MÜLKÜN TEMELİ OLAN ADALET SARSILIRSA
Günay Ertan Akgün
İyiyle kötüyü, güzelle çirkini, kolayla zoru, ödülle cezayı, suçsuzla suçluyu, haklıyla haksızı birbirinden ayıran en belirgin duygu – mekanizma “adalet” tir. Bu mekanizmayı tarif etmek için de terazi, düğmesiz cübbe, bağlı göz, kılıcın kullanılması da boşuna değildir. Herkes için “benim memurum işini bilir!” deseler de söz konusu hâkim – savcı ve avukat unvanlı adalet sağlayıcılar için bu denmez, denmemelidir.
Adalet; bireyler için iyi bir denge mekanizması olduğu kadar devletler için de olmazsa olmazdır, “mülkün temeli” dir. Eğer bu temel sarsılır, bireylerin hem bu mekanizmaya ve hem de bunu ayakta tutmaya sağlayan kurumlarına olan güven duygusu eksilirse işte o zaman devlete / kurumlarına olan güven ve bağlılık da ortadan kalkmış olur, adres olarak da farklı coğrafyalar aramak zorunda kalırsınız. Devlete olan bağlılığı ve adalete karşı olan teslimiyet duygusuyla tanınan Türklerin son zamanlardaki en büyük imtihanı ne yazık ki bu konularda olmuştur, yazık!...
Son zamanlarda adalet alanında yapılan reform ve uygulamaların “tartışmalı” hâle gelmesi, eskiden zamana yayılan soruşturma ve duruşmalardan “geciken adalet, adalet değil zulümdür” diye bahsederken bugün bunların jet hızı ve “el çabukluğu” marifetiyle hızlı bir şekilde sonuçlanması ve “denetimli serbestlik” denilen kısmî tutsaklıkların da moda haline getirilmesi, birçok insanın tıka basa cezaevlerine doldurulması ve bunlara benzer bir dizi sorunun yaşanması adalet temelini derinden sarsmakta ve bireylerin birçoğu da artık “güvenli limanlar” ı arama yolunu tercih etmektedirler.
Güçsüzlerin suçlu ve güçlülerin de suçsuz olduğu, banknot kalınlığı - nüfuz etkisi ve siyasetin gücüne göre adalet dağıtıldığı ya da Benjamin Franklin’in de dediği gibi “Yasalar örümcek ağına benzer ancak küçük sinekleri yakalar. Büyük sinekler ise ağı delip geçerler.” algısını ortadan kaldıramadığımız sürece adaletsizlik - hukuksuzluklardan çok daha bahsetmiş olacağız.
Düşünün bir kere;
Bir ülkede bütün doğruların yeri cezaevi olmuş, önünüze gelen herkesi içeri tıkmışsanız zamanı geldiğinde bunlara sebebiyet verenlere karşı nasıl bir adalet tecelli ettireceksiniz? Bumerang etkisiyle karşı karşıya kaldığınız zaman adalet limanına nasıl sığınacaksınız? Adalet, er ya da geç tecelli edecek ama herkese de bir gün lazım olacak. İşte o gün gelmeden adil olmak gerekmez mi? İlle de haksızlık – zulümle imtihan edilmek mi gerekiyor? Hep “zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur!” demiyor muyuz? Söylemle eylem ya da söylenilenle yaşanılan arasındaki farkı böyle yaşayarak – yaşatarak mı tecrübe etmemiz gerekiyor?
Bir dost – dava eri, dinini – devletini – vatanını – milletini seven bir kardeşiniz olarak sürekli bir şekilde uyarılar yapıyoruz. Biz de çay içip keyif yapmasını biliriz ama gidişat hayra alamet değildir. Sen ben yanmasak karanlıklar aydınlanamayacağına göre birileri çıkıp ortaya savrulan sorunlara çözüm bulması ve bunu da bir an önce yapması gerekir. Aksi takdirde güven duygusu kaybolmaya ve kurumlara olan bağlılık da ortadan kalkmaya devam eder durur. Bunun kime ne gibi faydası olacak ya da böyle bir fayda olacak mı?!...
Evet, vatandaş – birey olarak adalete olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazla olmaya başladı. Hangi devir ya da dönemde olursa olsun bir yerlere şirin gözükmek – gözdağı vermek, korkutmak – sindirmek – aba altından sopa göstermek, “öyle değil böyle olur!” dedirtmek, yasalar arasındaki adaletsizliği hak - hukuk zannetmek ve bunlara benzer davranış / yağcılık / yalakalıkların içerisinde olmayı vazife addetmek sizleri adil değil zalim yapar, “zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah’ı var!”, unutmayın bunu!...
Ciltler dolusu kanun yapmak – yürürlüğe koymak, adlarına “saray” yakıştırması yapılan adliye binaları ile tip tip cezaevlerini inşa etmek, çok sayıda hukuk mezununu sektör haline getirerek adliye karşısındaki plazalarda ofis esnafı yapmak adaleti sağlamak değildir. Bir ülkede çok kanun çıkartılıyor ve okullardan çok adliye – cezaevi inşa ediliyorsa, bu, o ülkenin; adil olduğunu değil adalet arayışı içerisinde olduğunu gösterir ve böyle bir arayış da bizlere yakışmaz. Bizim ülkemiz ne böyle bir ülke ve ne de muz cumhuriyetidir.
Üzerimizde atılı bulunan adaletsizlik duygusu ve suçunu bir an önce ortadan kaldırmalıyız. Adamına göre adalet, adalet değil despotluktur ve artık bunlara bir son verilmelidir.