BIST9.693,46%1,77
USD32.5355%0.02
EURO34,7190%0.09
ALTIN2.499,53%0.61

Ekranlarda neler oluyor?

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
23 Ekim 2021 10:01

İnsanoğlu yaşadığı çağ ve ortamın imkânlarına göre bir şekilde haberleşti, çeşitli yollarla “iletişim” ini sağladı. Zaman geçtikçe iletişim araç ve şekilleri de değişir oldu ve günümüze kadar gelindi.

İlkel zamanlardaki dumanlarla – güvercinlerle haberleşme yerini telefon, telgraf, teleks, faks, radyo ve akabinde de televizyonlara bıraktı. Haberleşme / iletişim maceramızı bilgisayar ve bunları birbirine entegre haline getiren “internet” takip etti. 1994 yılından sonra yaygın olarak kullandığımız cep telefonu sayesinde de artık tüm haberleşme / iletişim araçları cebimize kadar girmiş ve internet sayesinde pik yapmış oldu. Tüm bu nimetleri öyle bir külfetli hâle getirdik, pespaye ettik ki neredeyse bunlar bumerang etkisi yaptı, mucidini paramparça eden icat haline döndü. Bunların müsebbibi kim; tabii ki – dünyanın en acımasız, en zalim, en gaddar ve en tehlikeli yaratığı olan – insanoğlu?!..

“Sesli” iletişim aracı olan “radyo” dan sonra geliştirilen ve hem sesli / hem de görüntülü TV’ler; “ekran” ları sayesinde seyircileriyle buluşmakta, âdeta karşısında hapsetmektedir. Tiryakilikten “bir tık” öte “bağımlı” haline getiren ve izlenebilirlik – tam / yarım zamanlı “rayting” süresi boyunca beyinleri uyuşturan, hanımların yer yer yemek yakmasına – prizde ütü bırakmalarına / erkeklerin de içtikleri sigara izmaritleri yüzünden koltuk ya da yastıkları küle çevirmesine sebep olan ekranlar, artık son zamanlar da daha çok tiksindirici / uzaklaştırıcı argümanlar haline gelmiş ya da getirilmişlerdir.

İletişim / eğlence aracı TV’ler, yayınlardaki kalitesizlikler sayesinde neredeyse lağım çukuruna çevrilmiş durumda. “Halk böyle istiyor!” diyecek kadar alçalan oyun kurucuların kalitesiz programları bir tarafa, sadece rol sahiplerinin / figürlerin değiştiği birbirlerinin aynısı – tekrarı dizi/film / sinemalarda bile artık aile yapısı nasıl parçalanır, eşler nasıl aldatılır, ensest – LGBT + ilişkileri nasıl yaşanılır, hırsızlık – yolsuzluk – kuyu kazma – ortak dolandırma – çalma / çırpma nasıl öğretilir ve bunlara benzer ne kadar pislik / iğrençlikler varsa hemen hemen hepsi büyük bir marifetle (!) öğretiliyor, öğretilmektedir.

Ülkemizde haber ya da gündemle / ekonomiyle ilgili yayın yapan 10 civarında TV kanalı vardır. Bunların yayınlarına katılan, sürekli olarak kanal kanal gezinip duran ve boy gösteren 30 civarında da gazeteci – kendilerine göre “uzman” – vardır. Her konuda bilgi (!) sahibi olan bu kişileri hemen hemen haftanın her gününde ekranlarda görmemiz mümkündür. Yapılan yayınlara baktığımız zaman bunların ne kadar da kaliteli (!) olduğunu görürsünüz. Adalet işini hukukçulara, sağlık işini hekimlere, teknik konuları mühendislere, eğitim konularını öğretmenlere vs. işleri erbaplarına / ehillerine bırakmayacak derecede zeki (!) ve bilgili (!) olanlar; işi öyle bir noktaya götürüyorlar ki, programların ilerlediği saatlerde ağza alınmayacak galiz küfür / hakaretleri duymaya – izlemeye ve çocuksu kavgalara şahit olmaya başlıyor, işte bu yönüyle baksanız bile ekranların nasıl da fosseptik çukuruna döndüğünü de anlamış oluyorsunuz.

TV kanalları aynı bıçaklara benzer; Ekmek yerine insan keserseniz bu sizi “katil” yapar, canavar hisli bir yaratığa dönüştürür. Ekranlar edep yerine ahlâksızlığı ilke edinir ve bunlarla izleyicilerin karşısına çıkarsa bu onu “iletişim aracı” değil, lağım çukuruna çevirir. İstisnaları dışarıda tutmak genel kaideyi bozmayacağı gibi yayınlar öyle bir hâl aldı ki RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu)’nun “caydırıcı” olması gereken “cezalar” ı bile artık bir işe yaramıyor, yaramamaktadır. Bataklıkta yetişen gülden nasıl bir koku beklersiniz ki?!...

Yapılan / çıkartılan “kanunlar” ın yürürlüğe girmesinden ya da onlardan “olumlu” bir netice beklemeden önce vicdanları kanatan yayınların; edep – ahlâk – görgü kuralları, millî / manevî değer ve dengelere zarar / halel getirmeyecek, toplumun beklenti ve isteklerine cevap verecek mahiyette, anlaşılabilir – şaibeden uzak bir şekilde yapılması gerekir. Bunun için de CİMER / RTÜK gibi ilgili kurumlar başta olmak üzere – başta ipleri dışarıda olan yerli ya da yabancı tüm sosyal medya platformlarını da kapsayacak şekilde – geniş yelpaze ve katılımlı / ağır müeyyide ve cezaları da kapsayan “Basın ve Medya Kanunu” nun çıkartılması ve bunun da bir an önce tatbik edilmesi gerekir.

Unutulmamalıdır ki;

Doğru haber almak, adam gibi eğlenmek, toplumun akıl / ruh ve beden sağlığını koruyup kollamak herkesin görevi ve sorumluluğundadır.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı