BIST9.908,97%1,98
USD32.4672%-0.22
EURO34,6968%-0.79
ALTIN2.433,68%-0.10

Ve karşınızda yine; Ricania Simulans ve KKKA

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
07 Haziran 2020 06:59

Test – vaka – iyileşen – yoğun bakım - entübe ve ölüm sayıları, etki ve bazı kısıtlamaların kaldırılmasıyla birlikte yeni tip korona virüs (kovid – 19), yavaş yavaş gündemden düşmeye başlıyor. Alınacak tedbirlere uyma, geleceğimizi şekillendirmek açısından çok önemli olsa bile birçok şeyin – dünyanın en tehlikeli yaratığı olan – “insan” ın elinde ve beyninde olduğunu da biliyoruz. Bir taraftan insanlık aleminin bir an önce bu musibetten (silahtan) kurtulmasını dilerken, diğer bir taraftan da eski camlar bardak olmaya ve – çok eksik kalmış / yolları gözleniyormuş gibi - bazı hastalıklar da tekrar hortlamaya başladı!...

Salgın hastalıklar, biyolojik saldırılar, komplo teorileri, savaş (paparazzi ismiyle “terör”), kan - gözyaşı gibi her bir olumsuz vaka, “insanlık tarihi” yle eşdeğer bir seyir izlemiştir. Nerede insan varsa, kendinizi orada hem huzurlu ve hem de huzursuz hissedebilirsiniz. İnsanoğlu kendi dışındaki canlı varlıkların (bilhassa da hayvanların), halet – i ruhiyesini bozmakla kalmamış bir taraftan da genetiğiyle oynamayı bile kendilerine “görev” addetmiştir. Bu hareketleriyle başta kendileri olmak üzere hiçbir canlıyı memnun (!) edemeyen bu varlık, sürekli olarak “hayvan” kaynaklı hastalık ve sıkıntılardan bahsedip dururlar. Hayvanlar, kendilerine müdahale edilmediği / kendi iç dünyalarıyla baş başa bırakıldıkları zaman, kimsenin düzenini değiştirme iddiasında bulunmaz ve doğal döngüsü içerisinde yaşamlarını idame ettirirler, tabii ki insanların bu döngüye çomak soktukları ana kadar!...

3 Haziran’daki Akit TV ana haber bülteninde yayınlanan bir haber, o kadar çok dikkatimi çekmiş – hoşuma gitmişti ki, inanınız ki bir anda insanlık âlemi gözümün önüne geldi ve içten içe utandım. Haberi izleyenler görmüşlerdir, izlemeyenler için tekrarlayayım; İki martı bir parkta kavga ederken, araya bir karga giriyor ve martıları birbirinden ayırmaya çalışıyor. Bu olaya insanların nasıl ve ne şekilde müdahale edeceklerini bir düşünsenize. Bırakınız hayvanlar aleminin kavgalarını insanların ayırmasını, insanlar birbirlerini yemenin ve bu yolla alt etmenin yarışı içerisine girdiler. “Dünya” denilen boşlukta meydana gelen olayların, kan ve barut kokularının, gözyaşı dökmenin sebebi; Derdini anlatmaktan aciz olan ve şikayetlerini biçare bir halde Yaratan’ına yapan hayvanlar değil, insanlardır!..

Doğa ve hayvanların dengesini bozarsanız, genetiğini değiştirmeye çalışır ve “silah” haline getirirseniz, gün gelir o silah geri teper ve mucidini vurur, sonrasında da tedavi etme / ortadan kaldırma yolunu ararsınız. Bu beyhude uğraşlar, ancak bumerang etkisi yapar, sahibinin hanesine de zarar yazmaktan öteye gitmez, gitmeyecektir.

Ara sıra karşımıza çıksa, varlığını – güncelliğini/ etkisini unutturmamaya çalışsa bile “sezonluk ürün” gibi Doğu Karadeniz’i etkisi altına alan “vampir kelebek” olarak adlandırılan Ricania Simulans ile KKKA (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi) hastalığının yayılmasına da sebep olan “kene” yle ilgili vakalar çıkmaya başladı. Ağırlıklı olarak gündemimiz “korona virüs” ve ABD’deki “Nefes Alamıyorum” adlı protesto olaylarına bağlı haberler olduğu için dikkatlerimizden kaçan iki haberimizi, “insanlık tarihi” ne miras olarak bırakmak amacıyla sizlerle paylaşmak istiyorum;

İlk haberimiz, İHA (İhlas Haber Ajansı)’nın 02 Haziran 2020 tarihli haberini bülteninden paylaşan www.haber7.com adlı haber portalından;

“Doğu Karadeniz’de, 2007 yılında görülmeye başlanan, son birkaç yıldır çoğalan ve özellikle yaz ayı ile birlikte yeniden ortaya çıkan “Ricania Simulans” adlı kelebek türü zararlı böcek, tarım alanları başta olmak üzere suyunu emdiği diğer bitkiler ve yeşil örtünün kurumasına neden oluyor.

Bölgede, 2007 yılından sonra görülmeye başlanan ve birkaç yıldır çoğalan “Ricania Simulans” adlı kelebek türü böcek, tarım ürünlerini tehdit ediyor. Vücudu genellikle açık gri renkte olan ve rahatsız edildiklerinde hızla zıplayabilen böceğin, özellikle suyunu emdikleri sebze ve yabancı otlardan beslenerek kurumalarına neden olduğu belirlendi.

Çay ve fındık bitkisindeki suyun emilip kurumasına da yol açmasından endişe edilen zararlı kelebeğin yumurtadan çıkma dönemine girdiğini belirten uzmanlar, yaz ayı ile birlikte Rize, Trabzon, Artvin ve Giresun illerinde sahil bölgelerinde yeniden ortaya çıkarak tarım ürünlerine zarar vermesinden endişe ediliyor. Uzmanlar, bu yıl da yumurtalarından çıkmaya hazırlanan zararlı böcek türü için geçen yıldan kalan atık dal ve kalıntıların imha edilmesi uyarısında bulunuyor.

Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Zooloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa AKINER, yumurtadan çıkma dönemindeki kelebekten kurtulabilmek için vatandaşların bahçelerindeki geçen yıldan kalan atık dal ve kalıntıları imha etmesini gerektiğini söyledi. AKINER, “Son 3 yıldır yaptığımız gözlemlere göre popülasyon seviyeleri yıldan yıla artıyor ve yayılım alanları da artmış durumda. Sadece bölgemiz değil, Marmara, İstanbul hatta Trakya’ya doğru sıçramış durumda. Şu anda hayvanların yavrularının çıkma dönemi. Vatandaşlar çaylıklarının ya da bahçelerinin kenarlarındaki atık dalları ve kalıntıları temizlemek zorunda. Yumurtaların bırakıldığı bu alanları temizleyemezsek bu türle ciddi seviyelerdeki bir artışla tekrar karşı karşıya kalacağız. Bu organizma yılda bir kez dölleniyor ve ortalama 50 yumurta bırakıyor. Ağustos – eylül aylarında bırakılan yumurtalar şimdilerde de çıkmaya başlıyor. Geçen yıl bir alanda 50 tane bireyin bıraktığı yumurta sonucunda şimdi 2 bin 500 birey alana çıkacak. Bir sonraki yıl eğer ortam koşulları uygun olursa bu 2 bin 500 bireyde, her biri 50 yumurta bırakarak çoğalmaya devam edecek. Bu da tarımla uğraşan vatandaşların ürünlerine ciddi zarar vereceği anlamına gelir. İşte bu noktada vatandaşlar kendi bahçelerindeki atık çalıları, otları temizlerse bu seviyeleri düşürmeleri mümkün. Alanda bulunan atık dalların, otların toplanarak temizlenmesi fiziki mücadele anlamında çiftçilere ciddi katkı sağlayacaktır.” dedi.

AKINER, “Bazı araştırmacıların bu zararlı türle çeşitli biyolojik mücadele yöntemleri araştırdıklarını biliyoruz. Bununla ilgili birkaç tane mantar türünün etkili olduğunu bazı araştırmacılar beyan ettiler. Ancak bunların daha araştırma aşamasında olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü laboratuar testleri ile alandaki testler çok farklıdır. Ayrıca bu geliştirilen ilaçların güvenlik denemeleri ve ruhsatlandırmaları yapılmadan alanlarda kullanımları mümkün değil. Şunu da unutmamak gerekiyor ki geliştirilen her ilaç bu organizmayı öldürmekle kalmayıp diğer canlılara da zarar veriyorsa bu durumda kullanılması çok da doğru değildir” ifadelerini kullandı.

Zararlı kelebek yüzünden ektikleri hiçbir sebzeyi yiyemediklerini belirten çay üreticisi Zeliha Kuk “Ne ekersen onu yiyor. Fasulye, lahana, salatalık, biber, pazı, bahçeye ektiğimiz her şeyi yiyor. Aslında kelebeğin bize bir şey bırakmayacağını biliyoruz ama “Allah verir” diyerek her sene ekmeye devam ediyoruz. Biz bu böceği yok etmek için hiçbir şey yapamıyoruz, bakıyoruz sadece” dedi.

Engin Kuk da “kelebek sahilden başlayarak yüksek kesimlere kadar çıktı. Sebzeleri mahvediyor, taze çayların suyunu emiyor, büyük zarar veriyor. Biyolojik bir savaş gibi bu nereden geldiyse. Bu koronadan önceki bir salgın mıydı, neydi bilemiyorum” ifadelerini kullandı.”

Felaket tellalının bağırtıları gibi gerek dünyadan ve gerekse ülkemizin değişik yörelerinden farklı farklı haberler duymaya devam ediyoruz. Tam “kendini unutturdu!” denilen KKKA hastalığı ve kene vakaları yine hortlamaya başladı. Bununla ilgili haberimizi de yine 03 Haziran 2020 tarihli www.haber7.com adlı haber portalından verelim;

“Türkiye korona virüs salgını ile mücadele ederken 7 ilde Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı yeniden ortaya çıktı. Tunceli, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Bingöl, Erzincan ve son olarak Tokat’ta vaka sayılarının arttığı kaydedildi.

Birçok ilimizde KKKA vakaları ortaya çıkmaya devam ediyor. Erzincan’da bu sene son 1 ay içerisinde 17 hasta KKKA hastalığı şüphesiyle tedavi gördü. Sivas’ta ise 40 vakanın bulunduğu belirtildi. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Zafer PARLAK ise kentte 30’un üzerinde hastanın yatarak tedavi gördüğünü belirtti. Halen klinikte yatan 11 hasta olduğunu belirten PARLAK, “Durumu çok ağır seyreden bir hastamız yoğun bakım ünitesinde vefat etti” dedi.

Elazığ’daki Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Faruk KARAKEÇİLİ de şu açıklamalarda bulundu; “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı, Türkiye’de ilk kez 2002’de görülen vakalardan sonra tanındı ve kesin tanı konulduktan sonra ülkemizde birçok bölgeden vakalar bildirildi. Öncelikle Tokat ve Kelkit Vadisi sahasında görülen vakalardan sonra Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı hâlâ varlığını korumakta ve her yıl birçok insanı etkilemektedir. Hastanemize Erzincan’ın ilçeleri ile birlikte çevre illerden (Tunceli, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Bingöl) başvurular olmaktadır. Temmuz sonuna kadar vakaların devam edeceği kanaatindeyiz.

Korona virüs nedeniyle ikinci planda kalsa da bakanlığımızın önerileri doğrultusunda diğer hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik konuyla ilgili eğitim faaliyetleri düzenliyoruz. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı yeni bir hastalık değildir. Bazı vakalarda ölümle sonuçlanabilen bir kırsal bölge hastalığıdır. Hastanemizde tanı koyduğumuz hastaların hepsi ya kırsal bölgelerde ikamet edenler ya da herhangi bir nedenle buraları ziyaret eden kişilerdir.”

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi (SCÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İlhan ÇETİN, KKKA hakkında açıklamalarda bulundu. KKKA hastalığının Türkiye’de ilk olarak Tokat’ta bir hemşirede rastlandığını söyleyen ÇETİN, “KKKA bizim bölgemizin çok ciddi bir hastalığıdır. Özellikle Tokat, Sivas, Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan ve Yozgat illerini içerisine alan bir bölgelerde çok yoğun bir şekilde kene popülasyonu ve bu keneden kaynaklanan bir hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır.” dedi. Bu yıl vakaların normalden daha erken görülmeye başladığını ifade eden ÇETİN, “KKKA vakalarını nisan sonu veya mayıs başı gibi görmeye alışkınız. Ancak bu sene maalesef 1,5 ay önce bir sürede KKKA vakaları gelmeye başladı” dedi. ÇETİN ayrıca, “Bizim geçen yıl bu dönemde vaka sayılarımız 7 – 8 iken şu anda 40’ları bulan vakalarımız var. Bunların yaklaşık 8 – 9’u çocuk. Bu zamana kadar 1 can kaybımız oldu. Mevcut hastalarımızın tedavisi çok iyi bir şekilde devam ediyor” açıklamasında bulundu.

Prof. Dr. İlhan ÇETİN, bu yıl kene popülasyonunun artmasında tarımsal ve hayvansal ilaçlamanın azalmasının da etkili olduğunu belirterek, “Korona virüs nedeniyle tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin azalması ve yeterli ilaçlamaların yapılmamasının da kene sayısını artırdığını düşünüyoruz” dedi.

Radikal kararları almayıp palyatif tedbirlerle günü kurtarmaya çalışmak, tarım ve hayvancılıktan geçinen ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunu bir taraftan hayal kırıklığına uğratır toprak ve hayvandan el çektirirken diğer bir taraftan da bunların sonucu olarak açlık – kıtlık – sefalet ve ele muhtaç duruma düşmemize de sebep olabilir. Unutmayalım ki; Tedbirleri alırken pireye kızıp yorganı da yakmamamız gerekiyor.

Salgın hastalıklar, Ricania Simulans adlı vampir kelebeği, çekirge istilası, KKKA hastalığı, kene vb. gibi konuları ilgili haberleri, alınan tedbirleri ve alkışlanması gereken tüm başarıları sizlerle paylaşmaya da devam edeceğiz…

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı