BIST9.915,62%2,05
USD32.509%-0.09
EURO34,7760%-0.56
ALTIN2.438,67%0.10

Cemaat ve siyaset

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
21 Ocak 2020 10:52

Türk Siyaset Tarihi; öteden beri hep dinî grup, cemaat ve tarikatların etki ve sonuçlarından bahseder durur. Bunlardan ders çıkartmak ve aynılarını yaşamamak adına tedbir alınması beklenilirken daima tam tersinin yapıldığını ve tekrarlardan başarı beklenildiğine şahit olduk, tâ ki 15 Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ destekli darbe girişimine kadar!...

“Bir musibet bin nasihatten iyidir!” diyen atalarımız çok mu cahildi yoksa ilerilerini görme açısından çok mu basiretliydiler? Atasözleri üzerinden hep bu soruya cevap aramışım ve bu konuda atasözlerini de kendime rehber edinmişimdir. Cemaatler ve bunların siyasetteki etkileri üzerinden baktığımızda da bu sözün ne kadar geçerli olduğunu bir kez daha görmekteyiz. Doğruyu ifade etmek, birilerinin kafasına bir şeylerin dank etmesini görmek için ille de musibet mi yaşamamız – müneccim mi olmamız gerekiyordu? Adına “İnsanoğlu” denilen bu varlık neden laf dinlemez, gerçeklere kulak tıkar ya da üç maymunu oynar?!..

Keyfiyet ve kemiyet olarak belli bir yoğunluğa erişmiş olan cemaat – tarikat tarzındaki dinî gruplar ne zaman ki - referans olarak aldıkları manevi değer olan – “din” i dert edinmeyip bunu terk eder de başka alanlara kayar ve buralarda etki göstermeye çalışırlarsa, o zaman, hiç sevmediğiniz ve tasvip de etmediğiniz “laiklik” ilkesi haklı olarak karşınıza set gibi çıkar, bu kez de onun üzerinden baskıcı unsurlardan bahseder ve sabahtan akşama kadar da konuşur durursunuz. Bu da sizin haklı olduğunuzu değil, kör ve basiretsiz olduğunuzu gösterir.

Hain darbe girişimine kadar el bebek – gül bebek büyütülen, “ne istediniz de vermedik!” denilen, referanslarına başvurulan ve baş tacı edilen cemaatler, darbe girişiminden sonra ne yazık ki sövme nedeni sayılmış, birinin yerini diğerleri – mal bulmuş mağribi misaliyle – doldurur olmuştur. Hiçbir şeyden ya da yaşanılanlardan ders çıkarmadığımız gibi “Al birini vur ötekine!” mantığını görmemiz için ille de diğer bir cemaat ya da cemaatlerin yine darbe girişimine bulunmalarını mı bekleyecek, kan ve gözyaşı dökeceğiz!..

Siyaset hayatımız, cemaatleri “gençlik” – “kadın” kolları grupları gibi görüp sahaya (oy toplamaya) sürer - çalıştırır ve kadro oluşturmak için de – devletin onca kurumu dururken - referans olarak “bilgi” sine (!) başvurur ve devlet kademelerini de cemaat basamakları olarak kullanırsa, o zaman niye ortaya çıkan sonuçlardan - “diyet borcu” ödemekten ve “bitmek bilmeyen istekler” den şikâyetçi oluyorsunuz. Böyle bir durumda “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denmez mi?!..

Tepeden tırnağa tüm mevki, makam ve kademelerin ısrarla üzerinde durdukları – her ortamda dillendirdikleri “ehliyet, liyakat, sadakat” in ne yazık ki yerini “cemaat referansı” na bırakmış ve bazı belediye ile bakanlıkların cemaatler üzerinden anılıyor, halen daha bunun da geçerliliğini koruyor olması, FETÖ yerine başka cemaatlerin gelmiş olmasının da açıkça ifade edilmesi, “iktidar” ya da “muhalefet” kanadının neresinde olunursa olsun siyasette başarıya ulaşılması için cemaatlerin değil – referansı “din” olmayan - başka etkili grupların baz alınmasının gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Artık buna bir dur denilmesi gerekiyor, en azından kan ve gözyaşı dökmemek / anaları – eşleri – kardeşleri ağlatmamak ve “insanlık” adına bunu yapmamız lazım…

“Din” denilen “manevi öğreti” ve yaşanıldığında insana verilen “haz”ı, Allah (c.c.) kendisine karşı olan kulluk vazifelerinizi yerine getiresiniz diye indirmiş ve kitabı - Peygamberi vasıtasıyla öğretmeye çalışmıştır. Bu gerçeklik üzerinden hareket etmeyip de dini, şahsî ikballerinizi elde etmek, holdingleşmek ve iktidara gelmek için “araç” olarak kullanmaya çalışırsanız, yukarıda da dediğimiz gibi Allah da size hak ettiğiniz bir musibet gönderir ve sizi de onunla baş başa bırakır, uğraşıp durursunuz.

Siyaset dünyamız; aile – cemaat – lobi ve benzeri baskıcı gruplardan uzak tutulmalı, başvuru ve çözüm kaynağı olarak “halk” görülmeli ve gerektiğinde de “sine – i millet” e de dönülmelidir. Hatadan dönmek; korkaklık değil, cesarettir. Cesur olup siyaset sahnesine çıkıyorsanız, sonuçlarının olumlu olduğunu da bir gün ama mutlaka bir gün göreceksiniz.

Her karanlığın bir aydınlık getireceğine inanıyorsanız, siyaset üzerindeki tahakküm – taassup gruplarından uzak durduğunuz, kimseye diyet borcunuz olmadığı sürece başarıya ulaşacak ve elim verici sonuçlarla da muhatap olmak zorunda kalmayacaksınız.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı