BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

Rum’un dostluğu çakalın komşuluğuna benzer

Sabri Balaman

Abone OlGoogle News
21 Haziran 2022 08:55

Türkiye’nin yeni enerji koridorlarında bulunması ve bütün enerji transferlerinde söz sahibi olması gibi stratejik konumlar, Batı aklını rahatsız etmiş durumda. Batı aklının rahatsızlığı günden güne katlanırken, ABD ve İngiltere’nin maşası olan Yunanistan da şımardıkça şımarıyor. Detaylarda gizli olan Batı kurnazlığını analizlere tabi tutmakta fayda var.

Dünya üzerinde Türkiye’yi etki altında bırakan dört gerilim noktası var. Birincisi Doğu Akdeniz, ikincisi Karadeniz Bölgesi (Rusya-Ukrayna arasında çıkan kriz bu kritik noktada kırılmalara neden olmuştur), üçüncüsü Güney Çin Denizi yani Tayvan (Çin üzerinden bir bölgesel savaş çıkarma çabaları) ve son olarak dördüncüsü Türkiye’nin Avrasya’daki Türki cumhuriyetleri bölgesi.

Öncelikli olarak Rusya’dan başlamak istiyorum. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş tüm dünyada örnek teşkil edebilecek hibrit savaş modeli olarak karşımıza çıktı. Rusya’nın Ukrayna üzerine çekilmesiyle Rus ekonomisinin uğratıldığı zarar ve maruz kaldığı yaptırımlar, ülkeyi yıpratma noktasına getirdi. Savaşın perde arkasındaki ABD ve İngiltere’nin Anglo-Sakson tapınakçıları yeni silahlar satarak savunma sanayii çarklarını yeniden hareketlendirdi. Vekalet savaşlarının teknik uygulama sahası Karadeniz üzerinden görüldü.

Şimdilerde ise yeni vekil/vekalet verdikleri tampon ülkenin Yunanistan olduğunu görüyoruz. Aynı tapınakçı zihniyet bu kez Yunanistan ile Türkiye’yi karşı karşıya getiriyor. Yunan’ı Türkiye’nin üzerine salıyor, uluslararası anlaşmalardaki adaların silahlandırılması yasağını çiğneyerek, Yunanistan’ın adaları silahlandırmasına göz yumuyorlar.

Fransızlar 18 Rafael uçağı ile bölgemizdeki haylaz çocuğa hibe veriyor. ABD, yeni birtakım teknolojik silah destekleriyle haylaz çocuğu daha da şımartıyor. Bu sahneye baktığımızda yeni bir vekalet savaşının çanlarının çaldığını söylemek mümkündür. Ancak ne yazık ki tüm ittifakların ve oluşumların teminat değil, laf torbasından ibaret olduğunu görüyor, ittifak ruhunun fiilen öldüğüne tanıklık ediyoruz.

ABD’nin bölgemiz üzerindeki sistemli yapılanması, Yeni Akdeniz doktrinine doğru ilerliyor. Bu yapılanma İngiltere, Kanada, İsrail ve ABD ekseninde yeni bir oluşum olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmalarla birlikteyse asimetrik savaş yönetim sistemleri devreye alınarak Yunanistan, Türkiye karşıtı bir vekalet sahası ilanıyla karşımıza çıkacak.

Bu yeni oluşumu, Batı karşıtı Protestan aklı olarak okuyabilirsiniz. Yani Anglo-Sakson geleneği olarak oyuncunun değişmediğini hep birlikte göreceğiz. Bu oyunun asıl amacı; yükselen değer olan Türkiye’nin biriken enerjisini tüketmek için Yunanistan’ın kullanılmasıdır.

Türkiye tarihinde diplomasi ve dışişleri bakanlığının çok başarılı çalışmaları olmuştur. Yakın zaman dilimindeki çalışmalar da takdir edilmelidir. Bu anlamda, başarılı ve doğrucu diplomatlar yetiştiren ve yeni bir diplomasi dili geliştiren Sn. Mevlüt Çavuşoğlu’nu takdir etmek gerekir.

EastMed projesiyle Doğu Akdeniz’deki enerjiyi Avrupa’ya taşıma hedefiyle tüm dünyanın gündeminde olan Yunanistan’ın bu kurnazlığını da yakından takip etmek gerekir. Bu projenin temelinde de Kıbrıs’ın Rum kesimini teminat altına almak isteyen Yunanistan, yeni Adalar Denizi veya Akdeniz’de planlı Türkiye izolesi oluşturmak yatar. Kaldı ki bu basit oyunlarla Miçotakis’in çakal siyaseti yaptığı da bariz bellidir. Türkiye’de asla dost görünemeyecek Miçotakis gibi bir çakalın yolundan iz sürülmeyeceğini, asırlardır süren devlet aklına sahip Türkiye de oldukça iyi bilmektedir.

Öte yandan, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye yönelik tek enstrümanının EastMed olmadığı da bir gerçek. Bu nedenle proje ABD tarafından sıcak görülmeyip yıpransa da, Atina’nın Doğu Akdeniz’deki planlarının büyük bir darbe yemediğini söyleyebiliriz zira İsrail yeni bazı koridorlar üzerinden çalışmaya devam etmektedir.

Bu nedenle diğer enstrümanlarıyla birlikte düşünüldüğünde sadece ABD ile ilişkiler açısından değil, diğer bütün girişimleriyle birlikte Yunanistan’ın (ve dolayısıyla Güney Kıbrıs’ın) Doğu Akdeniz’deki adımlarını dikkatle takip etmek gerekiyor. Adaların silah deposuna dönüşmesi ve BM kararlarına bağlı kalmaması gibi bazı durumlar karşısında Türkiye’nin eli güçlenmiştir.

Ancak 1980 ile kıyaslandığında Yunanistan’ın aynı “olumlu” koşullara sahip olmadığı da bir gerçek. Diğer bir ifadeyle, Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesinde yararlandığı geniş Türkiye karşıtı kesim nitelik ve nicelik açısından aynı iyi seviyede değil.

Türkiye karşıtı cephenin önemli aktörleriyle Ankara arasında farklı ve yeni iletişim kanalları kuruldu ve bunun sonucunda Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki hareket alanı ve harekete geçirme kapasitesi de daraldı.

Yunan’ın yalan makinesine döndüğünü, Batı da görüyor. İtibarsız bir toplum olarak anılan Yunanistan’da bütün bu olup bitenler, yeni dünya düzenine karşı daha dik bir duruş sergileyen Türkiye’yi büyütüyor. Durdurulmak istenen Türkiye üzerinde dönen oyunlar, ancak doğru politikalarla alt edilebilir.

Vesselam…

Sabri Balaman

Akit TV köşe yazarı