BIST9.539,64%0,10
USD32.5021%0.10
EURO34,7600%0.30
ALTIN2.490,12%1.13

Kanal İstanbul Detaylı Analizi Yapılması Gereken Mega Bir Fırsata Dönüştürülebilir

Prof. Dr. MEHMET FATİH ALTAN

Abone OlGoogle News
16 Aralık 2020 08:17

Prof. Dr. Mehmet Fatih ALTAN ‘bu proje gerçekten asrın projesi niteliğinde. Tarihe baktığımızda bunun örneklerini görüyoruz. Sakarya Kanalı ve Don Volga Kanal Projesi Osmanlı zamanındaki kanal projeleridir. Özellikle Don Volga Kanalı projesinin inşasına da başlanmış ciddi bir yol kat edilmişti. Ancak dönemin siyasi, ekonomik ve askeri nedenleriyle tamamlanamadan yarıda kaldı. Bu proje Hazar Denizi ve Karadeniz’i birbirine bağlayan bir suyolu oluşturacaktı. Sakarya Kanalı ise Sapanca Gölü, İzmit Körfezi ve Sakarya Nehri vasıtası ile Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birbirine birleştirecekti. Tarihte başka kanal girişimleri de oldu, muhtelif ülkelerin başarıyla sonuçlanan projeleri de söz konusu oldu’ dedi.

Araştırmacı Mehmet Çağrı Kızıltaş ‘Kanal İstanbul çok büyük bir proje. Ancak üzerinde çok dikkatle durulması gereken merhaleler söz konusu. İlk olarak çevre ve deprem boyutunun büyük bir hassasiyetle ve en ileri bilimsel yöntemlerle sınanması gerekmektedir. Eğer ki bu aşama yerine getirilirse önemli bir eşik aşılmış olacaktır. Zira İstanbul’da çevresel boyutta hata yapma lüksümüz yok, en az 16 milyon nüfusla dolmuş bir mega şehir söz konusu. Deprem konusu hepimizin malumu. Kanal İstanbul’un deprem riskleri kesinlikle bertaraf edilmeli hatta bu riske karşı da koruma ve iyileştirme sağlayan bir işlev de mümkün olduğunca kazandırılmalı’ şeklinde konuştu.

Prof. Altan ‘Geçmişten günümüze küresel ölçekte inşa edilen Süveyş Kanalı, Panama Kanalı, Tuna Karadeniz Kanalı gibi önemli projeler adeta tarihin akışını bile değiştirdi. Zira ticaret yollarını, inşa edenin planı ve niyeti lehine marjinal boyutlarda kısalttı, ciddi avantajlar sağladı. Bu yollarla devasa yükler taşındı ve büyük ekonomik kazançlar elde edildi. Kanal İstanbul bu anlamda Türkiye için büyük fırsatları barındırmaktadır. Ancak planlama süreci çok iyi gerçekleştirilmelidir’ dedi.

Araştırmacı Kızıltaş ‘deprem ve çevresel risk boyutu iyi planlanır ve uygulanır ise ikinci aşamada rant boyutu hayatidir. Kanalın muhtemel mücavir alanı kesinlikle rant merkezli planlanmamalıdır. Bu Türkiye ve İstanbul için çok sıkı denetlemeyi gerektiren bir konudur. Gerekirse birden fazla bakanlığın ortak koordinasyon ve denetimi ile ana bir birim dâhilinde bu süreçler gerçekleştirilmeli, İstanbul’un kronik imar sorunları ve problemli aşamaları buraya yansıtılmamalıdır. İstanbul gibi mega bir kentte sıfır rant söz konusu olamaz. Ancak Kanal İstanbul inşasında devletçi bir yaklaşım ve sosyal devlet anlayışı dâhilinde bir planlama faydalı olacaktır’ şeklinde konuştu.

Prof. Altan ‘Kanal İstanbul ciddi askeri ve politik boyutu da olan bir proje. Devlet aklı burada projeyle ilgili uzun vadeli planlamalar yapmış olabilir. Kanal İstanbul dâhilinde çıkan hafriyat ile kanalın aktığı her iki noktada Marmara Denizi ve Karadeniz’de adaların inşasından da söz edildi. Akabinde bir kısmının yarım ada şeklinde de teşekkül edebileceği yazıldı çizildi. Marmara uzantısındakiler turistik amaç güdebilir ancak Karadeniz uzantısındakilerin askeri ve stratejik hedefleri olabileceği akla geliyor. Konunun doğalgaz keşifleri ile de bağlantısı olabilir’ dedi.

Araştırmacı Kızıltaş ise ‘Eğer ki rant boyutu da sağlıklı bir zemine oturtulabilir ise planlanması gereken 3.hayati aşama göç boyutudur. Bu kanal, İstanbul’a yeni göç dalgalarına kesinlikle vesile kılınmamalı gerekirse yasak konulmalı. Kanal İstanbul vesilesi ile mücavir alanda oluşan kentleşmelere belki doğrudan Anadolu’dan göç engellenebilir. Ancak dolalı göç de engellenmelidir. Şöyle ki Kanal İstanbul çevresindeki yeni kentsel alanlara kademeli olarak İstanbul’un depreme daha yakın görülen güney aksından ve kentsel merkezlerdeki çöküntü alanlarından nüfus taşınabilir. Ancak bunların göçü ile boşalan alanlar kesinlikle Anadolu’da 2.bir göçe konu olmamalı, göçmen-mülteci nüfusun buralara yönlenmesi de engellenmelidir. Bu boşalan alanlar artık, rant merkezli olmayan, deprem riski merkezli olan, çevresel kaygıları gözeten bir şekilde, İstanbul’un stratejik önemi dahilinde planlanmalı, yeşillendirilmeli, imar edilmelidir. Anadolu’dan yeni bir göç dalgası İstanbul’u çökertir, Türkiye’nin kuzeydoğusunu insansız hale getirir. Bunun kesinlikle önüne geçilmelidir’ dedi.

Prof. Dr. Altan ‘İstanbul tabi ki en önemi projelerimizin merkezi olacak ancak Anadolu’da da büyük kentsel merkezlere nüfus çekip, İstanbul-Ankara-İzmir-Bursa-Adana-Konya-Antalya’nın yükünü azaltacak projeler hayata geçirilmeli. Uzun vadeli olarak hangi şehir ne kadar ve ne amaçla, hangi altyapı ile merkezileştirilebilir sorusuna cevap aranmalı ve planlamalar buna göre yapılmalı. Bütün bunlar gözetilirse İstanbul, Kanal İstanbul ile birlikte önemli bir eşik atlayabilir, Türkiye için ciddi bir imkân elde edilebilir’ dedi.

Araştırmacı Kızıltaş ‘Türkiye artık enerjide iki noktada öneme sahip. Bunlardan birisi enerji taşınmasında en etkili ve stratejik güzergâh olma özelliği, diğeri ise keşfettiği doğalgaz ve muhtemel petrol kaynaklarını hem ülke geneline hem de satılacak ülkelere en etkili yolla taşınması hususudur. Bütün bunlardan dolayı Türkiye için ulaştırma ağlarının en etkin ve verimli bir şekilde teşekkülü hayati ve vazgeçilmez bir hususu teşkil etmektedir. ABD ve Çin’in yıllık inşaat teşebbüslerinde enerji yapıları en büyük payı almaktadır. Ülkemizde ulaştırma yapıları ve konut ilk sıradadır. Aslında Kanal İstanbul ile ilgili konuşulanların özeti burada. Gereksinimler ortada, fırsatlar ortada. Ancak doğru ve hassas planlama, insan odaklı ve stratejik bakış, vazgeçilmez bir öneme sahip’ şeklinde konuştu.

Prof. Altan ise ‘Kanal İstanbul devlet aklı ile bütünlüklü çerçevede bir öneme sahip görünüyor. Ancak bu konuda halka projenin önemli veçheleri ile ilgili daha iyi bir tanıtım yapılması ve esas çerçevenin iyi aktarılması gerekliliği görünüyor. Bu konu gündelik politik çekişmelerden sıyrılarak ana boyutları ile tamamen bilimsel bir çerçevede değerlendirilmeli, planlanmalıdır’ ifadelerini kullandı.

Son olarak araştırmacı Çağrı Kızıltaş ise ‘Bugün Tokat-Amasya iyi planlanırsa daha önemli merkezlere dönüştürülebilir, Kayseri taşıdığı nüfustan çok daha fazlasını ağırlayabilecek bir potansiyeldedir. Şanlıurfa ve çevresi, Torosların birçok noktası, Muğla-Aydın, Samsun-Ordu, Niğde-Aksaray, Van daha büyük nüfusları istihdam etme potansiyellerine sahiptir. Ancak bunların hepsi uzun vadeli planlama, imar ve nüfus politikalarını gerektirmektedir. Bu noktalarda sağlam ve isabetli adımlar atılırsa, ekonomik istikrar daha iyi bir şekilde tahkim edilebilir. O zaman da mega projeler kamuoyu önünde daha sağlıklı ve doğru bir çerçevede değerlendirilebilecek ve anlaşılabilecektir’ dedi.

Prof. Dr. MEHMET FATİH ALTAN

Akit TV köşe yazarı