BIST9.716,77%-0,05
USD32.5593%0.07
EURO34,9416%-0.09
ALTIN2.444,26%0.33

Toprak hain fışkırır mı?

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
29 Aralık 2020 10:11

Hem Rizeli olmam ve hem de okurlarımızın – bu günlerde çok da ihtiyacımız olan – “gülme” si ve “tebessüm” lü olmaları açısında birçok yazımda Temel’le özdeşleşen fıkralarımı paylaşırım. Yine bir Temel fıkrasıyla devam edelim;

Boş oturmaktan sıkılan ve ticarete atılmak isteyen Temel, Avrupa’daki kuzenine mektup yazar;

“ – Ula uşağum, ha burada sıkıldum, bağa bir akıl ver, ticarete atılacağum.”

Kuzeni de;

“ – Ben sana civciv göndereceğum. Onları toprağa dik, sonra da bana yaz!” diye cevap verir.

Temel, ilk gelen civcivleri tarlaya diker ve bir gün sonrasında bakar ki civcivler ölmüş. Kuzenine;

“ – Ula uşağum, civcivleri bacağundan tarlaya diktum ama sabah hepsi öldi.” diye yazar.

Kuzeni de;

“ – Ula uşağum, bacağundan dikmeyecektun ki.” Cevabını yazar ve tekrar Temel’e civciv gönderir.

Temel, bu kez civcivleri ayakları havada olacak şekilde kafasından toprağa diker ve ertesi sabah tarlaya gider, bakar ki civcivler yine ölmüş. Kuzenine yazar;

“ – Ula uşağum, civcivler yine öldi, ne yapayum?” Kuzeni de;

“– Ula uşağum, sizun toprak zehirlu herhalde, bana ordan numune gönder de ben burda oni tahlul ettireyum!” diye cevap verir.

Peki!.. Civciv mi tarlaya yanlış dikiliyor, toprak mı zehirli yoksa ticaretin yanlış şekli mi öğretildi, mantık Temel’in mantığı gibi olursa böyle çok ikileme düşeriz. Bakalım görelim karşımıza ne çıkıyor;

Ülkemiz, bulunduğu coğrafya itibariyle ayrı bir jeopolitik ve jeostratejik öneme haiz olsa bile aynı zamanda da bol – bereketli – yeraltı / yerüstü maden zenginliklerine sahiptir. Bunu bilen ve geçmişten bugüne kadar Haçlı Seferleri’yle bu ülkeyi ve özelinde de Anadolu’yu ele geçiremeyen Yedi Düvel, şanlı Osmanlı’yı Saray Hileleriyle yerle bir edip “Hasta Adam” gibi ölüme terk ettiğini zannetti ve hasta dirilip tekrar eski günlerine dönmenin kurtuluş mücadelesini vermiş, bunda da başarılı olmuştur. Bunu; ters çalışan makine düzeneği gibi başı ve ayağıyla toprağa gömdüğü civcivler şeklinde yapmamış, doğal yöntemlerle yapmıştır yani “öz” üne göre hareket etmiştir.

Asaletinin farkına varamayan, ülke ve milletini tanımayan, öz benliği ve fıtrat /genetik yapısıyla diğer bir ifadeyle kendi kendileriyle çelişenler; bulundukları ortamlarda rezil olur, küçük düşürülür ve dersini iyi çalışmamış öğrenci gibi kafasını eğip terk – i diyar eylerler. Tarih, bu tarz örneklerle doludur. Yoksa toprağımız hele hele Anadolu’muz zehirli değil, bu toprak üzerinde zehirlenerek yetişenler; ayrık otları gibi sürekli olarak kendilerini açık ettikleri için afişe olmakta, hedef tahtasına oturtulmaktadırlar.

Osmanlı’nın son yüzyılıyla birlikte ülkemizde bir hain modası – sürüsüne bereket bir hışımla – aldı başını gidiyor. “Bizden olmayanlara söz – yaşam hakkı yok!”, “iktidar bizden değilse onları her türlü yargı kurumuna şikâyet ederiz!”, “doğal yollarla alamadığımızı darbe – muhtıra – vesayetlerden medet umarak alırız!”, “içerde elde edemediklerimizi dışarıdan talimat – emir aldığımız ülkelere sığınır ve onlara şikâyet ederek, ülkemizi rezil (!) eder ve iktidarı ele geçiririz!” vesaire, vesaire mantığına saplanan kuyrukları başkalarının elinde olan, halkını tanımaktan aciz olan yerli ve millî olmayan “kukla” bir muhalefete ne kadar yerli ya da millî diyeceğiz, bu da apayrı bir konu!...

Yıllarca peşinden koştuğunuz, kan – ter ve gözyaşı döktüğünüz dava ve ideoloji adları altında düşüncelerinizin temsilcisi olarak kurulan “parti” lerin aslında belli bir zaman sonra birer “çıkar aracı” olarak karşınıza dikildiğini ve aldatılmış olduğunuzu hissetmiş olursunuz. (O zaman da “son pişmanlık neye yarar, her şeyin bir bedeli var, olmadı yâr!” şarkısını söyler durursunuz.) Eğer içinizde davanıza, bayrağınıza, vatanınıza, dininize, devletinize ve sair tüm manevi değerlere karşı hainlik hisleri varsa aslında karşınızdaki partinin ne olduğu da çok önemli değildir. Amaç hainlikse; parti, kurum, kuruluş ve yapılanmalar araç olmaktan öteye gitmez.

Netice itibariyle;

Bu topraklar hain fışkırmaz, hainliği içinizde arayın, vesselam!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı