BIST9.140,28%0,66
USD32.3876%0.13
EURO35,0427%0.07
ALTIN2.327,00%0.28

Afetlerde vatandaşın sesini duymak!

ArzuErdoğral

Abone OlGoogle News
24 Ağustos 2020 09:59

Giresun ve ilçelerinde şiddetli yağışlar sonrası yaşanan selde yazıyı yazdığım dakikalarda 2 askerimizin şehit olduğu 6 vatandaşımızın ise vefat ettiği bilgisi vardı. Öncelikle yaşamını kaybeden askerlerimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet ailelerine ise sabırlar diliyorum. Acımız büyük…

Bölgede bulunan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un anlattıkları ve görüntüler ağır bir tablonun olduğunu gösteriyor.

Acımızı hafifleten tek şey ise devletimizin vatandaşlarımızın yanında olması…

Sürekli olarak bakanlarımız durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan ile paylaşıyor.

Ekipler yaraları sarmak için aralıksız çalışıyor.

Yeni konutların inşasına hızlıca başlanıp vatandaşlarımız buralara taşınacak.

Tarımsal hasar beklenenden daha az, tespit çalışmaları ise devam ediyor. Bölge köylülerine hasarları karşılığında 5 milyon liralık destek sağlanacak.

Bir vatandaş tarafından cep telefonuyla çekilen bir görüntü de takdir topladı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin Dereli ilçesinde bir mahallede mahsur kalan vatandaşlara iş makinesi operatörünün kepçesi üzerinde ulaşması hakikaten çok anlamlıydı.

Dünden çok farklı bir anlayış var.

Acıyı yüreğinde hissetmek ve paylaşmak!

Eskiden deprem, sel gibi afetlerde bölgeye de hemen ulaşılamazdı.

Bunun en bariz örneğini 17 Ağustos depreminde yaşadık.

Emin Çölaşan gibi isimler 1939 Erzincan depremi ile koşullar aynı değil diyerek 1999 Marmara depreminde hemen her şey yapıldı demeye getirse de 17 Ağustos’ta yaşanan ve acısı halen devam eden deprem zamanında imkanlar oldukça kısıtlıydı.

İlk arama, kurtarma çalışmaları halk tarafından gerçekleştirilmişti.

Dönemin Başbakanlık Müşaviri Ahmet Şağar, ‘O Gün’ isimli belgeselde “Biz valilerle Başbakan arasındaki bağlantıyı akşam 19:00’da sağlayabildik. Gölcük’teki tahribatı 11:30’da öğrenebildik. Haberleşme tüm boyutlarıyla felç olmuştu.” demişti.

Ankara’da bulunan Başbakan Ecevit’in İstanbul’daki Cumhurbaşkanı Demirel’e telefon ile ulaşamadığı, yakınlarının durumunu öğrenmek üzere helikopter ile Adapazarı’na hareket eden dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın gördüğü vahim tabloyu Ankara’ya amatör bir telsizci yardımı ile aktardığı da bu belgeselde yer almıştı.

2000 yılında Başbakan olan Bülent Ecevit ise ''deprem yaralarının sarılmasında yapılan hataların muhasebesini yapıyor musunuz? Hata olarak nitelendirilebilecek öncelikli tutumlar hangileridir?'' şeklindeki soruya ''Gelinen noktada hükümetimizce başta barınma sorununun çözümlenmesi olmak üzere deprem yaralarının sarılmasına yönelik olarak alınan kararların ve sürdürülen uygulamaların yerinde olduğu açıkça görülmektedir.” diye yanıt vermişti!

Ama şu an gerçekleri görmezler gelenler o günleri farklı anlatsa da 17 Ağustos depremini yaşayan biri olarak o günler ile bu günlerin arasında dağlar kadar fark olduğunu söyleyebilirim.

Vatandaşın sesini zamanında duymanın ve acılarına ortak olmanın önemini dünleri görenler çok iyi bilir.

Allah ülkemizi her türlü afetlerden korusun, gerektiğinde de devletimizi başımızdan eksik etmesin, bugün olduğu gibi…

-------------

Şentop’un açıklamalarına siz de kulak verin!

TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un uluslararası ilişkiler alanında yaptığı yüksek profilli görüşmeleri ülkemiz adına önemli ve değerli görüyorum.

Şentop’un geçtiğimiz günlerde Parlamentolararası Birlik (PAB) 5. Dünya Parlamento Başkanları Video Konferans Toplantısı'nda, "Daha iyi bir yaşam arayışında insan hareketliliği: Zorluklar, fırsatlar ve çözümler" konulu panelde yaptığı konuşma dikkat çekiciydi.

Bazı ülkelerin göç meselesine sadece güvenlik ve çıkar penceresinden bakarak olayın insani, vicdani boyutunu görmezden geldiğini belirten Şentop "Bu durum, toplum içinde yabancı düşmanlığı, göçmen karşıtlığı gibi mültecilerin karşılaştığı sorunları körüklemektedir. Göç, iç siyasetin popülist söylemlerine bu şekilde malzeme edilmemelidir." dedi.

4 milyona yakın Suriye vatandaşını misafir ettiğimizi ve bu insanların barınmadan beslenmeye, eğitimden sağlığa her türlü ihtiyacıyla kendi vatandaşlarımızdan ayırmaksızın yakından ilgilendiğimizi anlatan Şentop, bu insanlık krizinde uluslararası kamuoyunun yeterli seviyede dayanışma sergileyemediğine dikkat çekti.

“İnsanlar göç etmek zorunda kalıyor ya da zorla yerinden ediliyorsa, bu küresel bir sorundur ve çözüm için işbirliği ve eşgüdüm kimsenin kaçamayacağı bir sorumluluktur." diyerek önemli bir hatırlatma yapan Şentop’un bu açıklamaları ülkemizdeki mülteci düşmanlarının da umarım kulağına küpe olur.

ArzuErdoğral

Akit TV köşe yazarı