BIST10.121,52%-1.02
USD40.2833%0,09
EURO46,7690 %-0.29
ALTIN4.318,64 %-0.31

TERÖR, SİYASET VE TEMSİL HAKKI   

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
05 Kasım 2024 10:55

Tek kanallı yayıncılığın olduğu 1980’li yıllar ile 1990’lı yılların başında PKK terörü de iyice azmış, içte ve dıştaki uzantıları da kudurmuş vaziyette boy göstermişlerdi. O günlerde TRT2 ve sonrasında da TRT GAP kanalında Güntaç AKTAN’ın hazırlayıp sunduğu “Anadolu’dan Görünüm” ile Ertürk YÖNDEM’in“Perde Arkası” adlı programında PKK terörünün boyutlarını izliyor ve içten içe “YETER ARTIK!” diye haykırıyorduk.

Adlarını verdiğimiz TV programlarını izlerken sık sık karşılaştığımız “teröre – teröriste yardım ve yataklık edenler” suçlamasıyla tutuklanan – yargılananları görüyor, baş belası terörün nerede ve ne zaman biteceği konusunda tahminler yürütüyor, şehit – gazi ve yakınlarına da dualar ediyor, milyarlarca liranın terör belasıyla nasıl hiç edildiğine şahit oluyorduk.

Gel zaman, git zaman, karşımıza, terörün siyasi (!) olarak temsil edilmesi mevzusu çıkıyor. Bir taraftan terörle uğraşırken diğer bir taraftan da siyaset mecrasında boy göstermek için terörist grupların demokrasi kılıfının arkasına saklanarak nasıl bir yapılaşmaya gittiklerini de izlemeye başladık.

Siyasi arenada var olmak ve ayrı bir şekilde temsil edilmek isteyen Kürtlerin Meclis’te ilk temsil edilmesi 07 Haziran 1990’da kurulan Halkın Emek Partisi (HEP) sayesinde oldu. Fehmi Işıklar genel başkanlığında siyasete başlayan HEP, 20 Ekim 1991 genel seçimlerinde Prof. Dr. Erdal İNÖNÜ genel başkanlığındaki Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile ittifak yapıp 18 milletvekiliyle 19. Dönem Milletvekilleri olarak TBMM’ye girdiler. İşte T.C. Devleti, “ayrılıkçı Kürt hareketleri” nden beslenen ve “terör” ü referans alan “partilileşme” yle tanışmış ve bunun üzerinden de aslında demokrasiyle sınavını vermeye başlamış oldu.

“Siyasî yasaklar dönemi” nin bir ürünü olarak kurulan ve aslında CHP’nin devamı gibi hareket eden SHP yapmış olduğu ittifakla birlikte Meclis’e soktuğu HEP milletvekilleri yüzünden kendini tarihimize kara bir leke olarak kaydettirmeyi başarmış ve yıllarca bu lekeyi üzerinden de sildirememiştir.

Terörle – teröristle içli dışlı olan, PKK’yla el ele kol kola gezen Mahmur – Beka kamplarından ayrılmayan, teröristbaşı APO başta olmak üzere birçok teröristle Kandil’de boy boy poz veren, devlet ve milletimizin özgürlük abidesi olan Meclis’te Kürtçe yemin edip devlete kafa tutmaya çalışan HEP milletvekilleri, “kapatma” başta olmak üzere partilerine açılan davalar yüzünden ve bazı milletvekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasından dolayı 1993 yılında Yaşar Kaya genel başkanlığında kurulan Demokrasi Partisi’ne (DEP) katıldılar.

Anayasa Mahkemesi (AYM) 16 Haziran 1994 tarihinde de DEP’i kapatmış ve bunun yerine de 11 Mayıs 1994’te Murat Bozlak genel başkanlığında Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) kurulmuştu. Parti kongrelerinde APO posteri ve PKK bayrakları açan HADEP, “PKK’ya yardım ve yataklık ettiği, yasadışı eylemlerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle 13 Mart 2003 tarihinde kapatılmış ve yöneticileri başta olmak üzere birçok siyasiye de beş yıl boyunca “siyaset yasağı” getirilmişti.

24 Ekim 1997 tarihinde kurulmuş olan Demokratik Halk Partisi (DEHAP) ise “yurt genelinde örgütlenmesini tamamlamadan seçime girdiği” gerekçesiyle 2002 yılında Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kapatma davası açıldı. Davanın sonuçlanması beklenmeden DEHAP, 19 Kasım 2005’te kendini feshetmişti. Daha sonra 2 Kasım 2005 tarihinde Demokratik Toplum Partisi (DTP) kurulmuş ve bu partinin kurulmasıyla birlikte de Türkiye’de adına “Eş Başkanlık” denilen bir sistemle tanışmış olduk.

Parti kurup – parti kapatmak konusunda oldukça başarı ve tecrübeye sahip olan PKK’nın aynı yüz siyasileri DTP de “devletin bölünmez bütünlüğüne karşı eylemlerin odağı haline geldiği, terör örgütü tarafından kurulduğu, Abdullah Öcalan’dan talimat aldığı” gerekçeleriyle 11 Aralık 2009’da AYM tarafından kapatıldı.

Halktan başka her yerden talimat alan, terör ve teröristlerin siyasi uzantısı olan PKK’lılar, 2 Mayıs 2008’de Muş milletvekili Nuri Yaman genel başkanlığında Barış ve Demokrasi Partisi’ni (BDP) kurdular. 01 Şubat 2010’da gerçekleşen olağanüstü kongrede bu partinin genel başkanlığına halen Edirne’de cezaevinde yatan Selahattin Demirtaş getirildi. 27 Ekim 2013 tarihinde de Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel eş başkanlığında Halkların Demokrasi Partisi (HDP) adıyla yeni bir parti kuruldu ve akabinde de BDP, Devrimci Sosyalist Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Yeşiller, Sol Gelecek gibi partiler HDP çatısı altında birleştiler.

HDP, Yeşiller ve Sol Gelecek partisi (YSP) çatısı altında 14 Mayıs 2023 genel seçimlerine girmeye karar verdi. Seçimlerde bekledikleri başarıyı elde edemeyince partinin isminin değiştirilmesi kararı alındı. 18 Ekim 2023’de yapılan 4. Olağanüstü kongrede eş genel başkanlığa Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan seçildi. YSP adı, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirildi. Ancak Yargıtay, HEDEP kısaltmasını kabul etmeyince partinin kısa adı DEM Parti olarak belirlendi.

SHP’yle başlayıp DEM’e kadar uzanan süreç içerisinde çok sayıda partinin kapatılmasına sebep olan ve alfabede harf bırakmayan PKK’nın siyasi uzantılarının yaşadığı – yaşattıkları bu süreç aslında ne o kadar masum ve ne de o kadar mağduriyet içeren bir süreçti. Araç olarak kullanılan terör örgütü ve teröristlerin arkasına saklanılarak halkların temsil edilemeyeceği, terörden medet umarak hiçbir şekilde devletin dize getirilemeyeceğini ve terörle siyasetin bir arada olamayacağını öğrenemeyen ve buna rağmen bile bile siyasi arenada boy gösterip poz verenler verdikleri pozun ceremesini çektiler ama bir türlü de bundan vazgeçmek bilmediler.

Yazımıza başlarken “teröre – teröriste yardım ve yataklık edenler” tabirini kullanmıştık. Bu tabir, 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimiyle birlikte yerini “terörle irtibat ve iltisakı olanlar” a bıraktı. İşte geçmişte teröre – teröriste yardım ve yataklık edenler, sonrasında “irtibat” – “iltisak” lı hâle gelerek terör değirmenine su taşımaya devam ettiler, yazıklar olsun!...

T.C. Devleti, adı – sanı – yöresi – genetiği -kodları ne olursa olsun terörü amaçlayan ve hedef noktasında bunu oturtan hiçbir şahıs ve grupla masaya oturmaz, müzakere etmez ve kanının son damlasına kadar da mücadele eder, edecektir. Irkı – inancı – bölgesi ve siyasi anlayışı ne olursa olsun devletinin yanında olan herkesin siyasi olarak temsil hakkı olduğu gibi bunlar aynı zamanda baş tacıdır, olmaya da devam edeceklerdir.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı