BIST9.615,04 %0.77
USD38.703%-0,18
EURO43,4346 %0.20
ALTIN4.016,41 %-0.43

Mustafa Çalık veya bir milliyetçi yakın tarihe nasıl bakar?

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
07 Aralık 2023 08:37

Türkiye’de milliyetçi-mukaddesatçı fikir hayatının mümtaz simalarından Mustafa Çalık dün emaneti sahibine teslim etti.

Allah’ın rahmeti üzerine yağsın.

Böylece son beş altı yıl zarfında peş peşe yaşadığımız kayıplar zincirine yeni bir halka eklenmiş oldu. Ondan önce Hakka yürüyen Durmuş Hocaoğlu, Nevzat Kösoğlu ve Mehmet Niyazi Özdemir bir zincirin halkaları gibi olup Dündar Taşer, Atsız ile Erol Güngör çizgisinin parlak numuneleriydi.

Mustafa Çalık da İslamiyetle yoğrulmuş Türklüğün, Selçuklu-Osmanlı sentezini Cumhuriyet döneminin kısırlaştırıcı tesirlerinden azade bir zihniyetle ve Batı’daki fikir hayatını da takip ederek ele alan bir milliyetçi yazar ve düşünürdü.

“Atatürk” tabusuna kıstırılmış, Osmanlı ve İslam düşmanı bir Kemalist-ateist Türkçülükle anlaşması katiyen mümkün olmayan derinlikli bir çizgide yürümekteydi.

Geniş bir ufuk ve zengin bir kadroyla çıkarmaya başladığı Türkiye Günlüğü dergisi ile Cedit Yayıncılık’ta bastığı kitaplarla (arada Polemik adlı benzeri olmayan bir tartışma dergisi de çıkardığını hatırlıyorum) kendisi olan ama aynı zamanda çağını müdakkikane bir nazarla okuyabilen (ahh Türkçe!) millî bir çizgiyi temsil ediyordu.

Hususen 28 Şubat dönemindeki haksızlık ve hukuksuzluklara karşı verdiği şanlı mücadele daima hatırlanacaktır.

Aslında Türkiye’de milliyetçi düşüncenin Kemalist Türkiye’ye yaklaşımını 12 Eylül 1980 darbesine kadarki ve sonraki diye ikiye ayırmak şarttır.

MHP’nin 1977 seçim beyannamesinde gördüğümüz yoğun millîlik ve yerlilik vurgusu ile Avrupa/Batı karşıtlığı esasen MSP’nin Milli Görüşçü tavrından uzak değildi.

Normal olarak bir milliyetçi milleti esas almakla yükümlüdür.

Millettir; milliyetçiliğin başı ve sonu. Milliyetçilikte şahıslar ancak millete hizmetleri nispetinde bir kıymet arz eder. Bu bakımdan 12 Eylül Anayasası’nın bir icadı olan Atatürk milliyetçiliğini bir milliyetçinin benimsemesi düşünülemez. Bir Oğuzhan milliyetçiliği, bir Alparslan milliyetçiliği olamayacağı gibi bir Atatürk milliyetçiliği de sözkonusu edilemez. Asl olan millettir çünkü.

Oysa 12 Eylül’den sonraki ideolojik yükleme sonucunda bu temel milliyetçi ilkenin zedelenmeye başladığını görmekteyiz.

Şahıs milliyetçiliği, hatta kültü ağır basmaya başlamış, 1923-38 dönemini sorgusuz sualsiz benimsemeye zorlanmıştır ülkücü dimağlar. Halen bu temayülün eğitim sistemimizdeki çiğ tezahürleri gözümüzün önünde cereyan etmektedir.

Oysa Mustafa Çalık ve ait olduğu makul milliyetçi çizgi bu tehdide direnmiş ve şahıs milliyetçiliğine ve tek kahramanlı kurguya itiraz etmişti. Kendisiyle yaptığımız müteaddit telefon görüşmelerinde başkalarının bilmediği öyle orijinal hadiseler anlatırdı ki hayretler içinde kalırdım. Mesela 27 Mayıs 1980 tarihinde Marksist-Leninist Dev-Sol örgütü tarafından çapraz ateşe alınarak şehid edilen MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’tan hararetle naklettiği yakası açılmadık bir Atatürk hatırasını unutmam mümkün değildir (boşuna zorlamayın, yazamam).

Cumhuriyetin kuruluş devri tarihine dair bu eleştirel bakış ne yazık ki bizzat milliyetçi çevrelerde dahi yitirilmekte.

İşte size Mustafa Çalık’ın harf inkılabının önemine dair hem de TRT1’de söylediği o fosforlu cümleler:

“Cumhuriyet inkılapları içinde en sakatı, en yanlışı harf inkılabıdır. Keşke bütün mescidleri, bütün camileri yıksaydılar ama alfabeye dokunmasaydılar, dilimizi değiştirmeseydiler. Camileri yeniden yapabilirdik ama elifbanın değiştirilmesinin zararını Türkiye henüz telafi edebilmiş değildir.”

Bir milliyetçi tarihe böyle bakar, böyle bakmalıdır.

İşte üniversiteden hocam olan Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu Milliyetçi Eğitim Sistemi adlı kitabında Atatürk devrinde Selçuk ve Osman oğullarının şan, şeref ve zaferlerle dolu tarihlerinin ihmal edildiğini veya haksız yere kötülendiğini, bunun sonucu olarak nesillerin kendi milli kıymetlerinden koptuğu ve dayanacak başka kıymetler aradığı, bu yüzden Marksizme kayan nesillerin aslî sorumluğunun 1923-38 devresine ait olduğunu söyleyebilmişti (1974, s. 18-19).

Eleştirel, yani tenkidî düşünce asil bir savaşçısını kaybetti.

Başımız sağ olsun.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı