BIST10.471,32%0,76
USD32.8627%35.2180
EURO35,2228%41.6191
ALTIN2.451,19%-0.28

Tarihi helikopter kazası

Latif Erdoğan

Abone OlGoogle News
25 Mayıs 2024 11:13

İhtilafı gidermek ve önlemek de önemli bir ittifak çeşididir. Sünni-Şii ayrışması bu ümmetin en derin ihtilaflı konularından biridir. Bu ihtilafı azaltacak, giderecek her türlü çaba, her türlü gayret, her türlü hamle, her türlü jest zahirde ne kadar küçük olursa olsun, sürekli bize ittifakı emreden Rabbimiz katında mutlaka çok büyüktür; mutlaka çok kıymetli, çok değerlidir.

Bu açıdan, İran Cumhurbaşkanı merhum İbrahim Reisi ile birlikte yanındaki ricali devletten sekiz kişinin canına mal olan elim helikopter kazası sonrasında Türkiye’nin en üst seviyede sergilediği alicenap tavır bütün sağduyu sahiplerini memnun etmiş, bütün vicdan sahiplerinin gönlüne inşirah salmıştır. Vefat edenlerin cümlesine Allah’tan rahmet, bütün İran halkına sabırlar niyaz ediyor; hüzün ve kederlerini can ü gönülden paylaşıyoruz.

Cumhurbaşkanları ile birlikte sekiz üst düzey devlet yetkilisini elim bir kaza sonucu kaybetmiş kardeş İran toplumu hüzün ve kedere boğulmuşken bizim de bu hüzne, bu kedere iştirakimizin bir sembolü olarak milli yas ilan etmemiz gayet isabetli, gayet insani bir karardır. Bazı çatlak sesler aksini iddia etseler, yalanlarını ve onlara ait ihmalleri bize delil yapmaya çalışsalar da bu konu, mütekabiliyet çerçevesinde ele alınabilecek, o çerçevede tartışılabilecek bir konu değildir. Konu spontanedir ve şükür ki bizde bir karşılığı da yoktur, olmamıştır.

Reisi ve beraberindekilerin uğradıkları kaza mahalline, olumsuz koşullar sebebiyle teknik olarak İran tarafından ulaşılması mümkün olmayınca, Türkiye’den bu konuda yardım istenilmiş, Türkiye de bu talebe derhal olumlu karşılık vererek yüz akımız Akıncı İHA’yı göndermiş ve kısa zamanda kaza mahalline ulaşılarak gereken her türlü teknik yardım yapılmıştır. Bu vesile ile de Türkiye insanlığın, özellikle de Müslüman toplumların maşeri vicdanında -içimizdeki yabancılaşmışların dışında- taht kurmuş, bir kez daha güvenirliğin sabit adresi olmuştur.

İran, kullandığı devlet dili itibariyle konunun hava muhalefetinden kaynaklanan bir kaza olduğunu deklare etmiştir. Şu anda sabotaj ihtimalini öne çıkaracak ne sözlü kabul ne de teknik bir bulguya da ulaşılmış değildir. Ne ki böylesi önemli bir olaya söz konusu ihtimali tamamen görmezden gelerek yaklaşmak da realite açısından imkansızdır.

İran’ın devlet deklaresinin en makul ifade olduğunu söylemek durumundayız. Bir sabotaj söz konusu olsa bile İran’ın bunu açıktan dillendirmesi, savaş ilanı anlamına gelir. Bu da içinde bulunduğumuz ateş çemberi coğrafyayı ebedi cehenneme çevirmek olur. İran bu tavrını sürdürmeli, her türlü kışkırtıcı akıl vermelere kendini kapalı tutmalıdır.

Sabotaj tezini doğru kabul edecek olursak, böylesi bir sabotajı tek başına İran’ın iç çekişmesine indirgemek ve bunu bir iktidar kavgasına bağlamak, bu sabotajda dahli bulunan dış mihrakların kendilerini perdelemeleri için oynadıkları oyunun tuzağına düşmek de olabilir. Bu sebeple de konuyu İran’ın iç meselesine indirgeyici yaklaşımlara yüzde yüz haklılık payı vermek isabetli değildir.

ABD, İsrail ve “Başka Bazı Ülkeler” gibi bu çeşit sabotajlar adına sabıkası kabarık ülkelerin hemen akla gelivermesi ihtimali isabetli olabileceği gibi kolaycılığa kaçmanın bir varyasyonu da olabilir. Şayet söz konusu ihtimali doğru kabul edecek olursak, maksadın İran’la Azerbaycan arasındaki gerilimi tırmandırarak bir savaş hattı meydana getirmek ve ardından tabii bir sonuç olarak Türkiye’yi de bu hatta dahil etmek, olabilir. Bu varsayım, sabotajın neden Reisi’nin Azerbaycan dönüşüne denk getirildiğini de izah eder.

ABD, istikrarlı bir Ortadoğu’yu kendi çıkarları açısından tehlikeli bulur. Bu sabotajla, kendisi için tehlikeli gördüğü istikrarı kısmen de olsa ertelemiş sayılır. “Başka Bazı Ülkeler”, baştan beri İran’ı, doğrudan İsrail’le bir savaşın içine çekmek emelindedir. Reisi, bu “Başka Bazı Ülkeler”in oyununa gelmemiş, sabotajla onabedel ödettirilmiştir. İsrail, çizilen karizmasının intikamını almıştır.

İran içindeki radikal devrimciler, ılımlı bir İran modeline karşı oldukları için, bu sabotajdan onların kazançları Ayetullah seçilme ihtimali yüksek bir kişiyi veya helikopterdeki diğer aday kişileri devre dışı bırakmaktır. Zaten, hem İran içi radikalleri, hem ABD, hem “Başka Bazı Ülkeler”i ve İsrail’i aynı ortak çizgide buluşturan strateji ılımlı İran modelini önlemektir.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, mevkidaşı İbrahim Reisi hakkındaki hüsnü şehadetleri, bizim için uyulması gereken en önemli referanstır. Bu vesile ile İbrahim Reisi’ye ve aynı kazada manevi şehadet şerbeti içen kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm İran halkına baş sağlığı diliyorum. Rabbim taksiratlarını affetsin, makamlarını ali, mekanlarını cennet eylesin. Bu elim tarihi kazayı da ümmetin birlik ve beraberliğine vesile kılsın.

Latif Erdoğan

Akit TV köşe yazarı