BIST9.882,19%1,70
USD32.4675%-0.21
EURO34,6894%-0.81
ALTIN2.436,55%0.01

Siyasi hesapsızlıklar üzerine

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
20 Ocak 2021 11:39

Hayatın her alanın da olduğu gibi siyasette de iki kere iki her zaman dört etmeyebilir. Kayserili gibi biri çıkar karşınıza o dördü bazen üç ve bazen de beş diye size yutturabilir. Siyasetin Kayserilisi de Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’dır. Öyle olmasaydı onun karşısına çıkan herkes farklı bir ittifak arayışına girmez, benzemezlerle bir araya gelmeye ve başarısızlıklar içerisinde bocalayıp durmaya çalışmazlardı. Ortak düşmanları “ERDOĞAN” olduğu sürece bu sahneleri izlemeye devam edeceğiz.

Türk siyasetini eleştirmek maksadıyla ortaya dökülen ve bundan kendilerine bir pazar oluşturup nemalanmak isteyenler; bir taraftan eski zamanlardaki liderleri ayıplarken, diğer bir taraftan da bu liderleri gün ışığında mumla aramaları kadar bir ikilemi yaşamamış, bu kadar rezil rüsva olmamışlardır. Alternatif bulamadıkları, şartları dönemlerine göre karşılaştıramadıkları, yaşadıkları olumsuzlukları bir çırpıda unuttukları sürece yapılan her bir hesap elde kalır ve müsvedde kâğıt gibi çöpe atılır. Öyle ki, “son yirmi yıllık siyasetimizde neden doğru dürüst bir lider çıkartamıyoruz?” sorusunun cevabını bulamayanlar, tarih okumayı ve kıyas yapmayı beceremedikleri için suçu ERDOĞAN ve onu destekleyen MHP lideri Devlet BAHÇELİ’de arıyorlar. Önce “ERDOĞAN gitsin de gerisi ne olursa olsun!” diyenler şimdi de BAHÇELİ üzerinden kirli bir kampanya yürütmekte ve çamur atma sektörüne girmektedirler. “Çamur at, tutmasa da izi kalır!” mantığıyla hareket edip beyhude bir çabanın içine girenler, çamurlu elleriyle baş başa kaldıklarının farkında değillerdir.

Herkesi / her kesimi kucaklayan parti ideolojisinin ve sahip çıkılamayan davanın olmaması, siyasete gönülden (sevdayla – aşkla ve muhabbetle) ve şeksiz / şüphesiz bağlanılamaması, karizma – kariyer ve donanıma sahip lider eksikliğinin bulunması, iktidarın devlet zannedilerek bunun üzerinden devlet düşmanlığının yapılması ve bunun tehlikeli boyutlara ulaştırılması, “gelecek” adına geniş ufuklu proje ve projeksiyonların geliştirilememesi, oluşturulamayan kadroların acemi cesaretiyle ve parti – cemaat – tarikat ilişkileriyle milletin karşısına çıkartılması, millette “hafıza kaybı” olduğu zannedilerek karşıt muhatapların aptal ya da avanak yerine konulması, siyasi argümanların yok denecek seviyeye indirgenerek beşikteki bebek diliyle konuşulması, tehdit (şantaj) - hakaret – suçlama ve kumpas gibi ayıplı malların haraç mezat ortaya dökülmesi ve buna benzer yığınlarla dolu olumsuzluklardan dolayı siyaset arenamızda “lider” ler çıkmamaya ve bunlar üzerinden hesaplar yapılmamaya başlandı.

Yaşanılan siyasi beceriksizlik ve “rekabet kuralları” hiçe sayılarak ortaya konulan kanunsuz ihraçlar ile kavga ve şantaj dili, anlamsız ve cezalandırılmayan skandallar, halkta karşılık bulamayan ispatsız / isnatsız suçlamalar, getirilen “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ndeki eksiklikler ile siyasi rantların belli zümrelerin elinde olması ve buna benzer bir dizi yaşanmışlıklar karşısında halkta siyasete karşı bir bezginlik / bıkkınlık / güvensizlik ortamı oluşmuş ve bu arenaya çıkmak isteyen liderler, ya linç kampanyalarının muhatabı olmuş ya da bunlar yenilgiyi peşinen kabul edip kabuğuna çekilmekte ve siyasi hesaplar da kalanların üzerinden yapılmaktadır. Böyle bir arenadan verim beklemek, safdilliğin dik alâsı olur, olacaktır. Bunun suçlusu da, sebebi de ne ERDOĞAN ve ne de BAHÇELİ değildir. Siz tohum ekilmeyen tarladan ürün beklerseniz, elinizin boş kalacağını da düşünmeniz gerekir. Bu millet, eskiden kıt kanaat imkânlarla birçok lider yetiştiriyor ve bunlarla bir şeyler yapmaya çalışıyorken, bu gün, çağın çok çok gerisinde kalınmasının sebebi herhalde tohum ekilmeyen tarla değildir. Hani merhum Süleyman DEMİREL’in deyimiyle “benzin vardı da biz mi içtik?!” Bunun siyasetteki karşılığı da “lider vardı da biz mi peşinden gitmedik?!”

Siyaset artık “lider” sayılabilecek insanları sahneye çıkartmıyor. Çıkanlar da lider değil, “parti genel başkanı” vasfıyla kendilerine verilen misyonları yerine getirmeye – biçilen rolleri oynamaya, bir yerlere yaranmaya, birilerinin ekmeğine yağ sürmeye çalışıyorlar ve sırf bu yüzden de başarılı olamayıp sahneden alaşağı ediliyorlar. Son zamanlarda gerek AK Parti içinden çıkan Gelecek ve Deva partileri, gerek CHP içerisinden çıkan TDP (Türkiye Değişim Partisi) - Yenilik ile Muharrem İNCE’nin kuracağı söylenilen Memleket partileri ve gerekse MHP içinden çıkan İYİ partinin başında bulunanlar lider değil, genel başkanlardır.

“İttifak” formülleri ile “benzemezler” yapılanmaları içerisinde yer almamaları koşuluyla, AK Parti – MHP ve CHP’den ayrılan parti ya da particikler ayrı ayrı ve tek başlarına girecekleri ilk genel seçimde – hiç şüphesiz ki – boylarının ölçülerini alacak ve haklılığımız da bir kez daha ortaya çıkmış olacaktır. Bu partiler üzerinden yapılan siyasi hesaplar; hem hesapsızlıkla sonuçlanacak ve hem de ilkokul birinci sınıf matematik ezberi gibi olacak ve ne yazık ki bir kez daha – ERDOĞAN ve BAHÇELİ karşısında – iki kere iki dört etmeyecektir.

Bazı şeyleri önceden sezinlemek için müneccim olmaya gerek olmadığı gibi ayrıca görünen köy de kılavuz istemez.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı