BIST10.208,65%1,62
USD32.4003%0.07
EURO34,8032%0.05
ALTIN2.398,02%0.05

“KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞI” ÜZERİNE

Günay Ertan Akgün

Abone OlGoogle News
29 Şubat 2024 09:29

Kitap; okuruyla, içindeki yazılanlarla, bilgilerle ağırdır ve bu ağırlıklarla kendini hissettirir. Yazar, bir sonraki kitabında bu ağırlıkları okuruna hissettiremezse boşa kürek çaldı, zamanını boşa harcadı demektir. Bu yüzden olsa gerek - bir gazetenin sloganında da olduğu gibi - kitaplar; “kullanılanlar” ve “okunanlar” diye ikiye ayrılır.

Okurun okuduğu her bir kitap; aynı zamanda onun bilgisizlik hastalığına şifa olabilecek yeni bir ilaç, ciğerlerine taze bir nefes, eleştiri ve tenkit anlamında yaptığı her bir öneri ve sunduğu bilgi – birikimler de bir sonraki kitabın yayınlanmasına doğru giden bir yarendir.

Okurla - yazar ilişkisinin doğru ayarlandığı ve anlaşıldığı bir toplumda, kitap; çölde aranılan vaha gibidir. Kitap; kurumuş – çatlamış dudaklara su, aç mideye gıdadır. Kitaptan anlamayan, kitabı okumayan birileriyle hele hele okur – yazar olamayacak derecede kör cahil softa biriyle “kitap” ı konuşmak yerine deveye hendek atlatsanız daha hayırlı bir iş yapmış olursunuz. Böyleleri için bırakın “kitapsız” olarak kalsınlar.

Bir toplumun gelişmişliği, devletin kurumsal kimliğe sahip olması - devlet kademelerinde (bürokrasi de) yükselmek isteyenlerin seviyesi, okumuş oldukları kitap içeriği ve sayılarıyla mümkündür. (Bir ülkede okur ve yazar sayısı ne kadar çoksa o ülkede güneş zor batar, tam tersi bir durumda da ülke karanlıktan kurtulamaz.) Diploma, insanları meslek sahibi yapar ama kitap okuma alışkanlığı da insanı “insan” yapar, geliştirir, olaylara – gelişmelere farklı bir açıdan bakmasını sağlar. Magazin tabirle, kitap okumayı alışkanlık haline getiren bir okur; görmedim – duymadım – konuşmuyorum diyen üç maymunu oynamaz, oynamak da istemez.

Bilgiye ulaşmak kolaylaşıp basitleştikçe kitaplara olan düşkünlük de azalmış oldu. Okunması ve faydalanılması- manevi anlamda da açlığınızı gidermesi gereken kitaplar; raf ve dolap gözlerini, TV programlarının arka planlarını, vitrinleri süsleyen aksesuarlar – metalar haline getirildi. Bu çerçeveden baktığınız zaman, kitap; okunan değil, kullanılan bir tomar kâğıt olmaktan ileriye gidemez. Dalında güzel olan çiçeği koparmak sizi doğa katili yapmaktan öteye götüremez, götürmeyecektir.

“Neden kitap okumuyoruz?” sorusuna gelin hep birlikte cevaplar aramaya çalışalım;

1 – Kitap, asla ve asla boş zamanlarda okunacak bir bilgi ve başvuru kaynağı, zaman geçirilecek aparat – atıştırmalık çerez değildir. Kitaplara böyle bakıldığı zaman, onu meta olmaktan ileri götüremez, matbaaların ticari malı haline getirirsiniz. Böyle bir durumda da kâğıt tüccarlarını kazandırmaktan başka bir şey yapmamış olursunuz.

2 – Yayınlanacak ya da böyle bir iddiayla ortaya konulacak olan her bir kitap, baskı ve dağıtım maliyetlerinden dolayı sumen altı yapılıp basılamayacaksa bunun en büyük kabahatlisi kitabı ve yazarı okuruyla buluşturamayan başta Kültür Bakanlığı olmak üzere devletin ilgili ve yetkili kurumlarıdır. Kültür ve medeniyetiyle övünen bir milleti “kitapsızlık” la baş başa bırakıp bununla imtihan etmek, olsa olsa cehaletin ve kör cahillerin işi olur.

Her yayınlanan kitaptan en az 500 tanesini satın alıp beşer beşer kendi kütüphanelerine dağıtan Finlandiya’yı, yayınlanan her bir kitabın 1000 tanesini satın alıp ülke genelindeki kraliyet kütüphanelerine dağıtan Norveç’i, üniversitelerde yapılan araştırmalar ile doktora tezlerini bedelsiz olarak basıp kütüphanelerine dağıtan İsveç’i hiç mi örnek almazsınız?!...

3 -Kitap okurken bunalan, çok çabuk sıkılan – sinirlenen çocuk ve gençlerimiz internet ortamında oyun oynamaktan, sosyal medya adreslerinde fır fır dolanmaktan, volta atmaktan sıkılmıyor. Manevi anlamda “yetişme çağı” nda olan çocuk ve gençlerimizin “sosyal medya bağımlılığı” nın dışında kitap okumama nedenlerinden biri de hiç şüphesiz ki kitap okunurken, sosyal medya dolaşımında duyulan – hissedilen hazzın duyulmuyor ve hissedilmiyor olmasıdır. Bunu giderecek ne ya da neler varsa bir an önce yapılması gerekiyor.

Ödüllü yarışmaların düzenlenmesi, okunan kitapların özetlerinin çıkartılması, okur – yazar (imza ve sohbet) günlerinin organize edilmesi gibi etkinlikleri yapmak hiç mi aklınıza gelmez ya da soruyu şöyle soralım; Belediyelerin düzenlemiş oldukları “kitap fuarları” na neden ideolojik çerçeveden bakar ve kendinizden olanları çağırıp olmayanları da çağırma zahmetine katlanmazsınız? “Yazar; olunmaz, doğulur.” Bunu size öğreten olmadı mı?!...Hangi hakla sınıflandırma yapıp okurları yazarlarından uzaklaştırıyorsunuz? Sonra da “okumayan toplum” olmaktan bahsediyorsunuz!...

4 – Ezberciliğe dayalı, sosyal medya ve internet arama motorlarında her bilgiye rahat ulaşılması, kitaplara olan ilgiyi de azaltmış olabilir. “Sesli kitap” uygulaması belki bu yaraya kısmî olarak merhem olabilir ama elinize aldığınız bir kitabı okurken onun verdiği hazzı dijital ortamdan alabilir misiniz? Mürekkep ve sayfanın kokusunu, internetin yapay ortamı veremez, vermemelidir. Her bir imkânın kendi içerisinde artısı ve eksisi olabilir, önemli olan doğallığı kendi içerisinde yaşayabilmektir.

5 – Kitap okumama nedenlerinden biri de hiç şüphesiz ki devletin, kurumsal hâle getiremediği günü birlik değişen ve radikal olmayan millî eğitim politikalarıdır.Bu politikaların kitap okumamaya yansıyan etkileri çok fazladır. Eskiden okumayı teşvik eden politikalar, her ne hikmetse okumamaya doğru bir ivme kazandırmış, neredeyse alışkanlık haline getirmiştir.

Unutulmamalıdır ki;

Okur sayısını arttıramadığınız ve cahili aydınlatamadığınız politikalarınız sayesinde, “halk”; “sürü” ve “anlamsız yığın” lar olmaktan kurtulamaz.

Günay Ertan Akgün

Akit TV köşe yazarı