BIST10.705,88%0,59
USD32.2007%-0.09
EURO34,9913%-0.06
ALTIN2.511,30%0.42

Milli Nizam Partisi’yle ateşlenen füze 50 yılı şekillendirdi

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
09 Mayıs 2024 12:44

Takvimler 8 Şubat 1970’i göstermektedir.

Necmettin Erbakan’ın genel başkanlığına seçileceği Milli Nizam Partisi’nin Kongresi Ankara’da Büyük Sinema’da yapılmaktadır. Erbakan’ın 17 arkadaşıyla kurduğu partinin tesis tarihi de çok ilginçtir: 26 Ocak 1970. Ve bu tarih, Avrupa’ya karşı en ağır toprak kaybına uğradığımız Karlofça Barış Antlaşması’nın 271. yıldönümüdür, Yoksa bir tür rövanş fikri mi rol oynamıştır bu tarihin seçilmesinde? Karlofça’da düşmüştük, şimdi ayağa kalkıyoruz mesajı mı veriliyordu yoksa?

Neresinden baksanız çarpıcı bir tevafuktur bu tarih. Ne var ki tevafuklar bununla sınırlı kalmayacaktır.

Önce Mehmed Akif’in de dostu olan Eşref Edip çıkar kürsüye ve MNP’yi Akif’in idealleriyle bütünleştiren veciz bir konuşma yapar. Ardından partinin o yıllardaki “ideoloğu” sayılan Üstad Necip Fazıl Kısakürek sahneye davet edilir. O sırada salonda bulunan bir şahitten dinlediğime göre çıt çıkmamaktadır. Salondakiler merakla konuşmasına nasıl başlayacağını beklerken salonda Üstadın sesi sinemanın duvarlarında yankılanır: “Milli Nizam, ebedî nizam!” Salon yıkılmaktadır.

Türkiye’nin dört bir yanından salona akın etmiş bulunan partililerin gözü Genel Başkanlarındadır. 9 Şubat 1970 tarihli gazetelerden öğrendiğimize göre Prof. Dr. Erbakan tam bir medya okumayı andıran konuşmasında tarihe bol bol göndermelerde bulunmuş ve partisinin “asıl kurucuları”nı birer birer saymıştır:

“Sizden niye saklayayım. Asıl kurucularımız Sultan Fatih hazretleri, Akşemseddin hazretleri, Sultan Yıldırım hazretleri, Sultan Murad, Ulubatlı Hasan, Nizamülmülk, Sultan Yavuz, Orhan Gazi, Alparslan, Melikşah, Kılıç Arslan ve Sultan Hamid hazretleridir.”

Konuşmasının devamında yine Sultan Abdülhamid üzerinde duran Erbakan, “Sultan Abdülhamid’in ve bütün diğer İslam liderlerinin ışığında yürüyeceğiz” demeyi de ihmal etmemiştir.

Resmi tarihin öcü olarak gösterdiği II. Abdülhamid’in bir siyasi parti tarafından böylesine açıkça benimsenip, “asıl kurucu” ilan edilmesi, onunla da yetinmeyip, “Atatürk ilkeleri ışığında yürümek” yerine Abdülhamid’in ilkeleri ışığında yürüyeceğini beyan etmiş olması, MNP’nin resmi ideolojiden kopuşundaki şiddeti gösterir. Bu hakikaten resmi ideolojiye sarsıcı bir karşı çıkıştır. Hatta Fikret Otyam’ın haberine bakılırsa salona Sultan Abdülhamid’in bir resmi bile asılmıştır. Öte yandan mehter marşları ardı ardına çalmakta, “tekbir” ve “İmanlı Türkiye” sesleri gönüller ve kulaklardaki pası silmektedir. Böylece vefatından tam 52 yıl sonra Abdülhamid Han, merhum Necmettin Erbakan’ın bu konuşmasıyla ilk defa bir siyasi parti tarafından açıkça sahiplenilmiş olmaktaydı.

Ne yazık ki MNP sadece 15 ay yaşayacaktır. Ancak “Bizim asıl kurucularımız padişahlardır” diyen bu muhalif hareketin siyaset tarihine vurduğu damga, Erbakan’ın ölümünden sonra dahi kolay kolay silineceğe benzemiyor.

Allah sağlık ve afiyet versin, partinin kurulması için gayret gösteren ilk üç kişididen biri olan Hasan Aksay ağabey kendisinden MNP hakkında merak ettiğim iki hususa açıklık kazandırmıştı.

İlk sorum, Kongrenin neden 8 Şubat’ta yapıldığıydı. “Aslında 10 Şubat’ta yapacaktık ama Pazar gününe denk gelmediği için 8’inde yaptık” demişti. 10 Şubat malum, Sultan Abdülhamid’in vefat yıldönümü…

Diğer sorum şuydu: MNP’deki atmosfer nasıldı?

“O bambaşka bir havaydı”, diye cevap verdi Hasan ağabey ve devam etti:

“Milli Selamet Partisi dahil sonraki hiçbir partide görülmeyen saf bir Anadolu insanı kokusu vardı MNP’de. Adeta milli ve Müslüman olan bütün mukaddesatçı gruplar MNP’de kader birliği etmişti.”

Nitekim kuruluş beyannamesinde bu havayı bol bol yakalamak mümkündü. Beyannameye göre MNP Hakkın yardımıyla çok yakın bir gelecekte milletimize yeniden bütün dünyaya örnek olacak büyük bir medeniyet müjdelemektedir. (İddia göz kamaştırıcıdır hakikaten.) Milletimizin “mukaddes tohum”undan filizlenen MNP kabuğunu delme ve mutlaka yeniden en büyük ve gür medeniyet ağaçlarından birisini meydana getirme hareketidir. Nizam-ı âlemci olup milletimizi karışık ve karanlık devrelerden aydınlığa götürecek bir füzedir...

Milletin 50 yıllık hasretini dile getiren bu partinin 15 ay sonra kapatılmasıyla o büyü bozulmuş, 1973’teki iktidar döneminden sonra sert ayrışma başlamıştı. Ancak 1970’lerde, ateşlenen füzenin Türkiye’nin 50 yılına damgasını vuracağına inanan çok az kimse vardı.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı