BIST9.915,62%2,05
USD32.509%-0.09
EURO34,7760%-0.56
ALTIN2.438,67%0.10

CHP’nin bitmeyen Yunan sevgisi

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
28 Mart 2024 09:31

Kemalistlerin yere göğe koyamadıkları Mahmut Esat Bozkurt İktisat Vekili iken TBMM’nin 30 Kasım 1922 günkü oturumunda yaptığı konuşmada Yunan işgalinin sonucunu şöyle özetliyordu:

Bütün köylerimiz, en güzel şehirlerimiz düşman elinde yanmış, yakılmış, bir enkaz yığını haline getirilmiştir. Dün en güzel yerlerde oturan kardeşlerimiz, bugün izbelerde sürünüyorlar. (…) Milyonlar ve milyonlara baliğ olan bu zararları memurlarımız tespit etmektedirler. Zarar yalnız maddi değildir. Manevî zarar da büyüktür… Hülasa efendiler, her türlü zarar çok büyüktür. Ve tazmini lazım gelen zararlardandır. (…) Vaziyet pek mühliktir (perişandır).”

Harabeler içinde yanmış, enkaz haline gelmiş köyler.

Öldürülen bebekler dahil on binlerce insan.

Yaralılar, öksüzler, yetimler, ırzlarına tasallut edilen kızlar, kadınlar…

Ağzına patlayıcı konularak melek yüzleri parçalanan çocuklar…

Manzara bu.

Lozan’da İsmet Paşa da benzer gerçekleri dile getirdi, Halide Edip de, Yakup Kadri ve Kemalist silahşor Falih Rıfkı da. Hatta bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın da benzer sözleri var.

Gaye, Yunanların Anadolu’da işlediği şenaatleri sayıp dökmenin ötesinde tazminat almak ve Yunanistan’ın suçunu tescil ettirmekti.

Tazminat alamadık tek kuruş olsun. Ama Karaağaç’ı aldık ya diyor Kemalistler. Yahu Karaağaç dediğiniz altı üstü bir mahalle. Sonra orası zaten bize bırakılmıştı, sonra metinden çıkardılar, biz tazminatta ısrar edince iyi bari orayı verelim diye bizim eşeğimizi boyayıp bize sattılar.

Lozan’daki başarısızlıkları saymakla bitmez, tafsilatı merhum Kadir Mısıroğlu’nun Lozan: Zafer mi Hezimet mi? adlı kitabından okuyun.

Bu mezalim yaşandı ve uzun yıllar da kapanmadı yaraları. 23 Nisan’ın anasız babasız kalan çocukları sevindirmek için Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından çocuk bayramı ilan edildiğini söyleyeyim de siz anlayın.

Gelin görün ki Lozan’dan sonra yaşananlar daha ibretliktir:

1930 yılında bebek katili Yunan Başbakan Venizelos Türkiye’de kral protokolüyle ağırlanmış ve aramızda Türk-Yunan Dostluk, Tarafsızlık, Uzlaştırma ve Hakemlik Antlaşması imzalanmıştır.

Ertesi yıl Başbakan İsmet Paşa Yunanistan’da görkemli törenlerle karşılanmış ve kadeh tokuşturmuştur Venizelos ile. Eşi Mevhibe hanımı bebek katilinin koluna vermiş, bebek katilinin eşi Elena’nın koluna da kendisi girmiş, Pire limanında kardeşlik şovu icra etmişler, gazetecilere gülerek poz vermişlerdi.

10. yıl kutlamalarına hazırlanılırken 6 Mart 1933 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde çıkan habere göre İsmet Paşa Yunan harp malulleri sandığına tam 300 lira bağışta bulunmuş. İyi de bu harp malulleri 1933 yılında neden sakat kalmış olabilir? Yunanistan’da 1923-33 yıllarında bir savaş yaşanmadığına göre İsmet Paşa’nın para yardımında bulunduğu maluller İstiklal Savaşında Türk askerine kurşun sıkan işgalcilerden başkası olamazdı. ‘İyi ki Türk askerine kurşun sıktınız, bizimkiler sizi yanlışlıkla vurmuş, özür dileriz’ demenin başka bir ifadesi değil midir bu ihanet çapında ‘jest’?

Daha birçok belge sayılıp dökülebilir ama 1944 yılında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Müslüman Türklere yapılan katliam ve cinayetlerin yıldönümünü tebrik etmesine, o da yetmemiş gibi millet çamur kıvamında ekmeği gram hesabı karneyle alırken Yunan talebelerine tam 30 ton gıda yardımı göndermesine ne demeli? (Cumhuriyet, 5-9 Nisan 1944.)

Böyleydi CHP’nin Yunan aşkı.

Bugün de devam etmiyor mu aşk? Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanlığı döneminde Beylikdüzü’ne dikilen Kıbrıs Anıtı içindeki Türk düşmanı Makarios’un heykelini hatırlayın. Yunan bayrağı rengindeki giysileriyle sirtaki oynayan CHP’lileri ekleyin yanına. Sonra 1940’lı yıllarda Yunan klasikleri yoluyla Yunanseverliğin aşılanması için gösterilen hümanist gayretleri sıralayın.

Bunları gördükten sonra, yaptığı mezalimle ebediyen lanetlenmesi gereken Yunan’a hayranlığın CHP zihniyetine yayılmasına şaşılır mı?

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı