BIST9.645,02%-0,50
USD32.5505%-0.01
EURO34,9074%0.12
ALTIN2.428,28%-0.08

Bir vaka olarak Macron

ArzuErdoğral

Abone OlGoogle News
11 Aralık 2020 14:57

“Türkiye'ye karşı AB ülkelerinin egemenliğini korumak zorundayız” açıklamasını yapan İslam ve Türkiye düşmanı Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un aksine NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, "Türkiye'nin NATO'nun ve Batı ailesinin parçası olduğu gerçeğini fark etmemiz lazım" dedi.

Hem ülkemizin ilerleyişini durdurmak istiyorlar hem de Türkiye’yi kaybetmek istemiyorlar. Kendilerince yapmak istedikleri hizaya çekmek!

AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye'ye yönelik bazı sembolik yaptırım kararları alındığını ancak bu yaptırımların uygulanmasının Mart 2021'e ertelendiğini, Joe Biden ile yaptırımların genişletilmesi konusunda koordineli çalışma içine girileceğini duyuran Reuters’in bu haberi de ne yapacaklarını şaşırmış olmaları durumunu destekliyor.

AB’nin koruyucu meleği rolüne soyunan Macron, istediğini alıncaya kadar mücadele etmeye ne kadar kararlıysa Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’nin de tehditlere pabuç bırakmayacağı aşikar.

Doğu Akdeniz’i kontrol altına almak isteyen ülkelerin arasından kendini göstermeye çalışan ama Türkiye ile baş edemeyen Macron’un politikaları çırpınıştan öteye gitmiyor.

Türkiye ile ne alıp veremediklerine gelince mazlum coğrafyalara kol kanat geren güçlü bir İslam ülkesi istemediklerini hepimiz biliyoruz.

Afrika kıtasında 1524'te sömürgecilik faaliyetlerine başlayan Fransa, Osmanlı devletinin gücünü kaybetmesi ile birlikte 1830 yılında Cezayir’i işgal etti. Bu işgal Fransa’nın Kuzey Afrika’daki işgallerinin başlangıcıydı.

Dünya coğrafyasında koloniler kurarak özellikle Afrika'daki sömürgelerinde büyük insan hakları ihlalleri yapan Fransa’nın karşısında bugün durabilen bir Türkiye olması, Macron’u Türkiye'yi 'imparatorluk fantezisi' kurmakla itham etmeye götüren sebeptir.

Güçlü bir Türkiye’nin onlara Osmanlı’yı hatırlatması dengelerini iyiden iyiye bozuyor.

Macron’un, Türkiye ile Rusya’nın, özellikle bazı Kuzey Afrika ülkelerinde Fransa karşıtlığını körüklediği iddiasını da aynı çerçevede okumak gerekiyor.

AB içinde önce çıkmaya çalışan Fransa, ABD tarafından da destek görüyor. Suriye ve Doğu Akdeniz’de, Türkiye’nin karşısında konumlanmak ile birlikte terör örgütü PKK-PYD’ye de yardım etmekten geri durmuyorlar.

Türkiye’nin Libya ile geliştirdiği ilişkilerin de bozulmasını arzulayan Fransa’nın, Ortadoğu’da İsrail’in emrinde çalışan ve darbeyle yönetime gelen Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'ye, Elysee Sarayı'nda Fransız Legion d'Honneur onur nişanı takdim ettiği ve bunun Fransız basınından gizlendiği ortaya çıktı.

Musevilerin Filistin topraklarına getirilmesinde büyük rol oynayan Fransa’ya, İsrail ile ilişkilerini normalleştiren BAE’den de destek veriliyor.

İslam’a saldırıları nedeni ile Müslümanlar tarafından protesto edilen Macron’a sahip çıkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçlamaktan da geri durmayan BAE’nin Dışişleri Bakanı Anwar Gargash’ın, Müslümanların uyumlu olması gerektiğini söyleyip Fransız devletinin radikalleşmeyle mücadele hakkının olduğunu belirtmesi tam bir akıl tutulmasıydı.

Macron için haklı bir tespitte bulunarak "Bu bir vaka. Hakikatten kontrolden geçmesi lazım" diyen Erdoğan’ın ABD’ye söylediği “Yaptırımın neyse geç kalma yap”cümlesinin arkasında millet olarak durduğumuz sürece Fransa ile birlikte hepsinin hamleleri boşa çıkacak.

Koronavirüs’ün de büyük etkisiyle zor günler geçirsek de bizden daha büyük sıkıntı içerisinde olan ülkelerin Türkiye karşıtlığı konusunda hiç fire vermemesi bizi kamçılamalıdır.

Vatan sevdası söylem ile olmaz, hep birlikte fedakarlık yapmayı da gerektirir.

ArzuErdoğral

Akit TV köşe yazarı