BIST9.716,77%-0,05
USD32.5675%0.09
EURO34,9481%-0.07
ALTIN2.437,52%0.05

Ülkemizdeki OBRUK riski ?

M.Serhat Durmuş

Abone OlGoogle News
24 Mayıs 2021 14:35

Şöyle hayal etmenizi istiyorum . Beş katlı bir binanın 3.katındasınız televizyon açık sofra kurulmuş ailece yemek yiyorsunuz birden binanız çöküyor , öncesinde bir anomali yok deprem gibi değilyani . Bina yaklaşık 228 m. çapında 171 m. derinlikte bir çukurda istif oluyor kimse ne olduğunu anlayamıyor …

Böyle bir şey mümkünmü , ülkemizde benzeri var mı ?

Evet var , ülkemizdeki en büyük obruk olan Konya karatay ilçesindeki kızıl ören obruğunun genişliği 228 m. derinliği ise171 m. olup yaklaşık 145 m.lik kısmı su ile doludur.

Elbette ki bu obruk şehir merkezinde değildir . Ancak son zamanlarda kırsal bölgede bulunan bu obruklar mantar gibi her yerde karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Şimdi isterseniz teknik olarak obruk nedir ve nasıl oluşur inceleyelim .

Yeraltı suyunun karbondioksitle birleşmesi sonucu karbonik asit oluşur . Bu karbonik asit kireçtaşının yoğun olduğu bölgelerde zamanla çökerek yeraltında mağaralar oluşturur . Bir süre sonra mağaranın üzerindeki katman çöker ve oluşan derin çukurlara obruk adı verilir .

Ülkemizdeki yeraltı sularının üçte birini barındıran Konya havzasında 20’yi aşkın büyük obruk bulunur .

Obruklar jeolojik olarak karstik çöküntü alanlarıdır . En önemli oluşma nedenleri ise kuraklık veyeraltı suyundaki çekilmelerdir .

O halde kök sebebe ulaşabilmemiz için kendimize şu soruyu sormamız gerekir . Kuraklık küresel ısınma ile açıklanabilirken , yeraltı suyundaki çekilmelerin gerçek sebebi nedir ?

Bölge halkı tarafından sulama maksadı ile açılan ve kaydı olmayan kaçak sondaj kuyuları ile suyun çekilerek pancar , kabak , mısır gibi çok su ihtiyacı olan tarımsal ürünlerin vahşi sulama yöntemiyle sulanması . Ayrıca bölgede sanayinin ihtiyaç duyduğu suyun yine sondaj yapılarak yeraltından fazlasıyla karşılanması bölgedeki yeraltı suyunun çekilmesine sebep olmuştur.

Öyle ki son 30-40 yılda yeraltı suyu 50-60 m. daha aşağı seviyeye düşmüştür . Bu yeraltı suyundaki düşme beraberinde obrukların artmasını tetiklemiştir.

Ülkemizde yaklaşık 600 civarı obruk vardır . Ve bu sayı jeolojik şartların oluştuğu ve yer altı suyunun çekildiği bölgelerde bizim için artarak tehdit oluşturmaya devam edecektir.

Yapılması gerekenlere gelince jeolojik olarak obruk oluşma ihtimali olan bölgelerde detaylı jeofizik çalışmalar yapılarak bu obruklar belirlenmeli , risk haritaları oluşturarak bu bölgeler imara kapatılmalı ve izlenmelidir.

Ayrıca tarımsal sulama için ve fabrikalarda kullanılacak suyu bedavaya getirmek isteyen insanları önlemek maksadıyla kaçak kuyular engellenmelidir . Aksi taktirde obruklar giderek daha büyük bir tehlikeye dönüşecektir .

Türkiye’de obruk oluşumu için gerekli koşulları taşıyan arazilerin oldukça geniş yer kapladığı dikkati çeker. Konya Ovası çevresi ve Toros Dağları üzerinde daha fazla rastlanmaktadır. Bunların dışında gölsel neojen yaşlı evaporit kayaçların (jips, kaya tuzu) bulunduğu Kayseri – Çankırı – Sivas arasında kalan bölgede de karstik çökme şekilleri görülmektedir. Konya Ovası ile Tuz Gölü arasında yer alan Obruk Platosu ve Konya il merkezinin batısındaki, tabanlı akarsu vadilerinde görülen çöküntülerdir. Obruk olarak anılan ve Konya Ovasının kuzeyinde yer alarak Tuz Gölü ile ovayı birbirinden ayıran platoya ismini veren çökme dolinleri “Obruk Platosu” olarak adlandırılan bölgeye de adını vermiştir . Buradaki obrukların oluşumunun, buzul

çağları ve buzul arası dönemlerde ortaya çıkan “Büyük Konya Gölü ile Büyük Tuz Gölü” arasında yaşanan yeraltı suyu akış sistemi ile gerçekleştiği , Dr. Oğuz EROL’un bu bölgede yaptığı ayrıntılı çalışmalardan anlaşılmaktadır.

Yerleşim alanları itibariyle Obruk türünde jeolojik riskleri önceden tespit etme amacıyla , yeni yapılacak bütün binalarda zemin etüdü yapılma zorunluluğu aslında bir yönden de bu tarz riskleri tespit etmek açısından değerlendirilmelidir.

Bu bağlamda bina inşa edilecek alanlarda yapılan sondaj çalışmaları ve jeofizik çalışmaların önemi çok fazladır . Bu çalışmalar sayesinde bölgede oturma , çökme , şişme , şev stabilitesi , sıvılaşma , taşıma gücü gibi her türlü zeminden kaynaklanabilecek problem önceden tespit edilmektedir.

Son tahlilde , ülkemizde önemini giderek kaybeden yerbilimlerine hak ettiği değer verilmeli ,bu alanda çalışan mühendislerin görüşleri ve raporları ciddiye alınmalıdır .

M.Serhat Durmuş

Akit TV köşe yazarı