Rize’mizde neler oluyor?
Günay Ertan Akgün
Yazımıza başlarken İsmail TÜRÜT’ün Rize’mizi anlatan türküsünün bir mısrasıyla başlamıştık. TÜRÜT, aynı şekilde de bir zamanlar “REİS” türküsünü Sedat Peker’e yazmış ve bu, bir zamanlar çok tartışılmıştı. Son zamanlarda kendisi de bir Rizeli olan Sedat Peker’in, yaptıklarıyla, çevirdiği film / fırıldaklarla pardon toplamda 150 milyon izleyici kitlesine ulaşan videolarıyla birlikte kimlere hizmet ettiğini apaçık bir şekilde ortaya koydu.
Sedat Peker’de aynen Cengiz Holding’in sahipleri Mehmet Cengiz ve kardeşleri gibi Rize’nin Kalkandere ilçesindendir. Hatta akraba oldukları bile söylenir. Bu ilçe, öyle bir yerdir ki bir zamanlar kan davaları yüzünden derenin kıpkırmızı aktığı ve ismini de buradan alarak Kanlıdere olarak anıldığı, sonrasında ilçenin ilk kaymakamı olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun “böyle isim mi olur, adını değiştirmek lazım!” diyerek derenin adını “Karadere” olarak değiştirdiği sonrasında da içinden akan derenin sürekli taşmasından dolayı Kalkandere adını aldığı bilinen bir gerçektir. Eskiden bu ilçede çok sayıda kan davaları ve hasımlık olduğu için Peker ailesi de buradan Adapazarı’na göç etmiş, buradan da İstanbul’a yerleşmişlerdir.
1990’lı yılların başından itibaren çek – senet - tahsilat mafyacılığı, kumarhane – gazino – lunapark – otopark işletmeciliği, eroin ve silah kaçakçılığı vb. ne kadar illegal grup ve yapılanmalar varsa aynı şekilde bunların karşısında olan grup ve yapılanmalar da vardı. Birbirlerine diş geçirtmeye / güç gösterisi yapmaya çalışanların bir kısmı tarih içerisinde yok olup giderken, bir kısmı da farklı kulvarlarda yer alarak, kendilerini bazı ideolojik yapılanmaların içerisinde bulmuş ve kontrgerilla – derin devlet gibi devlet içerisindeki illegal yapılanmalar içerisinde kendilerine yakın buldukları ve “abi” diye hitap ettikleri karanlık gruplarla birlikte hareket etmişlerdir. Bunlar, zamanla iktidarlar içerisinde kendilerine yer edinip danışıklı dövüş içerisine girerken, iktidar değişimleriyle birlikte de sudan çıkmış balığın durumuna düşmüş ve dönem dönem hapislere girip çıkmış, buralarda da isyanlar çıkartarak rahat durmamışlardır. Bir ülkede adalet mekanizması işlemez, kanunların yerini kendini kanun zanneden farklı fraksiyonlar doldurur ve bunlardan medet umulursa gün gelir, sahibinin sesini yansıtanlar sahiplerine kafa tutmaya çalışır ve önü alınamaz olayları yaşamak zorunda kalırsınız. Sedat Peker örneğinde olduğu gibi…
Sedat Peker; önceleri ülkücü olarak piyasaya çıkmış, kendini “işadamı” olarak tanıtırken peşinden gidenlere göre de yaptıklarıyla “reis” lik vasfı yakıştırılmış bir kişi olarak kamuoyunca tanındı. Modern Robin Hood gibi zenginden alıp fakire yardım etti ve bununla birlikte kendine taraftar (onlara göre gönüldaş) toplamaya başladı, onun gibi tespih sallamalar – giyim kuşam içerisinde hareket etmeler moda haline geldi. Deli Yürek – Kurtlar Vadisi – Çukur ve Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz gibi mafyayı özendirici filmlerin de izlenme oranı artınca herkeste de belli bir zaman içerisinde bu “reis” lik adeta moda haline geldi. Peker ve onunla birlikte hareket edenler, zaman zaman AK Parti iktidarı ile kavgaya tutuştu, zaman zaman rakipleri olarak bilinen gruplarla kavgalı / silahlı çatışmalara girdiler ve bütün bu olanlar kamuoyunun gözleri önünde cereyan etti. Peker, ne zaman ki Balkanlar’daki Karadağ’a kaçtı ve Nisan 2021’de Türkiye’ye dönmeyi planlarken İstanbul’daki evine baskın düzenlendi, işte o zaman Fas’a oradan da BAE (Birleşik Arap Emirlikleri)’ne gitti, daha doğrusu ABD / CIA eliyle götürüldü. Bunların hepsine hep birlikte şahit olduk, Amerika eliyle de olmak zorunda kaldık. Öyle mi?!...
Adı – sanı ne olursa olsun ülkemizdeki tüm illegal yapılanmaların ya kuyrukları ya da yularları yurtdışındaki başkalarının elindedir. Bunu, yapılanmalar açığa çıkana kadar göremez – hissedemez ve farkına varamazsınız. Bunlar o kadar iyi yetiştiriliyorlar, öyle kamufle oluyorlar ki sizdenmiş gibi davranıyor ve zaman ayarlı bomba gibi ancak misyonlarını tamamladıkları zaman ortaya çıkıyor ve siz de küçük dilinizi yutacak gibi oluyor, koynumuzda yılan beslemişiz serzenişinde bulunuyorsunuz. FETÖ’de de böyle olmadı mı? Amerika, AK Parti üzerinden Türkiye dize getirilene kadar elindeki tüm kozlarını oynayacak/ argümanlarını sergileyecek, tüm piyonlarını sahaya sürecektir. Buna Sedat Peker ve peşinden gidenler de dahildir. Milliyetçi – ülkücü geçinip, hatta hemşehrisi ERDOĞAN’a destek olmak amacıyla Rize’de mini bir miting düzenleyip FETÖ ve yandaşlarını kanlarında boğacak kadar açık açık tehdit eden biri çıkıp da nasıl FETÖ’yla aynı amaca hizmet edip aynı değirmene su taşıyabiliyor, değil mi?!..
Peker’e sormak gerekmez mi; Eğer milliyetçi – ülkücü ve ERDOĞAN sevdalısı isen neden AK Parti ve çevresine saldırıyor, devlet ve kurumlarını töhmet altında bırakıyor, bakanları ve sana selam veren herkesi tehdit ediyor, “arkası yarın” dizi filmleri gibi her gün bir kaset yayınlıyor ve bunlar üzerinden birilerinin masasına meze oluyorsun? Ajanlık suçlamaları ağırına gidiyorsa ve bunun üzerinden madem ki ajan ya da Amerika çıkarlarına hizmet etmiyorsun, neden Karadağ’da teslim olup ülkene dönmedin. Hadi buradaki kimseye güvenmedin, peki avukatların vasıtasıyla davalara katılmayı bekleseydin de asılsız / ispatsız / isnatsız video kasetleri doldurup devletin tüm etkili / yetkili organlarını tehdit etmeseydin de – kendi deyiminle - uygun ortamın oluşmasını bekleseydin daha iyi olmaz mıydı?!..
Bütün bunlar sizlere inandırıcı geliyor mu? Şahsen ben inanmıyorum, kamuoyu da inandığı için değil “Peker, acaba ne anlatıyor, muhalefet olarak hükümete – özelinde de ERDOĞAN’a – saldıracak ne gibi kozlar elde ederiz!” düşüncesiyle hareket ediyor. Yani beyhude bir gündem değiştirme politikası ve Türkiye’yi erken seçime götürebilir miyiz? in farklı bir versiyonu bu, tabii ki yersen!...
İkizdere, Çay – ÇAYKUR ile Sedat Peker kısacası Rize ve Rizeliler kullanılarak yapılmaya çalışılan tek şey; “ERDOĞAN ve AK Parti iktidarına nasıl son verebiliriz?!” düşüncesidir. ERDOĞAN, “erken seçim yok, seçimler 2023 yılında yani zamanında yapılacaktır” dedikçe bakalım karşımıza daha ne tür senaryolar çıkacak, hangi piyon ve maşalar sahaya sürülecektir. Başta Rizeli hemşehrilerimiz olmak üzere tüm milletimizi sağduyulu olmaya, itidalli davranmaya çağırıyor ve “zaman, en iyi ilaçtır!” diyerek sabırlı olmaya davet ediyorum!...