BIST10.319,96%1,59
USD32.2817%0.01
EURO35,1310%-0.01
ALTIN2.467,10%0.04

Adnan Menderes, Erbakan Hoca’nın öncüsüydü

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
07 Eylül 2023 08:51

“Dualarımızı okuduk, ayrılacağız. Adnan Bey kımıldamıyor. Öylece kaldı, âdeta murakabeye daldı. Nihayet silkinip kendine geldi. Dışarı çıkarken yanına yaklaştım ve sordum:

-Beyefendi, bir murakabeye daldınız, merak ettim, o esnada ne düşündünüz?

Kolumdan tutup bir kenara çekti ve şu cevabı verdi:

-Sebati, mezarını ziyaret ettiğimiz şahsiyet, bizim memleketimiz dahil bütün İslam ülkelerinde ebedî olabilecek bir nizam kurmuştur. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra bu nizam da yıkılmış, darmadağın olmuştur. Şimdiki İslam ülkelerinin vaziyetini görüyorsun. Bu nizamın başka esaslar dahilinde yeniden kurulması, sulh ve sükûnun avdet etmesi lâzımdır. Biz de buraya bunun için geldik.”

Yıl 1955’dir, yer Bağdat. Başvekil Adnan Menderes İmam-ı Azam hazretlerinin sandukasının başında donup kalıyor, sebebi sorulunca İslam dünyasında Osmanlı’dan sonra tarumar olan nizamın yeniden tesisini bu ulu âlimin kabri başında hatırladığı için dalıp gittiği cevabını veriyor. Aktaran DP vekillerinden Sebati Ataman’dır.

Yukarıdaki bilgiyi birkaç kanaldan teyid etmiş, hatta rahmetli Aydın Menderes’e 9 Haziran 2009 tarihli telefon görüşmemizde doğrulatmış, bunu da o tarihte yazmıştım. Tarihçilerin titizliği bir namus borcudur zira.

Şimdi merhum Menderes’in İslam birliği fikrinde olduğunu ve bu bakımdan Necmettin Erbakan hocayla aynı paralelde düşündüğünü ama aşağıdaki alıntıda belirtileceği üzere altında bulunduğu askerî baskı sebebiyle bunu tahakkuk ettirecek adımları atma imkânını bulamadığını tamamen bağımsız bir kaynaktan doğrulayabilecek durumdayız.

Nereden mi? Anlatayım.

Dün sevgili ağabeyim rahmetli İsmet Uçma’nın çocukları Hüseyin Bey ve Şehadet Hanım ziyaretime geldi ve hep yaptıkları gibi babalarının irfan dünyamıza diktiği bir fidan olan İşaret Yayınları’ndan bir demet kitap saçtılar masama. İçlerinden en dikkatimi çeken, Muhammed Esed’in Kalbin Yuvasına Dönüşü oldu.

Muhammed Esed daha çok Kur’an Mesajı adlı meali ve Mekke’ye Giden Yol adlı hatıraları ile tanınan, Yahudi iken Müslüman olup Pakistan devletinin kuruluşunda rol oynayan ve bu sırada geliştirilen Müslüman Milletler Birliği projesini İslam ülkelerine anlatmakla resmen görevlendirilen ilginç bir kişilik (hatta Pakistan’ın ilk pasaportu bu görev vesilesiyle onun namına çıkarılmış).

Yıl 1951’dir. Mekke, Medine, Kahire, Şam, Bağdat derken İstanbul’a gelir. Bu eski imparatorluk başkentinde 2 gün geçirdikten sonra Ankara’ya yollanır. Yetkililerle görüşecektir ama pek ümitvar değildir:

“Türk Hükümeti’ni önerimi nazar-ı itibara almaya ikna etmenin kolay olmayacağını biliyordum” der ve şöyle devam eder sözlerine:

“Mustafa Kemal’in vefatının üzerinden 15 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen, gölgesi hâlâ bütün ağırlığıyla Türkiye’nin üzerindeydi. İktidarda sivil bir hükümetin olduğu doğruydu, ancak bütün gerçek kuvvet hâlâ kendilerini Atatürk’ün reformlarının (inkılaplarının) tek gerçek mirasçıları olarak gören generallerin ellerindeydi.”

Bundan sonra inkılapları kısaca değerlendiren Esed, Ankara’ya varışının ertesi günü Cuma namazına gidip de sokaklara kadar taşan cemaatle omuz omuza namaza durunca inkılapların hedefine ulaşamadığını, halkın Müslüman kalmaya devam ettiğini gözlemleyerek rahatlar.

Ardından Cumhurbaşkanı Bayar ve Başbakan Menderes ile görüşmesinde kahvelerini yudumlarken kalabalık nüfusundan, askerî gücünden, en önemlisi de “İslam’ın arslanları” olarak yüzyıllarca süren tarihlerinden dolayı Pakistan tarafından projelendirilen Müslüman Milletler Birliği planında Türkiye’nin elbette çok belirleyici bir rol oynaması gerektiğini açıklar.

Pakistan’ın çabalarını onaylayan Menderes şu açıklamayı yapar ki girişteki hatırayı tamamlayan sözleri bunlardır:

“Pakistan’dan gerçekten beklentilerimiz var.Allah’tan dileğim şudur ki, dünyanın her tarafında Müslümanların uyanışına ülkenizin öncü olmasını sağlasın.”

Asıl Menderes’in bundan sonra söyledikleri önemlidir ki yazarımız özetlemiş:

Aynı zamanda, kendilerinin çok yavaş ve temkinli bir şekilde ilerleyeceklerini, çünkü Kemal Atatürk’ün baskın mirasının ülkede, özellikle şehirlerde hâlâ çok güçlü olduğunu ve İslâm üzerinde güçlü bir şekilde vurgu yapılmasının şu anda gücü ellerinde tutanlar üzerinde şiddetli bir tepkiye sebep olabileceğini açıkça ifade ettiler.” (s. 181)

İşte o şiddeti hesaplanmamış tepkidir ki, diyor Muhammed Esed bu sözleri söyleyen kişiyi darağacına gönderdi. Menderes’in o kadar korktuğu başına gelmişti velhasıl.

Şimdi lütfen dönün ve ilk paragrafı tekrar okuyun.

Tarihin derinlerde akan suyu budur dostlar. Menderes’i, Erbakan’a, Erbakan’ı da Erdoğan’a bağlayan devam zincirini derinlerde aramak lazımdır.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı