BIST9.519,38 %-1.54
USD38.8375%0,14
EURO43,7965 %0.35
ALTIN4.099,63 %1.73

Gazze dışında her yer işgal altında! İsrail örgütlü bir kötülük hali

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
08 Aralık 2023 09:37

Biz kendimizi batıdan tartmaya, anlamaya, tanımlamaya alıştık. Halbuki bizim bir ismimiz vardı, bizim diğer canlılarla kurduğumuz ilişkide bir artımız vardı; buna Fazilet diyoruz ve bu Fazilet, bilgi ele geçtikçe tahakkümü değil, mesuliyeti artırıyordu. Bugün böyle olmadığını görüyoruz dünyanın her yerinde.

İsrail örgütlü bir kötülük hali; mitolojilerde ve masallarda anlatılan kötülük değil. Çünkü masallara ihtiyacımız kalmadı artık. O kötülüğün gözüne bakıyorsunuz artık tam karşınızda. Bugün yaşananlar karşısında bereket ki hâlâ acıyı hissedebilecek yüreklerimiz var; ama buna sahip olmayanlar da var. Üstelik kendi aramızda da var. Dünyanın her bir yerinde bu çocuklar için insanlar ayağa kalkıyorlar. (Üstadın Seni öldürmeye gelen, sen de dirilsin.)

Tabii alıştığımız usulde İsrail-Filistin savaşı adını koyuyoruz; ama bana sorarsanız, bu insan haysiyetinin yeryüzünü açtığı bir savaştır. Çünkü haysiyetin yeryüzünde ineceği bir yer kalmadı. Havada. Mutlak surette bir yere inecek. Biz orada olacak mıyız, olmayacak mıyız? Aslında biraz meselemiz böyle. Çünkü görünen o ki, Gazze dışında dünyada her yer işgal altında; hepimiz işgal edildik Kariyerimin bir anlamı kalmadı; kütüphanemin bile bir anlamı kalmadı. Dönüp yaksam yeridir. (İşgal altında olduğumuzun farkında değiliz. Hasta ama hasta olduğunun farkında değil.)

Kaynağa bakmak ihtiyacımız var, kaynağa bakmayı örten Batı kaynaklı düşünce biçimlerinden zihnimizi yıkamaya ihtiyacımız var. Suyla abdest almadık, bak, kanla aldırıyorlar. Ama kalkmak mecburiyetindeyiz. Bugün Filistin’de yaşattıklarını size izlettikleri için izleyebiliyorsunuz; size gösterdikleri bir şey var. Sanmayın ki İsrail bütün kamuoyunun desteğini arkasına almak istiyor veya buna ihtiyacı var. Hiçbir zaman böyle olmadı. Onun yüzdesi onun için neyse, o yüzdeyi zaten elinde tutuyor, ama bize bir şey gösteriyor, diyor ki: “itaat et, etmezsen sana yarattığım cehenneme bak.” (Siyonizm, dünyanın da başına bela.)

Yaşananlar karşısında bizim de bir cevabımız olmalı, bu cevabı nereden devşireceğiz, kime güveneceğiz, nasıl hareket edeceğiz? Bana sorarsanız, kaynağa bakmak mecburiyetimiz var ve karşımızda duruyor. Esasen, ben hep tefsire muhtaç olanın tefsir edilmesi gerekenin neyin olduğunu düşünürdüm. Meğer insanmış, kitap değilmiş, kitap apaçıkmış, örtük olan insanmış. (İslam Dünyası diye bir şey yok. “İslam Dünyası” İslam’ın şekil verdiği bir dünya değil, sömürgecilerin şekil verdiği bir dünya.)

Biz batının biriktirdiği gibi, biz verilerden ibaret değiliz. Biz terra incognita’yız. Tıpkı Gazze gibi. Sen ne kadar veri biriktirirsen biriktir, bizi tahmin edemezsin. Şuurluca düşmanlık edeceğiz. Mazlum olmaktan vazgeçeceğiz. Fail olmayı öğreneceğiz, düşünerek, tartarak, planlayarak, tanımlayarak. Elimizden alınan en büyük gücümüz bu. Tanımlama gücü. Çünkü biz meseleleri dünyayı hayatı olan sorunları kendi tanımlarımızla ortaya koymuyoruz. (Zihnimizi çağdaş hurafeler çöplüğünden kurtarmalıyız. Kültürel inkârın kültürel intihara götürdüğünü düşünmeliyiz.)

Biz meseleye bakarken İsrail meselesi diyoruz, oradakilere mülteci diyoruz. Mülteciyi kamplarında bombalama oldu. Düşünmüyoruz bir insan kendi vatanında nasıl mülteci olur? İsrail’in kendine savunma hakkı diyoruz. Sizin evinize bir hırsız girse, siz onu kapıda yakalasanız, boğazına sarılsanız, o da çekip tabancasını sizi vurmaya kalksa, ben meşru müdafaa yaptım diyebilir mi? İsrail’in yaptığı dediği budur. İşgal eden meşru müdafaa falan yapmaz; işgal eden işgalcidir, meşru müdafaayı kendini savunan yapar. Ama biz tanımlama gücünü başkalarına bırakıyoruz; bu insanın bu dünyada sahip olduğu en önemli güç. Ve siz onu başkalarına bıraktığınız zaman, o başkaları bunları dolduruyorlar, kendi tanımları ile değiştiriyorlar ve sizi kendinize yabancı kılıyorlar. Hakikate de yabancı kılıyorlar; bizim hakikatemiz kronolojiyi aşar. (Türkiye’nin sorunu, sorununun ne olduğunu bilememesi trajedisi. Başına ne geldiğini, bu ülkenin bizim elimizden alındığı yakıcı gerçeğini göremeyecek kadar epistemik kölelere dönüşmesi traji-komedisi!)

Evrim teorisinden size bahsederler, insanın tekamülü de gerçektir, insan tekâmül eder. Ama bizim en iyimizin gelmiş olduğunu biz biliriz, sonraki öncekini geçmez, geçemez; çünkü aramızdaki en iyisi gelmiştir zaten. Geçilmeyecek olan, fevkinde olan. Bir de böyle bakmak lazım meseleye. (Milletin de ümmetin de insanlığın da ümidi biziz. Mazlumun yanında, zalimin korkulu rüyası olduk.)

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı