BIST9.693,46%1,77
USD32.5896%0.19
EURO34,7645%0.23
ALTIN2.507,03%0.91

Irkçılığın başkenti ırkçılığa başkaldırıyor

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
05 Haziran 2020 06:45

İnsan olarak “yaratılmak” a şükretmek “insan” a has bir şeydir. Peki, bunu “Müslümanlık” la sarmaladığınız zaman alacağınız hazzı düşünmek bile istemediğim gibi bunu hiçbir duygu / düşünce de tarif edemez. Hani şairin “kelimelerin kifayetsiz kaldığı” an, dediği bu andır.

“İnsanlık”la Müslümanlığı bir vücutta yoğurup şekil bulduran ve onu eşref – i mahlûkat haline getirten bizim dinimizin ana öğretisi; “Yaratılanı, Yaratan’dan dolayı hoş görmek - sevmek”, ne olursan ol ümitsizliğe (yeise – hüzne) kapılmamak, şükür / tövbe kapısından geri döndürülmemek ve “Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmadadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.” İlahî mesajına iman etmektir. Bunu yapan / yapılmasına vesile olan her bir birey; hem kendini, hem toplumunu ve hem de ait olduğu “insanlık âlemi” nin kurtarmış olur.

Darbe – zulüm – işkence – katliam - emperyal zihniyetlerle işgal etme / yönetme gibi bırakınız İslamî olmayı insanî bile olamayan duygularla, zayıfları ezme içgüdüsü kısacası kendini üstün görme idealleriyle (!) yanıp kavrulan faşist (ırkçı) Batı ve Amerika, yine içten içe yanmaya – kısa süreli “siyahî öfke” nin kurbanı olmaya başladılar, ne diyelim; BETER OLSUNLAR!...

Hani 1789 Fransız İhtilâlı’yla başlayan ve millet – milliyet – milliyetçilik – kendi (!) toprağın da kendi geleceğini (devletini) kurma ve tayin etme vb gibi masum duygu / düşünce ve isteklerin arkasına saklanıp tamamen “ırkçılık” a yönelik faaliyetlerin içerisinde bulunan ve bunları “akım” haline getiren “azınlık” durumundaki uluslar; tebeaları oldukları devletlere bir “başkaldırı” yarışı içerisine girmiş, kimileri “başarı” elde edip devletlerini kurarken, kimileri de tarihin çöplüğünde öğütülüp gitmiş, kaybolmalarını da önleyememişlerdir. Bu açıdan baktığımız zaman, Fransız ihtilâli; birçok devletin kurulmasına zemin hazırlarken, bazılarını da medeniyetleriyle birlikte – bir daha anılmamak üzere – içlerinden gelen çatlak seslere kulak veremedikleri için “yıkılma” sebebi - “kırılma” noktası olmuştur.

1789 Fransız İhtilâli’nden çok çok önceleri Haçlı Seferleri’yle başlayan emperyalist zihniyet, kılık ve metot değiştirip “ihtilâl” le birlikte “demokrasi” yaldızıyla allanıp pullansa da açık tehlike – önceleri direkt yollarla belli etmeyip sonrasındaki savaş ve mezalimlerle iyice belirgin hale gelen – “Osmanlı” ile “İslam düşmanlığı” noktasında kenetlenmek olmuştur. Kendi içlerinde hiçbir noktada birleşemeyen malum zihniyet, söz konusu “Osmanlı” ruhuna sahip olan Türkler ve bu aziz milletin bayraktarlığını yapmakta övündükleri İslamiyet olunca her şeyi tehlike – tehdit olarak görmekten vazgeçmemiş, zengin İslam coğrafyasını sömürge haline getirmiş, gittikleri her yerde kan ve gözyaşını miras olarak bırakmışlardır.

“İnsanlık” tarihi; Avrupa ve Amerikalının kılıcı ve barutu yüzünden sürekli olarak can vermiş, “ırkçılık” illetiyle baş başa bırakılmıştır. “Beter” olan Batı dediğimiz eli kanlı Fransız, İngiliz, Alman vs ülkeler, “düzgün” olan Doğu’yu mahvetmiş ve halen de buna devam etmektedirler. “Arap Baharı” nın arkasında bile bu ırkçılığın farklı bir tezahürü vücut bulmuştur. Müslüman kanının dökülmesi Müslüman’a bir fayda sağlamayacağı gibi ancak ve ancak bu kanı döktüren ve sonrasında da el ovuşturan sicili sabıkalarla dolu “ırkçılık” ın başkenti olan Batı ve Amerika’ya bir fayda sağlar, bunu görmek istemeyen ahmaklara elli tane göz doktoru gönderseniz de bir şeyleri değiştiremezsiniz.

Amerika, yanıyor. Bu ilk değil, son da olmayacaktır. Zulüm ile abad olunduğu dünyanın neresinde / tarihin hangi evresinde görülmüştür? Bize “bu filmi daha önceden de seyretmiştik!” dedirten olaylar zinciri sadece zenci George Floyd’un boğazının ezilerek öldürülmesiyle değil, çok öncelere kadar dayanır. Şunu da diyebiliriz ki, Beyaz’ın (Amerikalıların); zorla el koydukları / zapt ettikleri / sahiplerini topraklarından kovdukları Kızılderililere ve Afrika’dan “köle” olarak getirdikleri “zenci” lere yaptıkları hâlâ hafızalardan silinmiş değildir. Tarih, yalan yazılmış olsa bile bir gün dile gelir ve haykırmaktan da geri kalmaz.

Bu gün beyaz bir polis tarafından öldürülen zenci George Floyd’u anmayla başlayıp “Nefes Alamıyorum!” temasıyla yağma – protesto ve durdurulamama görüntüleriyle dünyaya rezil olan Amerika, er ya da geç yaptıklarının hesabını verecektir. “ABD’nin Gezi kalkışması” olarak adlandırılan bu olaylarla birlikte; bir kez daha dünyaya rezil olmuştur. Korona virüs salgınıyla birlikte karizması çizilen ABD’ye bir darbe de bu olaylar vurmuş, eski günlerini tekrar hatırlatmıştır;

Dünya, ABD’nin zencilere karşı girişmiş olduğu; İnsan Hakları savunucusu Malcolm X’in (Malcolm Little - Müslüman olduktan sonra da El – Hacc Malik El – Şahbaz ismini alan) 21 Şubat 1965 tarihinde taranarak öldürülmesi, Dünya genelinde şiddet karşıtı olarak tanınan ve ırksal eşitliği savunan ve aynı zamanda da 1964 Nobel Barış Ödülü’nü de kazanan ve 4 Nisan 1968 tarihinde suikasta kurban giden Martin Luther King’in öldürülmesi, 9 Ağustos 2014 tarihinde siyahî genç Michael Brown’un Missouri eyaletine bağlı Ferguson kasabasında öldürülmesi ve birinci anma yılında da yine siyahî bir genç olan Christian Taylor’un öldürülmesiyle patlak veren ve buna benzer bir çok zencinin öldürülmesini de unutmuş değildir. Bu gün devam eden olaylar, Ferguson olaylarını aratsa bile bu “Amerika’ya iyi bir ders olur!” kanaatindeyim.

Amerika yaptıklarıyla birlikte, polis ve asker zulmüyle zencileri sindirmeye / baskı altında tutmaya çalışıyor ama artık yemiyor ve mızrak da çuvala sığmıyor. Zenciler üzerinden başlayan protestolar tüm Batı’yı sarmış durumda. Hani o medeni – modern bildiğimiz Batı, bakalım bu sefer sabır testinden ne kadar bir sürede geçebilecek ve bunu da minimize edilmiş zayiatlarla atlatabilecek midir, zamanla göreceğiz.

Müslümanları potansiyel suçlu – yayılmacı – terörist olarak gören ve her gittiği İslam coğrafyasına demokrasi (!) götüren ABD zihniyeti, artık zulmüyle baş başa kalacak ve bunun da üstesinden gelemeyecektir. Yaklaşan “Başkanlık” seçimlerine kadar bu tehlikeli gidişat durdurulamaz ve zencilere karşı jakoben – ırkçı yaklaşımlara bir son verilemezse, hem aday / başkan Donald Trump’ı, hem derin Amerika’yı ve hem de “özgürlükler (!) ülkesi” olarak bilinen ABD’yi karanlık / adı konmamış günler bekliyordur.

Oturduğun yerden ağaçları bahane etme gerekçesiyle “gezi kalkışması” düzenleyip Türkiye’ye darbe yapmak ve el koymaya çalışmak, Kürt ve Alevi kökenli kardeşlerimizi “devlete başkaldırtmak” o kadar kolay mıydı, BAK NASIL OLUYOR?!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı