BAHÇELİ’NİN SİYASETLE İMTİHANI
Günay Ertan Akgün
Doktor komadaki hastaya bakar ve yakınlarına da şöyle der; “Hastanız ecel terleri dökmeye başladı, bekleyin en fazla üç beş gün daha yaşar!” ve o gün de gelir; “Başınız sağ olsun, Allah sabır versin, hastayı kaybettik!” der. Tabii ki hepimizin başından geçmiş olan bu alışılagelmiş sahnelerden sonra acı ve üzülmeye bağlı olarak bağırma – çağırma – ağlama – feryat – figan sesleri, elden ne gelir?!... Allah’tan geldik ve yine O’na döneceğiz!...
Şimdi sıkı durun;
Son bir hafta içinde yaşanılan ve MHP lideri Devlet BAHÇELİ’nin ağzından çıkan laflara mı yoksa gaflara mı baktığımız zaman da sanki BAHÇELİ’nin de o komadaki hasta gibi ölüm vakti geldi. “Allah, geçinden versin!” demekle “ölüm” denilen gerçeği ortadan kaldıramayız. Bizim derdimiz – insan ve canlı bir varlık olarak – BAHÇELİ’nin ölmesi değil, söyledikleri ve tavırlarıyla birlikte siyasî olarak kendini bitirtmeye ve bu yolla da öldürtmeye çalışmasıdır. Bu da bizi gerçekten de çok üzmüş, şehit – gazi ve yakınlarını da hem kırmış ve hem de telafisi mümkün olmayacak şekilde de boyunlarını büktürmüştür. Şehit – gazi ve yakınları şunu iyi bilsinler ki; “Bizler daha ölmedik!” – “Bir ölür, bin diriliriz!” gerçeklerine iman ettiğimiz için hiçbir siyasî parti – grup, kuvvet ya da taraf ne onların kalplerini incitebilir ve ne de boyunlarını büktürebilir.
Bir haftada ne oldu, ülkemizde ne ya da neler değişti de BAHÇELİ gibi bir siyasînin ağzından, konduramadığımız- aklımızın ucundan bile geçirtmeyeceğimiz – düşünmek bile istemeyeceğimiz sözler dökülmeye, hani “ne yeri, ne de zamanı” dedirten sözler “bayram değil seyran değil eniştem beni neden öptü!” atasözü gibi davranışlar olur ya işte bunlar da aynı çuvalın içerisine girecek cinsten tavırlara şahit olmaya başladık, ne günlere kaldık!...
Bir şey söylersiniz sonrasında pişman olup özür dilersiniz veya sizden bu özür dileme beklenilir, “yanlış anlaşıldım, sözlerim mecrasından saptırıldı!” dersiniz karşınızdakiler de bu tavrınıza karşılık “gaf yaptı” der ama nerede? Biz bunları beklerken “söylediklerimizin arkasındayım, bize kimse milliyetçiliği öğretemez!” ve üst perdeden salvolara devam eder ve akabinde de ölümünün 100. Yılında Ziya GÖKALP’ı anma töreninde de yine GÖKALP’ın “Türk’ün Kürdü sevmesi, Kürdün de Türk’ü sevmesi farzdır!” sözünü hatırlatmasının arkasında neleri arayacağız ve böyle bir arayışa girmeden ikna edici, inandırıcı bir açıklama yapılacak mı? Şöyle de bir soru soralım; Her şeyi milletten saklayacak olan bir devlet aklı bu işin sonunu nereye vardıracak? Bu konuyla ilgili olarak gönüllere su serptirecek açıklama ve hamleleri bekleyeceğiz!...
Biz devam edelim;
Aldığımız eğitim ve millî terbiye, bize; Terörle – teröristle BAHÇELİ’nin, teröristbaşı APO’yla BAHÇELİ’nin, DEM’le BAHÇELİ’nin, PKK’yla BAHÇELİ’nin yan yana geleceğini, bunların hakkını savunacağını ve onlara yarayacak hamleler atacağını kimse bize düşündürtemez. Bir insanın, siyasî bir lider ve milliyetçiliğin figürü haline gelmiş bir siyasiyi bunlarla yan yana getirtmek – eşleştirmek kadar kötü bir düşüncesi olmaz, olamaz. Şahsen ben böyle şeyleri düşünmek bile istemem ancak “akıl tutulması” yaşattıran söylemler devam ettiği gibi bunlarla ilgili de mantıklı bir açıklama yapılmadığı için “bunda da bir hayır vardır!” diye de düşünmem, düşünülmüyor.
Bu ülkede siyasî vampir, askerî vesayet odakları, darbe şakşakçı ve zihniyetleri ABD uşakları yüzünden binlerce şehit vermiş ülkücüleri ve onları yetiştiren ocakları bir dönem kapattırmaya çalışan, sonrasında da “ülkücülüğün, var olmakla eşdeğer olduğu” nu görüp hatasından vazgeçen ya da birileri tarafından vazgeçtirilen BAHÇELİ şunları unutmamalıdır;
Aziz vatanımız üzerinde hiçbir zaman Türk’ün Kürtlerle, Kürdün de Türklerle sorunu olmaz, olmamıştır, hatta ve hatta ülkemizde bir Kürt sorunu yok. Geçmişte Ermeniler üzerinden ortaya konulduğu gibi bölgesel sıkıntılardan dolayı genele yayılmış bir terör sorunu vardır. Bu sorunun tarihî kökenleri de Şark Meselesi’ne kadar dayanmaktadır. Bu yüzden, bizim; Kürtlerle değil daha çok Kürt kimliği arkasına saklanan – gizlenen – kamufle olan kripto Ermenilerle sorunumuz vardır. Türklerle Kürtler; etle tırnak gibidir, arasına da batan kıymıkları da kendileri temizler, siyasilerden gelecek hiçbir şeyden de medet ummazlar. Bunun da böyle bilinmesi gerekir.
Evet, Hatırlıyor musun BAHÇELİ; Bir ara piskevitle lokum yemeyi özlemiştin. Ben sizin yerinizde olsam yaş – yaşlanmışlık ve yaşanılanlar itibariyle emekli olup bir kenara çekilir ve piskevitle lokum yiyip çayımı içer anılarımı yazarım, tabii ki kırmadan – dökmeden – incitmeden!...