BIST9.092,64%0,14
USD32.3683%0.07
EURO35,0041%-0.04
ALTIN2.326,29%0.25

Düşman “ortak” olunca

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
18 Eylül 2021 08:13

Hani “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!” ya da “düşmanımın düşmanı dostum, dostumun dostu düşmanımdır!” kabilinde söylenen sözlere denk gelmiş, karşılaşmışızdır. Siyaset arenasında da bu tarz söz, söylem, eylem, koalisyon ya da ittifaklar vardır.

Dava – ideoloji ve kurumsal yapıları tam olarak oturtulmamış siyasi partiler; ya bölünmeye, ya tamamen silinip parti çöplüklerindeki yerlerini almaya ya da koalisyon / ittifak ortağı olup birilerine kuyruk – yama olmaya mecbur ve mahkumdurlar. Böyle bir siyaset arenasında olmaktansa hiç olmamak daha iyidir. Türk siyasi anlayışı bu cesareti gösteremediği / bunu başaramadığı için parti enkazına dönmüş, yer yer ikilemleri aratan çoklemleri yaşamak zorunda kalmıştır.

Herhangi bir dava ya da ideolojinin peşinden koşup kendini parti tabelalarının altında bulan gayretkeş / çilekeş neferler, çocuk saflığıyla başarıya ulaşmayı beklerken, onların bu saflığını kendi lehlerinde kullanmak isteyen parti üst yönetimleri; sürekli hor ve hâkir görüp sıçrama tahtası olarak kullanırlar. “Parti tabanı” denilen bu kullanılmış kesimin bir kısmı fırsat kollayan zümre ya da avını bekleyen avcı haline gelir. Daha çok belde – ilçe ve il yönetimlerinde / destek olması gereken cephelerde olan, zamanla da “delege” olarak seçilip sıyrılan bu tayfa, sonraki parti bölünmeleri / yeni parti kurulmalarında gün ışığında mumla aranılır hâle gelmiştir. Örnek mi istersiniz;

MHP’den ayrılan BBP ile İYİ Parti (İP), İP’den ayrılan Ayyıldız Hareketi, Saadet Partisi (SP)’den ayrılan AK Parti ve Yeniden Refah Partisi, AK Parti’den ayrılan Deva ve Gençlik partileri, CHP’den ayrılan Yenilik ve Memleket partileri ve geçmişten günümüze kadar gelen bunlar gibi bir dizi parti. Aslında “esas parti” lerinden ayrılsa bile hepsi birbirinin aynısı olan bu parti ve hareketler, sadece kendilerine göre haklı / haksız gerekçelerden ötürü bir “bölen” olmuş ve parti sayılarını arttırmaktan / ortamı flu ve bulanık hâle getirtmekten başka bir işe yaramamışlardır. Bu partilerin ad – san ve tabelalarını bir tarafa bırakarak sadece CHP, MHP ve AK partinin siyaset arenasında kendi cepheleri – ideoloji / dava ve dünya görüşlerinde “blok” halinde ve olması gerektiği şekilde “bütünleşmiş” ve diğer particiklerin de “eski yuva” larına dönerek mücadelelerine devam etmesi gerekir, gereklidir. En azından “birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır!” gerçeği de unutulmamış olur.

Evet, öyle ya da böyle bir şekilde siyasi hayatımız bölük pörçük oldu. “Bütün” ü yutamayanlar lokmalar halinde parçalamaya ve bununla birlikte yok etmeye başladılar. Böyle bir ortam, ancak daha büyük girdaplara / dehlizlere girmenin habercisi ve onların içerisine girip yok olmanın başlangıcı olur. Bu da kimseye bir fayda sağlamaz, sağlamayacaktır. Seçimlerdeki baraj oranının % 10’lardan % 7’lere indirileceğinin dillendirilmesi; “ayrılık” için bir fırsat değil, tam tersine “birlik” için altın tepside sunulan bir ganimettir. Böyle bir fırsatı ellerinin tersiyle itenler; rakiplerinin - düşman haline gelen blok ve oluşumların ekmeğine yağ sürmekten / değirmenlerine su taşımaktan başka bir şey yapmamış olurlar. Bu, kime ya da kimlere ne tür faydalar sağlayabilir ki?!...

Başarılı olan siyasi parti ve başlarındaki liderlerin alt edilmeye çalışılması ya da diğer bir ifadeyle meyve veren ağacın taşlanmasına hep şahit olduk, oluyoruz. Rakibini legal ya da demokratik yollardan indiremeyen, onu; ya içten fethederek karıştırmaya, ya bölmeye ya da dansözlere taş çıkartacak derecede siyasi kıvırtmalarla sandığa gömmeye çalışması ne siyasi nezakete, ne geçmişten gelen dava / ideoloji birlikteliğine ve ne de alınan ahlâk / terbiyeye uymaz, uymayacaktır. Hani atalarımızın “yuva bozanın yuvası olmaz!” demesi gibi “bölen, bir gün bölünür” gerçeğinin de unutulmaması gerekir. Bu açıdan baktığımız zaman aslında “dost” gözükenlerin arka planda “düşman” oldukları gerçeğini de unutmamak lazım.

Öte yandan bölünmüş partilerinin ardını toplamaya çalışan liderlerin tekrar tekrar aynı sonuçlarla karşılaşmaması için yaşanmışlıklardan da ders çıkartması gerekir. Boynuzun kulağı geçmesi istenilmiyorsa, ağacın; “kesildiğime üzülmüyorum da beni kesen baltanın sapının benden olmasına üzülüyorum” ya da “beni yakan kibritin benden yapılmasına çok üzülüyorum” gerçekleri de unutulmamalıdır. Aksi takdirde sizi devirmek – tökezletmek isteyen herkes sizi “ortak düşman” ı olarak görür ve görecektir. Bir nebzecik de olsa bunu engellemek sizlerin elindedir.

AK Parti ile MHP’nin öncülüğünde hazırlanıp Siyasi Partiler Kanunu’nda planlanan ve dillendirilen radikal değişikliklerin bir an önce gerçekleşmesi ve yeni parti kurma ve bölünmelerinin önüne geçilmesi için herkesin şapkasını önüne alıp dava – ideoloji ve gelmiş oldukları hareket / partilerine sahip çıkmaları gerekir. Birlikte hareket ettikleri lider, grup ve zümrelerin kandırılmaması, yarı yolda terk edilmemesi ve satılmaması adına sizce de büyük bir birlikteliğe, aynı dava / çatı altında toplanmaya ihtiyaç yok mudur?!...

Siyasete “kalite” getirildikten sonra “sayısal üstünlük” de gelir ve emin olunuz ki “zafer” de yakındır!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı