Yahudi’ye çağrı
Yaşar Değirmenci
Üstad Sezai Karakoç’un 1967’de Birinci Baskısı yapılan “İslâm’ın Dirilişi” kitabında okuduğum yazısını siz değerli okuyucularımla paylaşıyorum.
Yahudiler, binlerce yıldır bir Mesih (Diriltici) beklerler. Onlara göre, bu diriltici gelecek ve onları kurtaracaktır. Bu, Mısır ve Babil esaretleri zamanında doğmuş, bu esaretlerden kurtulduktan sonra da ortadan kalkmamış bir inançtır. Halbuki bir değil birçok kurtarıcı gelmiş ama onlar ırk gururları ve tarihi saplantıları yüzünden onları inkâr etmişlerdir. Maddi bakımdan kurtarıcı bekliyorlarsa niçin bekliyorlar, dünya nimetleri bütün onların elindedir. Siyasi bakımdan bekliyorlarsa niçin bekliyorlar, aşağı yukarı gizlice dünyayı idare edenler onlardır, gizli dünya devletini kuranlar onlardır. Yurt istiyorlarsa, çağın en büyük faciasını bir fantezi uğruna işlemekten çekinmeyerek bir milyon Müslümanı yurtlarından kovmuş ve oraya yerleşmişlerdir. Din ve iç dünya açısından bekliyorlarsa -ki bunu asla kabul etmeyeceklerdir-, o kurtarıcı gelmiştir. İşte İslam. Dinleri donmuş ve katılaşmış, kapalı bir din halini almıştır. Dünyanın bütün güçlerini kendileri ellerinde bulundurdukları ve dünya acılar içinde kıvrandığı halde ne din ne madde güçleriyle buna bir çare bulmaya çalışmaktadırlar. Yürekleri katılaşmış, daha kötüsü marazileşmiştir. Irk gururu onlara insancıl olmanın bütün yollarını tıkamıştır. Kafka’da yankılanan bunalım budur. Büyük filozofları Martin Buber’in denemesi felsefe sınırları içinde kalmış, Yahudi kültürünü hümanist bir yöne çevirememiş, Yahudi’yi olumlu bir çerçevede insanlığı inşa işine katamamıştır. Bundandır ki, Yahudiler nice dünya nimetlerine boğulurlarsa boğulsunlar, ruhlarında bu ukde çözülmemektedir. Yahudi ruhu köklü bir değişime uğramadıkça bu ukdeden kurtulamayacaklar, isteseler bile insanlarla ilgilerinde sömürme eğilimlerini yenemeyecekler, bir gün de şu veya bu ülkede bir öç patlamasıyla karşılaştıkları zaman bile onun gerçek sebep ve anlamına eremeyeceklerdir. Yahudi ruhundaki kördüğümü ikiye biçerek çözecek ışık kılıcı Kur’an’da bulunuyor, bunu bir anlasalar. Kabiliyetlerin, ırklarının özelliğini belirten yine Kur’an’dır. İnsanlık evrenine en mümkün merhameti katacak olan yine Kur’an’dır, bunu bir bilseler. Hz. Musa’nın parmağı Kur’an’ı işaret ediyordu. Dünyanın bütün güçlerini ellerinde bulundurdukları halde, dinlerine en ufak bir ilgi devşiremiyorlar, dinleri böylesine ırklarıyla kaynaşmıştır.
Yahudi ırkı, kendisi istemese bile, insanlığın durumundan ötürü büyük bir değişikliğe uğramak zorundadır. Son çağlarda bütün ihtilal ve devrimlerde oynadığı rolle insanlığa ancak negatif yönden entegre olmuştur. Bu tarihi gerçek onun insanlığa olan ihtiyacının şiddetini göstermiş ama çare ve şifasını verememiş, hatta insanlıkta yahudiliğin arasını onarmayı daha da güçleştirmiştir.
İşte İslam, namaz ve oruç, öte dünya inancı, bütün insanlık gibi yahudiliği de hakikate, kurtuluşa, kurtulduktan sonra da kurtarmaya çağırıyor. Hz. İbrahim’in çoktan kaybettikleri izini bu yolda bulacaklardır, arasalar.