BIST10.247,75%-0,86
USD32.3039%0.16
EURO34,7407%0.17
ALTIN2.396,07%0.12

Üç zulmet - Üç nur - O fotoğraf

Latif Erdoğan

Abone OlGoogle News
27 Nisan 2024 10:48

Onu hiç bu kadar sevinçli görmemişti. Yüzü yavru güneş gibi parlıyordu. “Geldiğine çok sevindim, sana senin de çok sevineceğin bir olayı haber vereyim” dedi. Söylenenleri merakla dinlemeye başladı:

“Dün, ( 20 Nisan, 2024) dünyaya üç büyük nur indi. Kırk yıl sonra inmesi beklenen bu üç nurun erken inmiş olması bizleri çok mesrur etti. Bu üç nur, üç büyük zulmeti delip geçti.

Birincisi: Küfür ve küfranı delip geçen Kahır Nurudur. Bu nur kefere ve fecere güruhunun kökünü kazımak üzere yeryüzüne inen, dünyanın doğusunu, batısını, kuzeyini, güneyini istila eden nurdur. Bu nurdan sonra küfür ve küfran bütün dünyada inişe geçecek, yok olma kertesine dayanacaktır. Bu nurun merkez üssü İsrail’dir. Bütün Siyonistler, bütün kâfirler, ateistler, deistler fert ve toplum olarak bu nurun kahrından kendi durumlarının cezası ölçüsünde nasiplerini alacaklardır.

“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmeye çalışıyorlar. Hâlbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır” (Saff, 8) ayeti bu nura işaret eder.

İkincisi: Tevhit ve İttihat Nurudur. Bu nur İslam aleminin ve dünyada nerede yaşarsa yaşasın bütün Müslüman fert ve toplulukların üzerine inen bir nurdur. Bu nur ile İslam alemindeki bütün tefrika, ayrılık ve kavgalar sona erecek, İslam birliği ve beraberliği yeniden ihya edilecektir. Tevhit Nuru, tefrika zulmetini delip geçmiştir. Bu nurun merkez üssü İstanbul’dur.

“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, tefrikaya düşmeyin/ bölünüp parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız” (Al-i İmran, 103) ayeti bize bu nuru işaret ediyor.

Üçüncüsü: Nur-u iğna ve istiğnadır. Bu nur bütün İslam alemini ve dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bütün Müslüman fert ve toplumları kuşatan bir nurdur. Müslümanların üzerine inmiştir. Bu nur vesilesiyle Müslümanlar maddi-manevi yoksulluktan, fakirlikten ve başkalarına arz-i ihtiyaç etme zilletinden kurtulacaktır. Bu nur, fakr u zaruret zulmetini delip geçmiştir. Bu nurun merkez üssü Medine-i Münevvere’dir.

“De ki: Allah’ın kulları için yarattığı süsü, iyi ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar dünya hayatında müminlere yaraşır. Kıyamet gününde ise yalnız onlara mahsus olacaktır. İşte anlayan bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.” (A’raf, 32) ayetindeki sırlı beyan bize bu nuru ders veriyor.”

Bu büyük mürşit, bu büyük veli kim bilir daha neler söyleyecek ne müjdeler verecekti; fakat duyduklarının verdiği heyecanla Elhamdüllilah, diyerek uyku- uyanıklık arası gördüğü vakıa-i hayeliyeden uyandı. Dizüstü oturmakta olduğu seccadesinde secdeye kapanarak şükür secdesinde bulundu, hıçkıra hıçkıra ağladı, gözyaşlarına boğuldu…

Bu vakıay-ı hayaliyenin, aynı tarihte gelişen bir olayla teyit edilmesi bana oldukça anlamlı geldi.

Hamas lideri İsmail Haniye, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından İstanbul’da misafir edildi.

Dost-düşman bütün dünya devlet ricalinin adını anmaktan bile imtina ettikleri bir İslam mücahidini, siyasi kimliğini kabul ile Erdoğan’ın misafir etmesi, her tarafından samimiyet yansıyan bir muhabbetle onunla kucaklaşması ve bunu da kameralar karşısında yapması elbette bütün dünyaya bir meydan okumadır, İslam kardeşliğinin başkaca hiçbir statüye tercih edilemeyeceğinin tarihe not düşülmüş bir göstergesidir.

O fotoğrafta, düşmana, özellikle de İsrail ve müttefiklerine kahır, dostlara birlik beraberlik ve kendi dışımızdakilere karşı müstağni olmanın mesajları vardır.

O fotoğraf, Recep Tayyip Erdoğan’ın hayatını adadığını Filistin davasındaki samimiyetini sorgulamaya kalkışan, iftiralarla itibarsızlaştırmaya uğraşan içimizdeki gafillerin yüzüne vurulmuş tokattır.

O fotoğraf, iki ayrı cesette tek ruh olmanın devlet ölçekli bir göstergesidir. İttihad-ı İslam mefkuresinin olabileceğini simgeleyen tarihi bir belgedir.

(Haşiye): Vakıa, tasavvufi bir tabirdir. Uyku ile uyanıklık arası bir halde iken müşahede yoluyla görülen hakikatler, demektir.

Latif Erdoğan

Akit TV köşe yazarı