BIST9.716,77%-0,05
USD32.5593%0.07
EURO34,9395%-0.09
ALTIN2.443,72%0.31

Müslümanların Afganistan ve Taliban İmtihanı

Muhammed Şevket Gökşan

Abone OlGoogle News
23 Eylül 2021 09:16

40 yıla yakın bir zamandan beri dünya barbarlarının ve müstekbirlerininbir şekilde işgal altında tuttuğuAfganistan Müslümanlar için bir turnusol görevi görüyor. Bahsi geçen işgal zamanında dünyanın barbar gücü ABD’yi çaresiz bırakan, en nihayetinde de Afganistan’dan defolup gitmesini sağlayan,Afganistan’ın hemen hemen tümüne hakim olan Taliban, bu zaferi ile dünyanın barbarlarını/ zorbalarını putlaştıran tüm mankurt kesimlerin şirazelerini bozmuş, tüm ezberlerini alt üst etmişe benziyor. Birçok şey söyleniyor: ‘Taliban’ınABD ile anlaşmış’ olması, ‘ABD’nin onları kurmuş, yetiştirmiş olması’ vb. söylemler bunlardan birkaçı sadece. İşgal sürecinde işgalcilere kölelik yapan üç beş bin kişilik bir grubun havaalanlarına hücum etmeleri, bunlarla beraber kırk yıllık işgal sebebi ile ekonomisi çökmüş ülkeden ekonomik sebeplerle kaçmak için fırsat bekleyen insanların havaalanında yığılmaları ve uçağın kanatlarına asılıp düşen insanların görüntüleri vb. üzerinden felaket tellallığı yapmaları ve daha neler neler…Televizyon ekranlarından sahasında ehil olan-olmayan her bir kişinin kendince uzmanlık nakaratları ile ortamı dizayn etmeye kalkması… Taliban’ın hiç olmazsa bundan sonrasında muvaffak olmaması için akıl verenler, proje ithal edenler, ahkam kesenler vs. ne isterseniz bulabiliyorsunuz.

Afganistan ve Taliban üzerinden estirilen manzara bana yıllar öncesinde bir dostumun bizatihi yaşadığı bir hadiseyi hatırlattı. ABD, 11 Eylül 2001 yılında ikiz kulelere yapılan saldırıyı bahane ederek Afganistan’a girdiğinde dostum olan kişi namaz için camiye giderken, kendisi gibi caminin kapısında karşılaştığı diğer bir hacıefendi onu görünce söylenmeye başlar “Oh oldu.Bilmem neyini ne ettiklerim!” der. Hacıefendi sorar ‘hayırdır, kime diyorsun?’ O ‘ABD Afganistan’a girdi ya, onu diyorum’der. ‘Peki Afganistan Müslüman bir ülke.Sende camiye giriyorsun, neden böyle diyorsun?’ dediğinde, ‘yok ya bunlar şöyle şöyle kötüler…’ der. Hacıefendi‘Nerden biliyorsun?’dediğinde ‘Duymadınmı?Reha Muhtar haberlerde öyle söyledi!’ der.

Bu vakıa bana kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz sözünü hatırlatıyor. 20 yıllık işgal sürecinde Avrupa’da çıkan bir derginin Taliban liderlerinden biri ile yaptığı röportajdan manşetine taşıdığı “Onların saatleri sayılı ama bizim vaktimiz var!” sözü, sürecin hakikatini ortaya koymakta. Bununla ‘Onlar saatleri saya dursun, bizim vaktimiz var. Onlar kendi yurtlarında değil işgal ettikleri bir yurttalar.Bunun için saatleri saya dursunlar. Burası bizim vatanımız.Bizim zaman diye bir sorunumuz yok’ diyorlardı. Ve bunun gereğini yaparak 20 yıllık işgal sürecinde, adeta işgal güçlerinin ferlerini kestiler. Ve en nihayetindemüstekbirler kaçıp gitmek zorunda kaldılar.

Güce tapan ve kendilerince dünyanın süper gücü gördükleri ABD’nin yaşadığı hezimeti bir türlü sindiremeyenler ve Müslüman ülkelerdeki devşirilmiş ajan maymunlar gibi olan bir kesimin şaşkınlıklarından olmadık teviller, tezviratlar yaparak Müslümanların zaferlerini ve yıllarca verdikleri mücadelelerini gölgelemeye kalkmaları adeta milletin aklı ile oynamaları anlamına gelmekte. Yine birtakım güçlerin devşirmiş seküler kesimleri insan haklarından, kadınların özgürlüklerinden vb. benzer noktalardan dem vurarak, güya Afganistan’dakikadınlara Taliban’a karşı sokaklara çıkmaları lazım diyerek kendilerince duruma vaziyet etme derdindeler.

Burada birkaç açıdan çok yaman çelişkilerin olduğunu unutmamak lazım.

Bir açıdan: Müslümanım diyen birileri her nedense sanki Müslümanların vatanlarını işgal eden barbar ve zorba güçlere karşı kazandıkları zaferlerinden pek haz almamışçasına, efendileri olan batılı mahfilleri memnun etmek arzusu ile olsa gerek, batılıların ağzı ile Taliban hakkında şüphe ve şaibeler oluşturmanın derdinde görünmekteler. Bir defa bizler Müslümanız. O halde doğru-yanlış, güzel ve çirkinlerimize İslam’ımızın olur vermesi,Müslüman olma iddiamızda samimi olmamızın temel gereklerindendir. Bu nedenle, bir şekilde Müslümanlar bir alan ve sahada bir başarı ve zafer kazandılar ise ona sevinmek ve hayırda muvaffakiyet ve devamları için en azındna dua etmek imani bir vazifedir. Birileri şüphe ve şaibe ile yaklaşıyor diye bizler öyle yaklaşamayız. Bunun hem dünyevi anlamda hemde uhrevi anlamda büyük vebalinin olduğunu gözardı etmemek lazım gelir.

Diğer tarafta; bugün güya kadınların özgürlüğünden, insan haklarından bahseden nadanlara gelince bunlara sormak lazım 20 yıllık zalim, zorba ve barbar ABD ve NATO ülkeleri milyonlarca günahsız sabiye kıyarken, binlerce namusları iğfal ederken, Kur’an-ı Azim’in dili ile ekinleri (ekonomiyi) ve nesilleri ifsad ederlerken (Bakara, 205)bir güne bir gün çıkıp en ufak bir laf diyebilmişlermi? Nerede!?Zira ağababalarına diyecek bir şeyleri yoktur bunların. Aslında bunların insan hakları ve kadınların özgürlüğü diye bir dertleri de yoktur.

Zalim, zorba ve barbar ABD ve NATO ülkelerinin kaçmaları esnasında, havaalanlarında sürekli servis ettikleri görüntülere gelince: bir defa 40 milyon civarında nüfusa sahip olan, 20 yıldan beri dünyanın barbarlarınca işgal edilmiş olan bir ülkede, bu işgal süresince bir takım menfaatlerinden dolayı müstekbir barbarlara çalışmış, ülkesini adeta satmış birkaç bin kişinin olması kadar doğal bir şey olabilirmi? Ateşin olmadığı yerde duman çıkmaz derler. Kuyruk acısı olmayan kişiler, ne diye korksunlar ve kaçsınlar. Bunun yanısıra bunca zamandan beridir işgal ettikleri ülkenin halkını açlığa, yoksulluğa ve zulme mahkûm eden zalimlerin bu yaptıklarının neticesi olarak belli bir miktar kişinin uzaktan müreffeh gördükleri başka ülkelere gitmek için bu durumu fırsat bildiklerinden dolayı oraya yığılmalarıda sosyolojik anlamda mümkün ve normal olan bir durumdur.

O halde özetle Müslümanım diyen bir kişinin Kur’an-ı Azim’in kendilerinden gelen haberlere kulak verilmemesi noktasında uyarıda bulunduğu (Hucurat, 6)fasıklardan daha aşağı olan birtakımlarına kulak vererek, Müslüman kardeşini itham etmek, ilzam etmek veya en azından bu kafir, facir ve fasıklar’a kulak vermek sureti ile kardeşini bu barbarların yaklaşım ve telkinlerine terk etmek, hem dünyada hemde ahiret yurdunda büyük vebal olarak karşımıza gelecektir.

Allah’a (c.c.) ve ahiret gününe iman ediyorum diyen her bir Müslümanın, Müslüman kardeşinin zaferine sevinmesi imani bir vecibedir. Yine idare ve yetki sahibi olan şahısların ellerinde olan imkanlarla mutlaka Müslüman kardeşlerine yardıma koşmaları imanive tarihi bir vecibedir. Bununla beraber Müslüman STK’ların cemaat ve cemiyetlerin, kanaat önderleri ve entelektüellerin ortalığı cambazlara bırakmamaları ve Müslüman kardeşleri ile irtibat halinde olmaları yine imani bir zorunluluktur. İfade ettiğimiz bu hususlar, bugün Afganistan’ın idaresini ele alan Taliban cemaatinin eksiksiz, kusursuz oldukları anlamına da gelmiyor tabii ki! Bilakis onlarda beşerdirler. Beşer olmaları hasebi ilede her bir beşer gibi hata ve yanlış edebilirler. Unutmayalım ki onlarda bizlerde kendi imtihanımızı vermekteyiz. Ve yapıp ettiklerimizden veya etmediklerimizden sual edileceğiz.

Özetle: bir Müslüman olarak Taliban’ın zalim, zorba işgal güçlerini def etmeleri bizim açımızdan bir zafer ve mutluluk sebebidir. Ayrıca bizler Müslümanların eksik ve aksaklıklarını ele alırken fasık, facir ve zalim-zorbaların bizim için öngördükleri şeylerden dolayı onları konuşmaz, o gözle yaklaşmayız. Bilakis Kur’an ve Sünnet’e göre doğru ve yanlışları ele alır ve o nazarla bakarız. Afganistan’da Allah’ın(c.c.)nusreti ile kardeşlerimizin küfrü hezimete uğratmaları ve zaferleri bizim içinde bir nimet ve şükrü mucip bir lütuf görür ve biliriz. Kardeşlerimiz hakkındaki bilgileri fasık ve facirlerden değilde kardeşlerimizin kendilerinden dinlemeyi ve onların bildirdiklerinin doğru olduğunu kabul etmeyi tercih ederiz. Yıllarca ümmete öncülük etmiş bir milletin evlatları olarak yaşadığımız ülkemiz ve devletimizin herkesten ve her kesimden önce aracılarla değil, direkt olarak Afganistan’daki kardeşlerimizle irtibatta olmaları ve onlara yardımcı olmalarını ister, destekler ve bunu bekleriz.Çünkübunlar Müslüman olmamızın vehayata ve olaylara Müslümanca bakmamızın bir zorunluluğudur.

Selam ve dua ile…

Muhammed Şevket Gökşan

Akit TV köşe yazarı