Virüsle uğraşın, yaşlılarla değil!
Günay Ertan Akgün
Sıkıntılar karşısında yaşanılanları el ovuşturarak geçiştirmek, “dalga” konusu yapmak, hele hele “mizah” ın arkasına saklanarak alaya almak, çok güzel bir dine sahip olan biz Müslümanlara ve “hoşgörü timsali” diye gösterilen bu yüce millete yakışmaz. Öyle ki birileri ağlarken birilerinin de gülmesi hangi kitapta yazıyorsa, söyleyin biz de okuyalım!...
Başta Çin olmak üzere dünyanın belli başlı bazı ülkeleri virüs salgını üzerinden imtihana tabi tutuluyor ve etkilenen ülke sayısı 150’yi aşmış iken bizler lay lay lom havasına girmiş, bunun tehlikeli bir süreç olduğunu, tehlike çanlarının er ya da geç kapımızı çalacağını, bir adım ötesinde bize de bulaşacağını ve asla teğet geçmeyeceğini söylemiştik, yazmıştık. Herkes de bir şaka / umursamaz – vurdumduymaz havası hüküm sürerken, virüs “pat!” diye gelip kapımıza dayandı.
“Acı haber tez (çabuk) duyulur!” misali 13 Mart 2020 gecesi Sağlık Bakanı Sayın Dr. Fahrettin KOCA’nın “5 vakamız var!” diye başlayan acı haberler açıklaması; “14 Mart 6 vaka, 15 Mart 18 vaka, 16 Mart 47 vaka, 17 Mart 98 vaka – 1 ölüm, 18 Mart 191 vaka – 2 ölüm, 19 Mart 359 vaka – 4 ölüm, 20 Mart 670 vaka – 9 ölüm, 21 Mart 947 vaka – 21 ölüm…” şeklinde sıralanırken, o gülen yüzler – espri yapan zekâlar gitti, yerini hüzünlü bir hava ve yaşlarla dolu gözler almaya başladı.
Vaka ve ölüm sayılarının her geçen gün artmasıyla birlikte alınması gereken tedbirler ile art arda yapılan uyarıları; “Dayanıklı gıda maddeleri ile hijyen – temizlik – dezenfektan malzemeleri alıp rafları boşaltırcasına marketleri yağma – talan edin!” şeklinde algılayan ve ilgililerince her gün yapılan “stoklarda sorun yok!” açıklamalarına rağmen dur – durak bilmeyen halkımız; Sağlık Bakanlığı’nca anlatılan ve sürekli olarak önemi vurgulanan “14 Kural” ına uymaya, mümkün olduğu mertebece otobüs – minibüs – metrobüs ve metro gibi toplu taşıma araçlarını kullanmamaya, zorunlu olmadıkça ve hayatî risk içermedikçe hastanelere gitmemeye, hareketli nüfus yoğunluğunun olduğu işlek cadde ve meydanlar ile AVM’ler / eğlence mekanlarından uzak durulmasının gerekliliğine pek de kulak asmamış, Türk Kafası’yla hareket etmeye devam etmiştir.Ta ki vaka ve ölüm sayıları artıp işin ciddiyeti anlaşılması ve tehlike çanlarının her gün artarak devam etmesine kadar!...
Belli bir yaş aralığının üstünde olup kalp rahatsızlığı, akciğer – solunum ve KOAH hastalıkları, böbrek yetmezliği gibi sıkıntıları olan hastaları daha çabuk etkileyen ve ölümle neticelendiren artan vaka sayılarından sonra ilgili bakanlıklarca sık sık uyarılar yapılmış, 65 yaş ve üstü insanların – bilhassa rahatsızlıkları olanların – sokağa çıkmamasının gerektiği ve bir adım sonrasında da “kısmî yasaklı” hâle getirildiği ülkemizde bu konu bile - güzel Rizeli hemşehrilerim üzerinden - dalga konusu yapılarak “ti” ye alınmıştır. Öyle ki “Koronavirüsün 60 yaş üzerinde ölüm riskini artırdığını öğrenen ve yaş küçültmek isteyen bir grup Rizeli, Nüfus Müdürlüğü önüne akın etti.” şeklinde haberler yapılmış, medya da buna çanak tutmuş ve ilgili Nüfus Müdürlüğü de böyle bir şeyin olmadığı ve gerçekleri yansıtmadığını açıklamak zorunda kalmıştı. Ne günlere kaldık be!...
Virüsün etkilediği yaş aralığı üzerinden Karadeniz insanının aklıyla – mizaha bakış açısıyla alay edecek kadar geri / gezi zekâlı olanlara bir de – sokağa çıkma yasağına ithaf edilerek – İBB zabıta araçlarının üzerine fotomontajla “dede toplama aracı” yazısını yazarak sosyal medya da paylaşanlar da çıkmış, bu da yetmezmiş gibi aklı evvel / kendini genç ve medeni zanneden bir bayan “Koronavirüs ağırlıklı olarak yaşlıları vuruyor ve AK Parti’nin seçmeni zaten yaşlı bir seçmen.” diyerek ifrazat – zehir dolu kinini de kusmaya çalışmıştır. Bu zihniyette olanları, söyledikleri ve yaptıklarıyla bir halta yaradıklarını zanneden kişileri gördükçe “ne günlere kaldık be!” diyesimiz var!...
(Biz bu yazıyı kaleme aldığımız anda haberlere Dünya Sağlık Örgütü’nün üst düzey yetkilisi Mike RYAN’ın “Bu hastalık sadece yaşlıları ilgilendirmiyor. Orta yaşlılara da ciddi zarar veriyor.” açıklaması yansımıştı. Yani o kadar sevinmeyin, sıra size de gelecek!...)
Yaşlılar, bir ülkenin; Akıl – fikir ve tecrübe (yaşanmışlık) deposudur. Virüs, salgın hastalık ya da başka nedenlerden dolayı bu depoyu yağmalamak (talan etmek), bu bolluk – bereket ve rahmetten kendimizi yoksun kılmaktan başka bir şeye yaramaz. Yaşlılar üzerinden dalga geçmek, algı oluşturmak ve onların hizmetinde olmamak, ancak ve ancak geleceğimize / gelecek neslimizin dinamiklerine dinamit koymaktır.
Bilhassa hasta olanlar ile “sağlık sorunu” yaşayan yaşlılarımız olmak üzere korona virüs üzerinden daha çok zarar görmemek ve salgının yayılma hızını önlemek adına düzenlenen “evde kal” kampanyasına “sokağa çıkma yasağı” nın çıkartılmasına gerek kalmadan hızlı bir şekilde riayet etmemiz, ilgililerin uyarılarına kulak asmamız, evde kalıp dışarıya çıkamayanların hizmetinin karşılanması için “sosyal sorumluluk” çerçevesinde oluşturulan “vefa sosyal destek grubu” üyelerine her türlü desteği de vermemiz gerekmektedir.
Toplumumuzun kahır ekseriyeti bir gün bir şekilde yaşlanacağına göre bu değerli varlıklarımızın kıymetini bu günden bilmeli ve baş tacı etmeli, virüs varken yaşlılarımızla uğraşmamalıyız.