâzil olmuştur. Cenâb-ı Hak mü’minlere hitab eder: “Ya ibâdî,” Ey kullarım! “Ben kimim? Biliyor musunuz?” Mü’minler hepsi birden: Sen Allah’sın, derler. Cenâb-ı Hak buyurur ki: Benim bir adım da Selam’dır, burada selamlaşın:
“Selam size! İyilik ve emniyet içinde girin oraya, orada ebedî kalın.” (Zümer Sûresi, 73)
“Selam size, selâmet ve emniyettesiniz, dünyada sabrettiğiniz günlere karşılık, işte ne saâdetli bir duraktır burası.”(Râd Sûresi, 24)
Cenâb-ı Hak yine hitab eder: Benim bir adım da Mü’mindir, emn ü eman veririm. Siz de mü’minsiniz ve emn ü emandasınız, emniyet ve selâmettesiniz.
Bundan sonra Cenâb-ı Hak cemâliyle tecellî buyurur ve mü’minler tam üç yüz sene Allah’ın cemâline bakarlar da gözleri kamaşmaz, gözlerini kırpıştırmaz ve bakmağa doymazlar.
Cenâb-ı Hak yine buyurur ki:
“Ey kullarım, ben sizden râzıyım, siz de benden râzı mısınız?”
Mü’minler derler:
“Ya Rabbî! Bundan daha büyük nîmet mi olur ki, senden râzı olmayalım? Daha ne isteyebiliriz senden? Sana Hamd olsun” diye sevinirler...
Cenâb-ı Hak da onlara:
“Haydi öyleyse makamlarınıza gidin zevcelerinizle görüşün” der.
Bunun üzerine mü’minler koşarak makamlarına varırlar ve zevcelerini görürler, fakat bambaşka bir halde bulurlar ki onlar da nûra gark olmuşlardır, hem birbirlerine koşuşurlar, hem de şöyle konuşurlar:
– Sen ne kadar nûrlanmışsın, seni hiç bu kadar güzel görmemiştim.
– Ben de seni hiç görmediğim bir halde nûrlanmış ve güzelleşmiş gördüm, derler.
“Allah’a îmân etmiş ve ameli sâlih işlemiş mü’minlere ne saâdet, müjdeler olsun onlara, en güzel makamlar onlar içindir. Varılacak ne güzel yerlerdir.” (Râd Sûresi, 29)

Firdevs cennetinde bir vadi vardır ki oraya Mezid vadisi denir, oranın her yeri nûrdan minberlerle doludur. Cumâ günü olunca peygamberler o minberlere çıkarlar. Sıddîklar, şehidler ve sâlihler de zümrüt ve zebercetle süslü altın kürsülere çıkarlar, Bütün cennet ehli de minberlerin etrafında toplanır. Hepsi birden Allah’a hamd ederler.
Allah Teâlâ mü’minlere:
“Size bugün başka bir ihsanım daha var!” diyerek, Cemâliyle tecellî eder.
Bu Cemâl tecellîsine her hafta nâil olanlar vardır ki bunlar çocukluklarından ömürlerinin sonuna kadar Allah’a îmân, taat ve zikir ile yaşayanlardır.
Cemâlullâhı ayda bir defa görmek şerefiyle ikram olunanlar vardır ki bunlar da Allah’ın taat ve zikrine gençliklerinden bir kısmını isyanda geçirdikten sonra daha gençlik elden gitmeden dönüp de ömrünün sonuna kadar îmân ve zikirle yaşayanlardır.
Cemâlullahı seyretmeğe yılda bir kere mazhar olanlar vardır ki, onlar da ihtiyarlıklarında kulluğa başlamış kimselerdir.
İlk tecellîde olmak üzere bir defa görenler de vardır ki, bunlar ömürlerini isyanla geçirip sonradan tevbe istiğfar etmiş ve affolunmuş ve tövbeleriyle âhirete göçmüş olanlardır.
Cenâb-ı Hak cennette herkese müsâvî görünmüyor, herkesin haline, taat ve zikrine, îmân ve ameline göre kimine haftada bir, kimine ayda bir, kimine de ömründe bir görünür ki, dünyada bir an evvel îmân etmenin, taat ve zikre koşmanın lüzûmu anlaşılsın.

Hazret-i Peygamber Efendimiz, şükretmek için uzun uzun namaz kılmış, rükû ve secdeler yapmış, kendinden geçmiş de rûhunu teslim etmiş sanmışlar; “Ben de Rabbime şükreden bir kul olmak istiyorum” buyurmuşlardır. Onun için ibâdetler devamlı olmalı ve Allah’a şükürden geri kalmamalıdır.

Yorum Yazın