BIST9.716,77%-0,05
USD32.5654%0.09
EURO34,9423%-0.09
ALTIN2.443,30%0.29

Ramazan Bayramını nefs muhasebesi yaparak uğurlayalım

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
31 Mayıs 2020 06:57

Elimizdeki bütün imkanları, Allah’ın verdiği imkan ve nimet olarak görmeliyiz. Maiyetimizdekileri varken kullanamama, imkanların içinde mahrumiyet, varlık içinde yokluk, vs. Bütün bunlar da bize, ‘emanet şuuru’ vermeli. Asıl sahibinin Allah olduğu, bizde bulunanların emanet olarak bulunduğu, asıl sahibi olan Allah’ın her zaman alabileceği düşüncesini unutmadan yaşamayı bilmeliyiz.

Son dönemde yaşadıklarımız, dünyanın dijital savaşların arifesinde olduğunu gösteriyor.Algı operasyonlarını harekete geçirerek, önce yalan-yanlış imajlar üretiyor, korku ve panik havasını, kaosa dönüştürüyor. Yaptıklarının gayesi; insanı bitirmek, duygusuzlaşmasını, ruhsuzlaşmasını, insani özelliklerini kaybetmesini, kaybettirilmesini sağlamak. Korku salarak, panik havası oluşturarak sürdürüldüğü için, insanın ölümünü amaçlamıyor; hakikatin ölümünü, yalanın, sahtenin, hükümranlığını, hatta üstünlüğünü, güçlülüğünü ilan ediyor! Dijital buluşlara bağımlı hale getirip esir ederek insanımızı sanal dünyada yaşatmak. Sonuçta zihnî sömürgeciliği yerleştirmek! Zevkiyle, heyecanı ile dünyevileşme empozesiyle, ebedî hayatı unutturmasıyla...

Zihinlerimizi işgal ederek kontrol ediyorlar! Bizi de; ne cennet nimetleri heyecanlandırıyor, ne de cehennem azabı/ateşi korkutuyor. Zihnimize ve kendi değerlerimize sahip çıkacağız. İlimle, irfanla, tedbirle, tevekkülle, kaderimize imanımızla…

İnsanlık tarihinde ender rastlanan bir salgınla karşı karşıyayız. Çok zor bir imtihan günlerindeyiz. Mutlaka Peygamberler tarihini, yaşananları, helak olan kavimleri, ellerinde her türlü imkana sahip olanların nasıl basit bir sebeple yok olduklarını, bütün güç ve kuvvetlerin; Allah’ın gücü/kudreti/azameti karşısında ne hale düştüklerini ibretle dersler çıkararak okumalı. Sonra düşünmeli. Cenâb-ı Hak; “Sakın (kendi hayatını ziyan eden) zalimlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur…” (Hûd, 113) buyurmak sûretiyle mü’min bir kimsenin, gönlünü zalim ve fâsık kimselerin muhabbetinden uzak tutması gerektiğine dikkat çekmiştir. Yalnız imana değil, salih amele ve saf iyiye de davet vardır. İslâm ile insan arasına giren her türlü engeli kaldırmak da davetin bir parçasıdır. Müminlerin bu ayda inzal olan Kur’an-ı Kerimden uzak yaşamaları, Kitabımızın bizlere tebliğinden, telkininden, irşadından habersiz hayat tarzları bizleri de insanlığı da bunalımdan bunalıma sürükler. Her bunalıma buldukları çare dünyevi olur, bir başka bunalımı doğurur. Allah ve Resulünün gösterdiği istikamet üzere yaşamaya çalışanların yolu, pürüzsüz ve engelsiz değildir. Görünen ve görünmeyen düşmanları onu şaşırtmaya, o istikametten vazgeçirip kendi yoluna getirmeye çalışırlar. Âyetler, bu büyük ve tehlikeli engeli aşmanın en güvenli çaresini göstermektedir. O da Allah’a sığınıp O’nun yardım ve desteğini istemektir. Bu mesajlardan mahrum olmak, insanımızı mahrum etmek cezası ağır olan hadiselerdir. Müminin özellikleriyle ilgili âyetler kısa kısa âdeta doktor reçetesi. “Onlar ki bollukta da darlıkta da infak ederler. Öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanların hatalarını bağışlarlar. Zira Allah iyilik edenleri sever.”(3 Âli İmran 134) (Darlıkta vermeyenler varlıkta hiç veremezler.) Çöküş ve çözülüşle neticelenen bu gidişat; kendisinden önceki olumsuz geleneğin bir uzantısı, kendisinden sonrasının belirleyicisidir. “Bir toplumun bireyleri, kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez.” (13 Ra’d 134) Allah; sadece hayatınıza ve uyanıklığınıza değil, ölümünüze ve uykunuza da müdahildir. “Hevâsını/bayağı arzularını ilahı edinen kişinin/kimsenin durumunu gördün mü?” (25 Furkan 43) Vahyin rehberliğine tâbi olmayanlar, kendi hevalarına tâbi oluyorlar demektir. Allah’a teslim olmayanın teslim olacağı tek kapı keyfi yargılarının ve içgüdülerinin oluşturduğu hevasıdır. Hevasına teslim olansa er-geç onu ilah edinir. Şimdi geçirdiğimiz imtihan; bize imtihan ortamı gelmeden ihmallerimizi, sorumluluklarımızı, kıymetini bilmediğimiz vaktimizi, kopardığımız aile bağlarını, ifa etmediğimiz Allah’ın hakkını, kulların hakkını, kamunun hakkını, nefsimizin ve aile efradının haklarını âcilen ödemeye başlamamızın gerektiğini öğretir. Bu âyetler ve hadisler ışığında düşünerek hayat tarzımızı ölçülü ve dengeli olarak Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına hassasiyet gösterip riayet ederek yaşayalım. O zaman Ramazan sonrasındaki hayatımız da bir okula, bütün yeryüzünü bir mabede, dünyaya da cennetten bir huzura dönüşecektir.

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı