BIST10.125,46%0.66
USD34.9574%0,18
EURO36,7400 %0.39
ALTIN2.975,32 %-1.03

Vekil maaşı öğretmen maaşını geçmesin efsanesi

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
08 Şubat 2024 10:13

Tarihi oyun alanı yapmaya, sahte bir tarihi milletin zihnine ekmeye yeminli Kemalistler Mustafa Kemal’e ait olmayan bir sürü sözü ısrarla ve planlı olarak dolaşıma sokma gayretkeşliğinde. Daha geçenlerde tartışılan “İstikbal göklerdedir” gibi nice söz 10 Kasım 1938’den, özellikle de 1960 darbesinden sonra hortlatılan “re-Kemalizasyon” döneminde piyasaya sürülmüştür. “Re-Kemalizasyon” da ne mi? diye şaşıranlara 2017’den itibaren içine sokulduğumuz “yeniden Kemalistleştirme” sürecini hatırlatmak zorundayım.

Yine bir “re-Kemalizasyon” sürecinden geçerken yeni hurafe ve efsanelerin sosyal medyada mantar gibi bittiğine şahit olmaktayız. Ağızlarını açtılar mı Aydınlanma, bilimsellik, modernlik… lakırdılarından geçilmeyen bu bilmediğini bilmeyenler zümresi uyduruk bir lafı pazarlıyor, Alman Propaganda Bakanı Göbbels’den aldıkları taktikle durmaksızın tekrarlıyorlar. Derken kendi yalanlarına kendileri de inanıyor ve camiaları sorgulamadan itaat ettiği için cahillik döngüsü devam edip gidiyor.

İşte bunlardan biri, “dışkısever prof” 2020 yılında bir Youtube yayınında şunları yumurtlamış:

“Bu Cumhuriyet kurulduğu zaman bir öğretmen maaşı bir milletvekili maaşına eşitti.”

Güya Cumhuriyetin kuruluş yıllarında öğretmene o kadar değer veriliyormuş ki, bir öğretmen milletvekili kadar maaş alabiliyormuş.

İş burada kalsa iyi.

Erol Mütercimler de TV100’de yayımlanan Çözüm adlı programında “Atatürk döneminde öğretmen maaşı milletvekili maaşına eşit, eşit” diye üzerine basa basa söylemiş. Hatta aynı konuşmada günümüzde maaşıyla geçinemeyen öğretmenlerin pazarcılık yapmaması gerektiğini, hatta intihar eden öğretmenler bulunduğunu da sözlerine ilave etmiş.

Uydurmacılık şaheserlerine şimdilik son verelim; işte gerçekler:

Bir: Mustafa Kemal’in böyle bir sözü hiçbir kaynakta geçmez.

İki: 1929’da milletvekillerinin aldığı 308 lira ile 255 gram altın satın alınabiliyordu ki bugünkü parayla 510 bin lira eder. Ayrıca ayda 900 liraya kadar tahsisatları vardı. Bugün milletvekilleri 110 bin lira maaş alır.

Üç: Öğretmen maaşı 17 Mayıs 1930 yılındaki Hakimiyet-i Milliye’nin haberine bakılırsa İstanbul’daki öğretmenler 16 lira ile 80 lira arasında maaş alırdı (80 lira alanlar sadece 8 kişiymiş). Demek ki aynı yıl Meclisteki vekilin aldığı maaşın 20’de biri ile 4’te biri arasında maaş alabiliyordu öğretmenler ve müdürler.

Demek ki öğretmen maaşları ile milletvekili maaşları eşit meşit değildi. Ama dahası var.

Yarın gazetesinin 2 Haziran 1931 tarihli haberine bakılırsa durum çok daha vahimmiş. Milli Eğitim Bakanlığı tasarruf için öğretmen ücretlerinde indirim yapacak, ders ücretlerini 1 liraya indirecekmiş. Yani 1929’daki öğretmen maaşları bile fazla gelmiş devlete.

Bir de maaş alabilseler daha iyi olacakmış ama alamıyorlarmış.

Bakın, yıl 1941 olmuş, ortalama 20-30 liralık maaşları ve kıdem zamları dahi bir türlü zamanında ödenmiyormuş öğretmenlerin. İstanbul’da toplam 55 bin lira birikmiş kıdem zammı alacağı olan öğretmenler için bakanlıktan ayrılan tahsisat sadece ve sadece 15 bin liraymış! (Cumhuriyet, 7 Şubat 1941)

Daha çarpıcı bir veri, ünlü yazar-milletvekili Ruşen Eşref Ünaydın’ın 1927 senesi Bütçe Müzakereleri sınasında Mecliste verdiği cevapta yatar. Şöyle demiş:

“Mevcut maaşıyla hiçbir öğretmenin güzel hizmet etmesi mümkün değildir. Mesela 6 liraya bir öğretmen oturup çalışmıyor. Kendi mesleğini terk ediyor. Uzun senelerden beri mesleğine vakfetmiş olduğu hayatını bir tarafa bırakıyor. Geçinmek endişesiyle mesela gidiyor, biletçi oluyor, kimi kontrolör oluyor, bazısı da bakkal çakkal yanında çalışıyor.” (Cemal Kutay, Tarih Sohbetleri 1, 1966, s. 307-308.)

Öğretmenler hem milletvekili kadar maaş alıyor, hem de “pazarcılık” mı yapıyorlarmış?! Hayret ki ne hayret!

Ancak asıl hayret nidanızı sona saklayın derim.

Kemalist Cemal Kutay 1926 yılında Konya’da bir ilkokul öğretmeninin az maaş aldığı, dolayısıyla geçinemediği için değil, dört aydır maaş alamadığı için intihar ettiğini yazmıştı. İntihar eden öğretmen Maarif (Milli Eğitim) Müdürü Hasib ile Vali İzzet beylere birer mektupla canına neden kıydığını şöyle anlatmış:

Yarı çıplak ve aç, talebelerimin önüne çıkıp hükümetimin maarife (eğitime) lâyık gördüğü hakaretin sürünür örneği olmaya tahammül edemeyeceğim.”

Yalanın da bir hududu vardır yahu!

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı