BIST9.716,77%-0,05
USD32.5654%0.09
EURO34,9473%-0.07
ALTIN2.437,00%0.03

Çilemiz, çilesiz Müslümanlar!

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
10 Ekim 2021 09:02

Fikir iffetine mâlik bulunmayan bir insanın kültür sermayesi; hem kıttır, hem de süfli maksatların emrine âmâde bir dağınıklık içindedir. Kıttır çünkü manevi şartlara bağlı bilgiler, bireyi şahsiyet sahibi yapan oluşumun asli unsurlarıdır. Onlarsız gelişme düşünülemez.

Bilgi hamalları dolaşıyor aramızda. Taşıdıkları yükün ağırlığı altında ezilmiş tükenmiş sistemzedeler. Bir ellerinde ‘kibir’ öbür ellerinde ‘taassup’ dolaşıyorlar. Fakat ya ötekilerin bunlara eklenen tasallutu. Sıkıntımız burada, çaresizliğimiz bundan. En açık, en makul münasebetlerin üzerinde dahi niçin mutabakat sağlayamadığımızı düşününce bütün samimiyetsizlikler dökülüyor.

Fikir iffetinin mahrumlarıyla sohbet edilemez, herhangi bir fikri tartışma yapılamaz. Gündeme oturan her meseleyi kendi değer ölçülerimizle düşünelim:

TBMM’deki görüşmelerden, Cumhurbaşkanının muhalefetin yaptıklarına verdiği cevaplara, yurt bahanesiyle öğrenci kılıklarının provake hareketlerine, hâlâ bitirilemeyen, temizlenemeyen FETO virüslerine, 28 Şubatçılarından omuzu kalabalıkların uydurma sağlık raporlarıyla hapis cezasından kurtulma çabalarına verilen hukukun tokatına, son perişan görüntülerine, ucuz kahramanlık taslayanlardan, makam ve mevkilerine, üniformalarına güvenenlerin düştükleri rezilliklere, sevgi-şefkat ve merhametin kırıntısı kalmamışların hazırladıkları planlara varıncaya kadar.

Bütün bunlar nasıl bir buz dağını nefeslerimizle eritmeye çalıştığımızın delili değil mi? Hele bütün bu fotoğraflara bakarken şu iki âyeti nasıl hatırlamayız? “Ey mutlak iktidar sahibi Allah’ım! Sen dilediğine iktidar verir, dilediğinden de iktidarı çeker alırsın. Dilediğini aziz eder, dilediğini de zelil edersin. Hayrın tamamı senin elindedir. Çünkü sen her bir şeye kadirsin. İnkârcılar tuzak kurdular. Allah da onların tuzağını başlarına geçirdi. Allah tuzakları bozanların en hayırlısıdır.”(3 Ali İmran 26, 54)

Bilgi onlar için bir istismar vasıtası. Manevra imkânlarını arttırmak için öğrenirler. Bereket ki; feraset ve basiret sahibi insanların mevcudiyeti yaptıkları her türlü pusuyu açıkta bırakıyor. Onları tanımak, dikkatli gözler için her zaman kolay oluyor. Şu üç kelime onların sembolü, simgesi. Hız, haz, hırs! Yaptıkları da: Gayenin vasıta, (araç) vasıtanın gaye (amaç) olması! Utanmazlık, böylelerinin mümeyyiz vasfıdır. ‘İşte yalanın, işte iddiaların, işte inkârların’ dersiniz bön bön bakarlar. Ne bir renk ne bir çizgi. Tahakküm pozları bile bir nebze değişmez. Öğretir gibi konuşmaktan yine de vazgeçmezler. Kim yetiştirdi, nasıl büyüdü bunlar? Aralarında altmışlıklar, yetmişlikler hatta seksenlikler bile var. Gelir dağılımı analizleri yeni ve enteresan bir konudur. ‘İnsan dağılımları analizleri’ bin defa daha lüzumlu, daha enteresan. Bu ‘insan tipleri’ tam bir hilkat garibesidir. Benzeri başka ülkelerde gösterilemez. Hani hep ‘bize mahsus’ deniyor ya, asıl bize mahsus durum bu! Sistematik mamullerin talihsizliklerini, dramlarını anlıyoruz. Ama bunları anlamak ne mümkün!

Dava hassasiyeti her şeyin üstündedir. Dâvâ yoksa hiçbir şey yoktur. Manamız oradan gelir. Aksi düşünülemez. Bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalı, bütün melekelerimize ışık tutmalı. Pratik endişelerin ucuz ihtiyaçlarını karşılarken bile tökezleyebiliriz. Kaçamak yolların bize faydası olmaz. Mehil’in şartlarını iyi bilmek lazımdır. Bunların her türlü hile ve desiseleri mutlaka er-geç ortaya çıkar. Çukur olur önüne dikilir. Taş olur başına çarpar. Şamar olur suratına iner. Mehil verilenler batırılmaya müstahak görülenlerdir. İstisnai ahval hepimizin malumu. İmtihan dünyasındayız. Mülk suresi ikinci ayete bakabilirsiniz. Her şeyin hâkiminin Allah Teala, bizdekilerin ‘emanet’ olduğunu, “kulluk şuuru” içinde yaşamamız gerektiğini unutmayalım. Basite irca edelim. Yüzmenin gafili olan bir insan çabaladıkça batar. ‘Telaşlanma!’ diye bağırsanız ‘nasıl telaşlanmam batacağım’ cevabını alırsınız. Panik ve telaş halinden dolayı batmakta! Uyum, çırpınmakla sağlanmaz. Ölçülerine, inançlarına, Davana ram ol; madde seni sırtında taşısın. Sana verilen emanet imkanlarını kullan; onlar seni kullanmasın! Bir Batılı ‘İnsanların yapacak veya yıkacak bir şeyleri yoksa canları sıkılır’ diyor. ‘Yapacak bir şeyleri olmak’ kolay mı? Deviriciliği, yakmayı, yıkmayı ideal haline getirmiş, hedefe ulaşmakta her şeyi mübah görenlerle mücadele ve mücahede elzem değil mi? Dille-kalemle-fiille, örnek alarak haydi göreve! Kusura bakmayın! Artık meydan boş değil. İyilerin pasifliğinin, emri bil maruf nehyi anil münkerin yapılmayışının, mazeretlere sığınıp, müteşebbis ruhun kaybedilmesiyle ne hallere düşüldüğünü biliyoruz artık. Masa-kasa-nisa imtihanını kaybedenlerin düştükleri durumu da. Doğru’nun, güzelin, iyinin üzerine titremeye mecburuz. Aksi halde, bir can sıkıntısının gadrine uğramak tehlikesi her zaman vardır. Peki, ama bu durum hep böyle mi devam edecek? Teşebbüs onlarda, tahammül çilesi bizde. Bilmemiz gerekmez mi ki, taarruzu göze alamayan bir müdafaa anlayışı ile hiçbir mücadele kazanılamaz. Herkes kendi hamlesini kendi başlatmalıdır. Her canı sıkılana ‘buyur!’ diyen hoşgörü anlayışını ve yenilik özentisini, artık terk etmeliyiz. Yok, artık biz deneme tahtası değiliz. Bu canı, bu yuvayı, bu vatanı, bu milleti, bu ümitleri yolda bulmadık biz! Çilemiz, çilesiz Müslümanlar!

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı