BIST9.079,97%3,10
USD32.3332%0.13
EURO35,1187%0.13
ALTIN2.305,27%1.22

Dünya’da ve Türkiye’de , SU problemi?

M.Serhat Durmuş

Abone OlGoogle News
03 Temmuz 2021 15:10

Kıymetli okurlarım , bu hafta ‘Türkiye’nin Su Riskleri Raporu’nu inceleyip dünya ile karşılaştırma yaparakdeğerlendirmek istedim.

Dünyanın yüzeyi sularla kaplı olmakla birlikte, tatlı su kaynakları gezegenimiz üzerindeki su kaynaklarının sadece %2,5’ini oluşturur. Bu suyun da %70’i buzul ve kar kütleleri içinde saklıdır. Bütün canlılar için vazgeçilmez bir kaynak olan su , yaşamsal önem taşıyan bir değerdir. Dünya yüzeyinin sadece %1’ini kaplamalarına rağmen, tatlı su ekosistemleri bilinen tüm hayvan türlerinin %10’una ev sahipliği yapar.

• Önümüzdeki 40 yıl içerisinde, dünya nüfusuna 2,5 milyar insanın daha eklenmesi beklenmektedir (Godfrey ve diğerleri, 2010). Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak için suya olan talep de büyüyecektir. Ancak suya yönelik talep artışı, nüfus artışından daha hızlıdır.

• Tatlı su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımda kullanılmaktadır. Artan nüfusun yanı sıra gelir ve tüketim düzeyinin yükselmesi ve gıda ürünlerine yönelik taleplerin artması da su kaynakları üzerinde ilave baskı yaratmaktadır. Uzmanlara göre bu talep artışını karşılayabilmek için, tarımsal sulamada kullanılan su miktarının 2050 yılına kadar iki katına çıkması gerekebilir

• Suya yönelik talep artışının en temel nedenlerinden biri suyun kullanım alanlarının çeşitlenmesidir. Günümüzde su, enerji ve gıda üretimi dâhil olmak üzere birçok ekonomik faaliyet için en önemli girdilerden biridir . Sadece hidroelektrik üretiminde değil, fosil yakıtlar veya kaya gazı gibi yeni enerji kaynaklarının üretim süreçlerinde de su, yoğun bir şekilde kullanılmaktadır.

• Küresel iklim değişikliği , hidrolojik sistemi, yani buharlaşma ve yağış yoluyla suyun döngüsünü etkileyerek kimi yerlerde taşkın ve sellere, kimi yerlerde ise kuraklığa yol açmaktadır. Bu durum, zaman ve mekân açısından suya erişimde sıkıntılar yaratmaktadır.

• Nüfus artışı, şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak su kirliliğinin artması ve temiz su kaynaklarının giderek azalması önemli sorunlardır. Kısıtlı olan tatlı su kaynaklarının endüstriyel, evsel ve tarımsal atıklarla kirletilmesi tatlı su kaynakları üzerindeki baskının daha da artmasına neden olmaktadır. Bir litre atık suyun temizlenebilmesi için sekiz litre temiz suyun kullanılması gerekmektedir (Aksungur ve Firidin, 2008). Atık suların yeniden doğaya ve ekonomiye kazandırılması oldukça maliyetli bir işlemdir.

Türkiye’nin su verilerini analiz edecek olursak ;

Ortalama yağış 643 mm/yıl olduğunu , yüzölçümünün 783.577 km² iken yıllık yağış miktarı 501 milyar m³ , buharlaşmanın 274 milyar m³ , yeraltına sızma suyunun 41 milyar m³, yüzeysel suyun yıllık yüzey akışının 186 milyar m³, kullanılabilir yüzey suyunun 98 milyar m³. Yeraltı suyu yıllık çekilebilir su miktarının 14 milyar m³ . Toplam kullanılabilir suyun 112 milyar m³ olduğunu görüyoruz . Kullanım yerlerine göre ise , tarımda kullanılan 32 milyar m³. İçme suyu için kullanılan 7 milyar m³. Sanayide kullanılan 5 milyar m³. Toplam kullanılan suyun 44 milyar m³ olduğunu verilerden anlıyoruz . Bu veriler 2012-DSİ kaynaklarından alınsa da , Türkiye’nin su riskleri raporu 2014 yılında hazırlanmış .Yani şuan ki mevcut durumun aslında daha kötü olduğunusöyleyebiliriz.

Yukarıdaki veriler ışında Türkiye’de bulunan diğer su kaynaklı problemleri şöyle özetleyebiliriz ;

• Sürdürülebilir olmayan su altyapı projeleri (hidroelektrik santraller, barajlar, havzalar arası su transferi)

• Tarımda su kullanımı: Tarım, %73’lük payla en fazla su kullanan sektördür (DSİ, 2012). Bununla birlikte, tarımsal sulamanın çok büyük bir kısmı geleneksel yöntemlerle yapılmaktadır. Su kaynaklarının verimli kullanıldığı modern sulama yöntemlerinin (damla veya yağmurlama) kullanımı ise çok sınırlıdır. Tarımsal faaliyetler için kaynaklardan aşırı su çekilmesi ve suyun verimli kullanılmaması gibi nedenlerle bir çok tatlı su ekosistemi, ekonomik ve ekolojik değerini yitirmektedir.

• İçme suyu: 14 yeni Büyükşehir’in kurulmasıyla birlikte Türkiye nüfusunun %91,3’ü (TUİK, 2013) artık belediye sınırları içerisinde yaşamaktadır ve belediyelerin neredeyse tamamı su şebekesine sahiptir. Artan kentsel nüfusla birlikte, içme suyu arzı da daha büyük bir sorun haline gelmektedir.

• Kirlilik: Su kaynakları, evsel, endüstriyel ve tarımsal atıklarla her geçen gün daha da kirlenmektedir. Türkiye’deki 3.225 belediyeden sadece 296’sının atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. Kirlenen su kaynakları yalnız biyolojik çeşitliliği değil aynı zamanda geçim kaynakları suya bağlı olan çok sayıda insanı da doğrudan etkilemektedir

• Diğer yatırımlar ve kaynak kullanım faaliyetleri: Büyük ölçekli altyapı projeleri (otoyollar, kentleşme, vb) ve madencilik faaliyetleri, su kaynaklarını ve özellikle sulak alan ekosistemlerini doğrudan etkilemektedir

• Küresel iklim değişikliği: İklim değişikliği, dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de doğal çevreyi olduğu kadar kalkınmayı da etkileyecek en önemli sorunlardan biridir. Küresel iklim değişikliğinin etkileri, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda en çok kuraklık, su kıtlığı, tarımsal verim kaybı, tarım ve turizm gelirlerinin düşmesi, orman yangınlarının artması ve biyolojik çeşitlilik kaybı şeklinde ortaya çıkmaktadır. Son 25 yıl içinde Akdeniz Havzası’nda yağışların %20 oranında azaldığı saptanmıştır.

Son tahlilde ; Türkiye, sanılanın aksine , su zengini bir ülke değildir. Hâlen, kişi başına düşen 1.519 m³’lük su miktarı ile “su sıkıntısı çeken” bir ülke olarak kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK), Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağını öngörmektedir. Diğer bir deyişle, artan nüfusu, gelişen ekonomisi ve büyüyen kentleriyle Türkiye, “su fakiri” olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.

M.Serhat Durmuş

Akit TV köşe yazarı