Ciğerlerimizi yakanların ciğerlerini sökmeden önce
Günay Ertan Akgün
28 Temmuz’da başlayıp söndürme, soğutma ve kontrol altına almaya çalışılan “orman yangınları” yla ilgili olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN, 31 Temmuz (cumartesi) günü Manavgat’ta yaptığı açıklamada “ciğerlerimizi yakanları bulup ciğerlerini sökeceğiz!” dedi. Doğru bir laf ve millet vicdanının huzura kavuşabilmesi için de bir an önce bunun yapılması gerekiyor.
Her yıl rutine bağlanan, sabotaj, ihmal, tedbirsizlik, kasıt ve imara açılacak arazi hazırlıkları düşüncesiyle bir şekilde yakılan / yaktırılan ormanlarımızla ilgili aşağıda belirteceğimiz tedbirleri alıp şüpheleri ortadan kaldıramazsanız; söylediğiniz ya da temenni ettiğiniz de icraatta değil, lafta kalır. Milletimiz de artık bu laflara kanmıyor, inanmıyor ve tabiri caizse bunları da artık yemiyor, hele hele “sosyal medya” denilen kontrolsüz mecra sayesinde de asılsız haberlerle toplumun sabır damarları çatlatılmaya, infiale sebep olunmaya da çalışılıyorsa buna sebebiyet vermemek ve bazılarının ekmeğine de yağ sürmemek gerekir. Bu yüzden sürekli olarak uyarmaya çalışıp sıraladığımız tedbirleri alırsak en azından “bu son oldu!” deriz!...
1 – Aynı anda birden fazla nokta, bölge ve ilde sistematik bir şekilde çıkan / çıkartılan yangınlar esnası ve sonrasında kullanılan dile çok dikkat etmek gerekir. İnfial olmaması ve farklı etnik gruplar ile toplumun karşı karşıya getirtilmemesi adına devlet yetkililerinin temkinli / tedbirli olması lazım. Bir taraftan yangın soğutma – söndürme – kontrol altına alma çalışmalarıyla uğraşırken, diğer bir taraftan da dışardaki hainlerin içerdeki işbirlikçileri olan terör örgütleri / yandaşları / destekçileri ve onların değirmenine su taşıyan akademisyen – sanatçı ve STK temsilcisi diye geçinen işbirlikçi hainlerle yüzleşmemek / muhatap olmamak adına bu tarz kriz zamanlarında tüm haberleşmelerin tek el ve tek dilden yürütülmesi gerekir. Bunu, dezenformasyona sebebiyet verecek etkenlerin ortadan kaldırılması adına yapılması lazım. “Doğru açıklamaların yapıldığı” na inanmak için bunu yapmak “devlet olma” nın gereklerinden biridir.
2- Yanan ormanlarla birlikte onlar içerisinde yaşayan hayvanat ve nebatatın da öldüğünü, cins ve türlerinin yok olmaya doğru gittiğini de bilmemiz gerekir. Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2010 yılından bu yana 100 bin hektarlık ormanı alanı yanmış ya da yakılmış. Peki içinde kaç bitki türünün ile kaç çeşit ve sayıda hayvanın öldüğünü bilen var mı? Bunların envanterinin tutulması, canlı tür ve çeşitlerinin korunma altına alınması için çok acil bir eylem planının hazırlanması, ilgili birim ve bakanlıkların koordineli bir şekilde çalışması gerekir.
3 - Sabotaj tehdit ve tehlikeleri dışında imara açma, piknik yapma ya da sair nedenlerle kasıt ya da tedbirsizliklerle bir şekilde yok olan ormanlarımız ile yerleşim ve yapılaşma alanlarını birbirinden ayıran “sınır” - “koruyucu hat” ya da “bariyer yollar” yapılarak orman alanlarının belirlenmesi ve buna göre ormanların içerisinde ana ve tali yollar yapılması gerekir. Çıkan yangınlara yerinde ve zamanında müdahale edebilmek ve tez zamanda kontrol altına alıp söndürme – soğutma çalışmalarını yapabilmemiz için bu yolların ne kadar önemli ve etkili olduğunu ancak yangın esnasında görebiliyoruz, o zamanda iş işten geçmiş oluyor. Tekrar böyle bir sıkıntıyla yüzleşmemek için bir an önce bu yolların yapılması, olanların da rehabilite edilmesi gerekir.
4 - Yangın söndürme – soğutma ve kontrol altına alma çalışmaları ile fide - fidan – ağaç sulama ve ormanlar içerisindeki çürüyen / yok olmaya yüz tutmuş / ağaç olma vasfını kaybetmiş yerlerle ilgili “gençleştirme” çalışmalarında kullanılmak üzere birden fazla noktada daha geniş - daha derin açık ve kapalı su depo / havuzları inşa etmek gerekir. Bunları inşa ederken buralardan yararlanacak olan yangın söndürme araç ve helikopterlerinin de su alma an ve ihtiyaçlarını düşünmek gerekir. Yoksa “süs” olsun diye bunları yaparsanız, sonrasında çıkacak olan ilk yangında sınıfta kalır ve yine aynı kahredici görüntüleri seyretmiş oluruz.
5 – Eskiden beri “Anayasal güvence” yle de koruma altına alınan “Orman Köylüleri” uygulaması vardı. Son zamanlarda orman bakım – onarım ve gençleştirme çalışmalarının “daha ucuz olsun!” diye taşeron şirketler üzerinden yapılması milletimizin vicdanında “acaba” diye başlayan şüphelerin duyulması ve soruların sorulmasına sebebiyet vermiştir. Bu uygulamaya bir an önce son verilmesi ve eski haliyle “orman köylüleri” uygulamasına geri dönülmesi gerekir. Böylelikle hem ormanlar yerinde ve zamanında korunmuş ve hem de “tersine göç” başlamış olur.
6 - “Yangın söndürme uçaklarının sayı ve teknik bakımdan yetersiz kaldığı” algı ve eleştirileriüzerinden başta Türk Hava Kurumu (THK) olmak üzere bu işle ilgili resmî sorumluluk ve yeteneği olmayan tüm kurumlardan bu görevler alınarak “tek elden” hizmet verilmesi ve sorumlu tutulması için sadece Orman Bakanlığı “görevli” kılınmalı, “sorumlu” tutulmalıdır. Ayrıca mevcut olan yangın söndürme uçak, helikopter, araç – gereç, makine ve teçhizatlar da günün ihtiyaç ve şartlarına göre revize ve modernize edilip, personel de eğitimden geçirilmelidir. Orman giriş çıkışları, kontrol kuleleri ile kamera ve fotokapanların sayıları arttırılarak 7/24 esasına göre kontrol – denetim mekanizması elden bırakılmamalıdır.
7 – Ekonomiye katkı sağlayacak diye yapılması elzem olan HES; GES ve RES tarzındaki enerji sistemlerinin olduğu yerlerde ekstra güvenlik önlemleri alınması ve her elini kolunu sallayanın buralara girip çıkması engellenmelidir. Ayrıca bırakacakları olumsuz etkiler ile zararları faydalarından çok olacak düşünülen bu enerji sistemlerinin orman bölgelerinde yapılmaması, konuşlandırılmaması gerekir. Hatta bu tarz yapılar ile iskan (ev - villa – tatil köyü gibi turizm) maksatlı yapılar ve sanayi kuruluşlarının inşası da yasaklanmalıdır. Böylelikle orman yangınlarıyla birlikte aşina olduğumuz ev – mahalle ya da köy yangınlarına da şahit olmayız, hatta can kayıplarıyla da yüzleşmemiş oluruz.
8 – Sabotaj ya da kısmî ihmal ve tedbirsizlikler haricinde yakılan / yaktırılan ormanlarımızla ilgili oluşan ve “genel kanı” haline gelen “arsa – arazi açmak için yakıldı!” düşünce ve algılarına son vermek için yanan her orman yerinin yeniden yeşillendirilmesi – ağaçlandırılmasıyla ilgili “anayasal güvence” verilmesi ve buralarda yapılaşma yapılmaması için gerekli protesto ve gösterilerin düzenlenip gündemden düşürülmemesi gerekir. En azından vicdanların rahatlatılması adına bunların yapılması gerekir.
Bu ve buna benzer tedbirleri almayıp çıkan / çıkartılan yangınları seyreder, ciğerlerimizi yakanların ciğerlerini sökmez, can canlı kayıpları – maddi zararlar üzerinden kafa yormaya devam edersek sadece tekrarları yaşamış oluruz. Tedbirleri almamıza rağmen ciğerlerimizi yakanların ciğerlerini sökmeyenler, suçlu ile sorumluların cezalarını vermeyenler de vebal altına kalacağına ve her iki dünyada da bunun hesabını veremeyeceklerine göre artık ne diyelim;
“CİĞERLERİMİZİ YAKANLAR İLE BUNA SEBEP OLANLARIN CİĞERLERİ YANSIN!...”