BIST10.125,46%0.66
USD34.9574%0,18
EURO36,7400 %0.39
ALTIN2.975,32 %-1.03

Kendilerini unutanlar

Latif Erdoğan

Abone OlGoogle News
27 Temmuz 2024 10:16

Kırk sene önce dinlediğim ibretlik bir vakayı sizlerle de paylaşayım: Vaaz vermek üzere kürsüye oturdum, diyor başından bu olay geçen dostum ve şöyle devam ediyor: Anlatacağım konuyu anlatırken, bir kelimenin çağrışımıyla tasavvufi alana girdim. Halbuki teorik bilgiler ötesinde o gün için tasavvufla hiçbir ilgim yoktu. Hatta biraz da karşıt düşüncelere sahiptim. Ben tasavvuf alanına girip konuşmaya başlayınca bende birden bir hal oldu. Oturduğum kürsü ile birlikte sanki camdan bir fanus ile çepeçevre kuşatıldım. Konuşuyordum, fakat cemaat artık beni duymuyor, manasız bakışlarla sadece seyrediyordu. Ben de ne kadar sesimi yükseltsem de sesimi onlara duyuramıyordum. Dediklerimi kendimden başka dinleyen yoktu.

Bu esnada kalbime sürekli bir uyarı geliyor ve bana işte yaşamadığını anlatmanın hali budur, deniliyordu. Birkaç dakika süren bu hal, ben asıl konuya dönünceye kadar devam etti. Yaşadığım bu vaka benim için büyük bir ders oldu. Kendi kendime, demek ki yaşanmadan söylenen sözlerin hali hep böyle; bana bir kere uyarı olsun diye gösterildi, dedim. Daha sonraki yıllarımda bu uyarıya sadık kalmaya gayret ettim…

Cenab-ı Hak, Hz. İsa’ya: “Ya İsa, önce kendi nefsine, sonra insanlara nasihat et. Aksi halde benden utan!” buyurur.

Kur’an bize şu dersi verir: “Sakın, Allah’ı unutup da, Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır.” (Haşir, 19)

Yaratılış gayesini unutan insan, Rabbini unutmuştur. Rabbini unutmanın cezası olarak göreceği karşılık da kendini unutmak olarak gerçekleşecektir. Kendini unutmak, kendi öz varlığına yerleştirilmiş bütün değerlerden habersiz yaşamaktır. Halbuki insan, donanım olarak bütün kainata denk bir kıymette yaratılmıştır. Kendinden habersiz insan böyle bir değerler bütünü olmayı bırakmış, kendinden binlerce derece aşağıdaki varlıklar gibi olmayı tercih etmiştir. Elbette, bu tercihinin sorumluluğunu yüklenecek; bu tercihinin bedelini ödeyecektir.

Kur’an-ı Kerim’in şu buyruğu da söz konusu manaya dahildir: “Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara,44)

Bildiğini, bildiği gibi yaşamayan bilgililerin tümünü muhatap edinen bu ayetteki ikaz ve uyarıya topluma söz söyleyen, öğüt veren herkes kendini muhatap kabul etmelidir. Özellikle, daha önce Yahudi bilginlerinin düştüğü hatayı tekrar eder hale gelmiş Müslüman din adamlarının, kanaat önderlerinin, hocaların, şeyhlerin, ilahiyatçı akademisyenlerin, bütün bilim adamlarının; topluma rehberlik yapan tüm siyasetçi ve bürokratların; bilerek veya bilmeyerek toplum tarafından taklit edilen sanatçıların, sporcuların, ekrandaki yorumcuların bu ayetteki uyarıyı birinci elden sahiplenmeleri günümüzün en öncelikli meselesidir.

Efendimiz, “Din nasihattir” buyurur. Nasihat samimi öğüt demektir. Samimi olmak, söylediğine önce kendisinin inanmasını gerekli kılar. İnanmanın ölçüsü, dediğini yaşamaktan ibarettir. Ayette, “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niye söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok sevimsiz bir davranıştır.” (Saf,2-3) denilerek söz ve amel çelişkisi kınanmaktadır.

Efendimiz buyururlar ki: Ümmetim hakkında en çok korktuğum kişiler ağzı laf yapan, dilbaz münafıklardır.

Ve yine Efendimiz, bu ümmet için en tehlikeli bir topluluktan bahsederken, onların bazı özelliklerini anlatır (Mealen) : Yaşları genç, akılları kıt olacak. Konuşurken sözlerin en hayırlısını söylerler. Fakat okun yaydan çıkıp gittiği gibi dinden çıkarlar. Kur’an okurlar, onların okudukları Kur’an karşısında kendi okuduğunuz Kur’an’ı hiç görürsünüz; halbuki okudukları Kur’an gırtlaklarından aşağıya inmez. Öyle namaz kılarlar ki, onların kıldıkları namaz karşısında siz kıldığınız namaza namaz demezsiniz. Halbuki kıldıkları namazdan hayatlarında hiçbir eser bulunmaz. Dillerinden Allah’ın zikrini düşürmezler; halbuki kalpleri dillerini tasdik etmez.

Hizmet vakti kendini unutup geri duran, ücret vakti sadece kendilerini hatırlayıp öne çıkan kelepir tutkunlarının da “Sakın şunlar gibi olmayın ki, onlar Allah’ı unuttular, Allah da kendilerine kendilerini unutturdu”(Haşir, 19) ayetinden alacakları çok dersler var. Siyasi ve de sosyal çalışmaların istikamet ibresini bozanlar da hiç kuşkusuz hep onlar…

Latif Erdoğan

Akit TV köşe yazarı