BIST9.713,31%-0,09
USD32.5612%-0.02
EURO34,8746%0.06
ALTIN2.431,75%0.35

Türkiye ve NATO ilişkilerinden melez politika…

Sabri Balaman

Abone OlGoogle News
08 Haziran 2021 08:54

Soğuk Savaş’ın başlangıcında askeri amaçla kurulan NATO, savaşın sona ermesiyle birlikte salt askeri boyutlu bir örgüt olmaktan çıkıp, kendine özgü çok boyutlu uluslararası bir yapı haline gelmiştir. NATO’nun bu çok boyutlu konseptinde Türkiye’nin yeri ise yerine bir başka ülke konulamayacak kadar önemlidir. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra NATO’nun vizyon ve misyonu tartışılır hale gelmiştir. Böylece NATO 1990’lı yıllar ile günümüz arasında büyük bir dönüşüm geçirmiştir.

Bu çalışmanın amacı, NATO’nun dönüşümünde Türkiye’nin yeni konumunu tartışılır hale getirmektir. Çalışmanın kapsamı ise Türkiye’nin NATO üyeliğinden itibaren, her iki tarafın birbirine sağlamış olduğu faydaların neler olduğuyla birlikte, NATO’nun Türkiye’ye vermiş olduğu zararları içermektedir. Bununla birlikte Avrupa’nın savunmasında, Türkiye’nin sağlamış olduğu katkının büyüklüğü önemle vurgulanmıştır.

ABD öncülüğünde Sovyetler Birliğine karşı 1949’da, askeri ittifak olarak kurulan NATO, günümüzde büyük bir siyasi platforma dönüşmüştür. Bu çalışmanın temel sorusu ise Türkiye’nin NATO’daki etkinliği daha güçlü hale nasıl getirilebilir ve/veya Türkiye NATO’dan çıkmalı mı, çıkmamalı mı olacaktır.

Devletler ve milletler ulusal ve uluslararası egemenliklerini daimi kılabilmek için güvenlikçi politikalar üretmek ve uygulamaya koymak zorundadırlar. Küreselleşmeyle birlikte, teknolojinin hızla ilerlemesi ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması sonucunda güvenlikçi politikalar çok boyutlu bir hal almıştır. Geçmişte güvenlik denildiğinde temel olarak askeri güvenlik algılanırdı.

Günümüzde ise askeri güvenlikle birlikte; enerji, siber ve gıda gibi alanı sürekli genişleyen güvenlik çeşitleri oluşmuştur. NATO her ne kadar bir askeri ittifaksa da aynı zamanda da büyük bir siyasi platformdur. NATO’ya üye olan ülkelerin, NATO içerisinde eşit üyelik ve söz hakları vardır. Bu yüzden kendisine herhangi bir siyasi, askeri ve iktisadi baskı yapılmayan bir NATO üyesi istediği NATO kararını veto edebilir. Örneğin İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gibi Türkiye’nin dış politikada sorunlu olduğu bir ülke, NATO’ya üye olmak istediğinde, Türkiye bu üyeliği veto edebilme hakkına sahiptir. NATO’dan çıkan bir ülke, NATO içerisinde böyle bir haktan mahrum kalacaktır.

Ülkelerin ve milletlerin bekası için güvenlik kesin gerekli bir ihtiyaçtır. Askeri savunma sistemleri olarak ortaya çıkan güvenlik kavramı, küreselleşmeyle birlikte çok boyutlu bir yapıya bürünmüştür. Ülkelerin enerji güvenliği, siber güvenliği, gıda güvenliği vs. bunlardan bazılarıdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Doğu-Batı ittifakı ve/veya bloklaşma çerçevesinde ortaya çıkan NATO, Soğuk Savaş döneminde daha çok askeri amaçla yapısını korumuştur. Soğuk Savaşın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının sonucunda, NATO’ya karşı olan askeri tehdit kısmen ortadan kalkmıştır.

Bunun sonucunda ise 90’lı yıllardan itibaren NATO, çok boyutlu bir dönüşüm içerisine girmiştir. Türkiye ise bu dönüşümden bazen olumlu bazen de olumsuz etkilenmiştir. NATO’nun dönüşümünde Türkiye’nin konumunun tartışıldığı bu çalışmadan çıkan sonuç ise Türkiye’nin NATO ile ilişkilerinin, Türkiye’ye sağladığı faydalar çerçevesinde devam ettirilmesi olmakla birlikte, savunma alanında Türkiye kendisini tamamen NATO’ya yaslamamalıdır.

Türkiye’nin NATO’dan faydalandığı her imkân, Türkiye’ye teknoloji transferiyle birlikte verilmelidir. Türkiye NATO imkânlarından faydalanırken, kendi yerli ve milli savunma teknolojilerini ivedilikle üretmeyi ihmal etmemelidir. Türkiye’nin hedefi, savunma teknolojileri bakımından kendi kendine yeterli hale gelebilmek olmalıdır.

Eğer Türkiye’nin NATO üyeliği bu hedeflerin önüne geçiyorsa, Türkiye NATO’dan çıkmalıdır. Türkiye NATO ile olan ilişkilerini, Doğu-Batı bloğu arasında DENGE ve KARŞILIKLI çıkar ilişkisi üzerine bina etmeye çalışmalıdır. Aksi takdirde, Türkiye-AB ilişkilerinde (özellikle gümrük birliği) olduğu gibi Batı’nın yararına tek taraflı bir çıkar ilişkisi ortaya çıkmaktadır ki, bunun önüne geçilmelidir.

Türkiye NATO politikalarında esnek ve uyumlu, melez bir politika benimseyerek bugüne kadar var olan riskler kısmı üzerinden uyumlu bir iletişim sürdürmüştür. Bazı dönemlerde NATO Türkçü bir yapılanmanın da Türkiye açısından ciddi tehdit olarak algılandığı görülmektedir. Bu vesile ile bağımsız politikalar Türkiye’nin geleceğini teminat altına aldığı gibi mikro milliyetçilik adı altında melez NATO savunuculuğuna izin vermemeliyiz. Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edecek, ülkü davasında birleşecek milliyete evrilmeye ihtiyacımızın var olduğunu unutmayalım. Vesselam…

Sabri Balaman

Akit TV köşe yazarı