BIST10.029,31%0.51
USD35.5753%0,36
EURO37,0468 %1.75
ALTIN3.102,16 %0.66

SAĞ SİYASETİN PARÇALANMIŞLIĞI, ANAHTAR KİLİDİ AÇAR MI?

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
11 Ocak 2025 10:13

Siyaset yapmak zor olduğu kadar aynı şekilde de ikna gücü, devamlılık esası ve sürdürülebilirlik üzerinden yürütülür.Karşınızdaki seçmen, üye, taraftar ya da gönüllü olanları bir müddet ikna eder (kabacası kandırabilirsiniz) ama yaşattıklarınız sonraki aşamalarda aleyhinize kullanılıp; ya partinizi tarihin dehlizlerine gömer, ya parçalanmışlığı önleyemez ya da müzmin muhalefet olarak siyasî hayatınıza devam edersiniz. Türk siyasi tarihi bunun acı örnekleriyle dolu olmakla birlikte son 20 yılda yaşadıklarımız da bunun apaçık bir göstergesi olmuştur; umduklarını bulamayanlar ya parti kuruyor, ya kapatıyor ya da sahneden çekilip gidiyorlar.

14 Ağustos 2001 tarihinde kurulup 03 Kasım 2002 seçimlerinden bu yana iktidar sahnesinde olan ve Millî Görüş gömleğini çıkartıp hem belediyecilik ve hem de TBMM adına 22 yıldır iktidar gücünü elinde bulunduran AK Parti, sağ siyaseti tek çatı altında toplamaya çalışıp bunda geçici olarak muvaffak olsa da içerisinden farklı partilerin çıkmasını önleyememiş ve geleneğinden geldiği Millî Görüş – Adil Düzen’in devamı konumunda olan Saadet Partisi’ni de yanına alamamış, neredeyse – Anadolu’daki deyimle - kanlı bıçaklı olmuştur.

Siyasî rekabetin olması ya da öğretmenin öğrencisini geçmesi kabul edilebilir ya da sineye çekilebilir bir durum olmasa da devir artık eski devir olmadığı gibi sular o köprülerin altında çoktan akmış, madalyonun diğer yüzü de kendini göstermiştir. “Sağ siyasetin parçalanması” AK Parti’nin de karşılaştığı acı durumlardan biri olduğu gibi dost görünen “siyasî eskiler” de artık hem sırt çevirmiş ve hem de hançerleme işine girmişlerdir. Bazıları bu duruma “etme – bulma dünyası” dese de bazıları da “acıma, acınacak hâle gelirsin!” der, derler, derler!...

Son birkaç gündür Saadet Partisi, DEVA ve Gelecek partilerinin “Yeni Yol” adı altında tek çatı – tek parti veyahut tek tabela altında “birleşme” kararı almaları aslında bunların “yok birbirimizden farkımız!” demelerinin farklı bir versiyonudur, doğrusu da buydu zaten; Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır, değil miydi?!...

SP’nin dışındaki DEVA ve Gelecek partileriyle ilgili hem kuruluş aşamasında ve hem de Millet İttifakı’yla birlikte çıktıkları yol – aldıkları tavırlarla ilgili birkaç yıldır yazılmadık yazı, söylenmedik söz bırakmadık. Sağ siyaset parçalandıkça parçalanıyor ve bu parçalanma kimseye fayda sağlamaz, sağlamayacak dedik durduk, dilimizde tüy bitti, duyan olmadı. Nihayetinde “birleşme” kararı alıp aynı parti altında siyasî faaliyetlerde bulunmak istemeleri de en azından hayra doğru bir gidişat olur.

DEVA ve Gelecek partileri kurulup bunlar büyük iddialarla yola çıkarken “DEVA, Deva Olacak mı?” – “GELECEK’te Gelecek Görmüyorum” gibi yazılar yazmış, bazı arkadaşların serzeniş – tenkitleriyle muhatap olmak zorunda kalmıştık. O günlerde bizi “haksız” gören, müneccimlikle suçlayan, “dereyi görmeden paçaları sıvama” diyenlerin günün sonunda haklı çıktığımızı görmeleri de bir erdemdir. En azından “zararın neresinden dönersen kârdır!” der, yolumuza bakar ve bir zamanlar bizi kesmiş olsa da baltanın sapı bizdendir düşüncesiyle avunuruz. Her zaman haklı çıkan ve durumu özetleyen sözle; Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânıdır!...

********

Siyasetteki başarı; karizma – kariyer sahibi bir liderin varlığı, tavandaki yönetimin davayı sahiplenme – partiyi temsil etme gücü yani ekibin sağlam olması, hem büyük bir ekonomi ve hem de güçlü proje – yapılanma ve politikalar sayesinde olur. Kurduğunuz partiler bu özellikleri taşıyorsa, bir taraftan kurumsal bir kimliğiniz olacağı gibi diğer bir taraftan da hedeflediğiniz iktidarın yolu da açılmış olur. Bunlar varsa varsınız, yoksa da yok olup gidersiniz. Bu gerçeklikten hareket ederek;

“Böl – parçala – yut” mantığının en iyi vücut bulduğu yer, siyasi partilerdir. Eğer ki parti üst yönetimine kızıyor, beklediğiniz koltuk – mevki – makamlar sizlere tahsis edilmiyor, parti politikalarına ters düşecek söz – söylem ve eylemlerin içerisinde kendinizi buluyorsanız, beraber yola çıktığınız yönetim ve liderle aranız açılıyorsa, sizi; en basit tabirle “dışlanma” ve “ihraç yolu” bekliyor.İşte bunları sık sık yaşayanlar; ya yeni parti kuruyor, ya başka bir partiye geçiyor ya da sahneden çekiliyor ve işin enteresanı da bu gelen liderler de ne yazık ki aynısını yapıyor yani yine “etme – bulma dünyası”.

Siyasetin açtığı pazar içerisinde sahneye çıkan hitabet ve söz ustası olacak kadar bir şeyler biriktiren, zemin bulan, kendine yer edinen Yavuz AĞIRALİOĞLU’nu görüyoruz. Büyük Birlik Partisi (BBP)’nde davaya başlayıp rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU’nun rahle – i tedrisatından geçmiş olsa, sonrasında adıyla müsemma olmayan İYİ Parti’de siyaset yapıp burada barınmasa ve yanlışlıklara şahitlik edip ayrılsa da Yavuz AĞIRALİOĞLU’nu da parçalama ve parçalanmışlığın bir aktörü olarak değerlendiriyoruz.

Bir davanın içerisinden ayrılıp parti kurma işi, rakiplerin ekmeğine yağ sürmekten öte bir şey değildir. Bunu daha önceki partilerinden ayrılıp yeni kurulan partiler ve sonrasında da onların bir araya gelerek tek çatı altında toplanması (“Yeni Yol”) örneğinde de dile getirdik. Bu iş, iş değildir ve yemiyor beyler, yapmayın!...

Anahtar Partisi, siyasetteki parçalanmışlık kilidini açamayacağı gibi de hiçbir soruna çözüm olamayacaktır. Denenmişi denemeye çalışmak; kimseye fayda sağlamaz, sağladığı da görülmüş şey değildir. İsimlerle – tabelalarla sorunlara çözüm bulamazsınız. 150’yi aşkın partinin siyasette yer bulmaya çalıştığı bir arenada 151 olsanız ne yazar, 251 olsanız ne yazar!...

Topyekûn bir şekilde çözüm bulmaya çalışırsak;

Türk siyasetini artık eskisi gibi bloklar haline getirmek gerekiyor. “Sağ – sol” ya da son zamanlardaki örneklemedeki gibi “Millet – Cumhur ittifakları” gibi ya da farklı isimler altında “üçüncü – dördüncü” bir ittifaklar kurulur. Bunlar ABD’deki gibi “Cumhuriyetçiler” – “Demokratlar” gibi adlar altında faaliyetlerine devam ederler. Böylelikle ne hazineden verilen anlamsız yardımlar konuşulur ve ne de seçmenlerin kafasını çarşaf gibi oy pusulalarıyla bulandırmış olursunuz. Sizce de doğrusu bu değil midir?!...

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı