BIST8.992,50%2,11
USD32.329%0.11
EURO35,0806%0.03
ALTIN2.300,27%1.00

Hz. Ömer kim, laikliğin kurucusu mu?

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
25 Ekim 2021 09:03

İki yıl önce Guardian gazetesi sormuş, kendisine “asena” sıfatı veren Meral Akşener cevaplamış:

“Ben ibadet eden bir Müslümanım. Hacca da gittim ancak bizi yöneten aklın yasalara dayanması gerekir. Devletin laik olması, yasaların insanlar için ve zaman içerisinde insanların farklılaşan ihtiyaçlarına göre değiştirilmesini sağlar.”

Bir sene önce Cumhuriyet gazetesine konuşmuş:

“Laiklik öyle bir ilkedir ki, herkesi korur. İnananı da korur, inanmayanı da.”

Hemen ardından halktv’ye çıkmış:

“Benim babamın babası Rumeli’nin derin müderrislerinden biriydi. Ben de insan olarak dindar olmaya gayret eden biriyim. Bize ilk vasiyet edilen şu: Hocaların aleyhinde konuşmayın, peşinden de gitmeyin.”

Geçtiğimiz hafta konuştu:

“Laiklik bir hukuk kuralıdır. Yani o ülkenin kanunlarının ilahi vahiye göre mi olacak yoksa insanlar için mi hazırlanacak ona karar veren bir hukuk terimidir. Hukuk normudur. Laikliği bugüne kadar siyasetçiler, işadamları, din adamları konuştu. Hukukçuların konuştuğu görülmedi, ortadan kayboldu gitti.”

Ve dün..

İP’in 4. kuruluş yıldönümü sebebi ile yine asena sıfatlı hanımağa konuşuyor:

“Ve bir mucizeyi başardık. Torunum Pars’a bile iftira atıldı. Ama biz iyi insanlarız, adaleti bu ülkeye getirecek Ömer’in yolunda yürüyen insanlarız.”

Mucize, peygamberlere verilen bir özellik.

Hacıyım diyor, ardından laiklikten bahsediyor.

Ama bilinçaltına çalışıp, dini kavramlarla, hem de haddi olmayan kelimelerle konuşuyor..

Yetinmiyor..

“Hazreti Ömer’in adaletini, hep hatırımızda tutacağız. Mahkemelerde, ısmarlama davalara izin vermeyeceğiz” diyor.

Osman Kavala davasını, tam da ABD’nin dediği gibi, tıpkı Almanların, Fransızların dediği gibi, ısmarlama dava olarak tanımlıyor.

Gezi’de ölen gençlerin faili mi?

1990’lı yıllarda, “hepsi kabulüm” diyen Meral Akşener’in “faili meçhuller”i gibi kalmalı..

Adliyede rehin alınıp şehid edilen savcı mı?

Onun da faili, oracıkta zaten etkisiz hale getirildi, oldu bitti. Arkasında kimsecik de yoktu zaten..

“Ismarlama dava” ile Osman Kavala yargılanamaz..

Gezi’de aldatılan ve sokaklara çağrılan gençler öldü ise öldü.

Gezicileri önlemek isteyen komiser yardımcısı öldü ise öldü.

Savcı şehid edildi ise edildi..

Bunların faillerini niye arıyorsunuz ki..

Bunu demeye getiriyor, Meral hanım.

Ve onun içindir ki, “Kavala’ya açılan dava, ısmarlama dava” diyor..

Ve dünkü sözlerini şöyle tamamlıyor, Akşener:

“Ben de siz dava arkadaşlarıma, iyilik neferlerine, mahcup olmamak için sonunda ölüm olsa bile verdiğim tüm sözleri yerine getirmek için çalışacağıma Cenab-ı Hakk’ın huzurunda söz veriyorum!”

Dört dörtlük bir din istismarcısı..

Hz. Ömer deyip..

“Hz. Ömer’in adaleti” deyip..

Hz. Ömer’in üstünlüğünü istismar edip, rantını toplayıp..

Ama laiklik sorulunca..

“Ülkenin kanunları ilahi vahiye göre belirlenemez” diyor..

Hz. Ömer, kendi kafasına göre mi, adalet oluşturmuştu?

İlahi vahiye göre, Hz. Peygamber bildirmişti, Hz. Ömer de uygulamıştı..

Çakma milliyetçinin söylemi, ne güzel değil mi?

İstediğinde “Hz. Ömer” diyor..

İstediğinde “laiklik” diyor..

İstediğinde, “Cenab-ı Hakkın huzurunda söz veriyorum” diyor.

İstediğinde “Bana ilk yapılan vasiyet, hocaların peşinden gitmeyin şeklindedir” diyor..

Hz. Ömer neydi ki, acaba?

İslam’ın emirlerini hayata geçiren, aynı zamanda da insanlara o emirleri uygulayan bir halife, aynı zamanda bir hoca değil miydi?

Yoksa Hz. Ömer’i, asena ablamız, laikliğin kurucusu mu sanıyor?

Ne sanıyor ki, bir yandan Hz. Ömer’i kutsuyor.

Bir yandan hocaların peşinden gidilemez insanlar olduğunu söylüyor..

Ve daha önemlisini söyleyelim..

Herkes, Hz. Ömer deyip duruyor..

“Ömerleri arıyoruz” diyorlar..

Ama Hz. Ömer’in bir isminin de “Faruk” olduğunu unutuyorlar.

Hz. Ömer’e, niçin “Faruk” ismi eklenmiştir?

Onu da İslam Ansiklopedisi’nden açıp okusun.

Tam bu noktada, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyen 10 yabancı büyükelçi ile ilgili İyi Parti’nin rezil sessizliğine bakalım..

Millet İttifakı içindeki diğer partilerin hemen tamamı, sırf Tayyip Erdoğan’a muhalefet olsun diye..

Yabancı elçilerden yana tavır aldılar..

Kimisi, “Erdoğan gündem değiştirmek için bu konuyu önümüze getirdi” diyor.

Sanki büyükelçilere; “Siz bir açıklama yapın, Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyin. Ben de size posta koyayım” demiş gibi.. O büyükelçiler de Tayyip Erdoğan’ın emireri imişler gibi.

Hemen kendilerinden istenileni yapmış gibi, akılsızca açıklamalar yaptılar..

Kimisi ise..

Ahmet Davutoğlu gibi..

Daha düne kadar Tayyip Erdoğan’ın yanında olduğu halde, “Yargımızın başka başkentlerden talimatlarla çalışabileceği algısını bu iktidar oluşturmuştur” diyerek..

Büyükelçilerin “Kavala’yı serbest bırakın” çağrısının suçunu da, AK Parti’ye yamamaya çalışmış..

Profesör olmuş ama..

Hiç düşünmemiş: “Düne kadar AK Parti iktidarı yeterince güçlü olmadığı için, velevki benzer dış baskılara itiraz etmemiş olsun.. Şimdi cesur şekilde, ‘istenmeyen adam ilan ediyoruz’ deyince. Benim de AK Parti’ye destek vermem gerekir” desene..

Tam aksine, “En fazla ihracat yaptığımız ülkelerle tarihimizin en büyük diplomatik krizini çıkarmak için bu telaş ve istek nedendir?” diye soruyor..

Yani..

“Para.. para.. para..” diyor..

“İhracat”mış.. “Tarihimizin en büyük diplomatik krizi” imiş..

Yargımıza karışan adamları “istenmeyen kişi” ilan etmek, diplomatik kriz ise..

Büyükelçilerin Türk yargısına “Kavala’yı serbest bırakın” demesi, nedir peki?

“Diplomatik kriz” değil mi?

Aynı Davutoğlu, bir de utanmadan “Hukuku ayaklar altına alarak, dış politikayı at pazarlığına çeviren bu iktidar” tanımı yapmış..

Yani sen iktidar olursan, ABD emredecek, yargı o kişiyi tahliye etmese bile, sen hemen cezaevinden ilgili kişiyi çıkaracaksın, öyle mi Davutoğlu?

Nasıl bir rezillik bu? Nasıl bir çapsızlık?

Temel Karamollaoğlu’nun dediklerine hiç değinmeyelim..

AİHM kararının “A”sından haberi olmadığına yemin edebileceğim o Temel, bir de Selahattin Demirtaş’ı eklemiş, tahliye olması gerekenler arasına..

Heyhat..

Bu çapsızlar, bizim siyasetimizde var olmaya devam ederken..

Bu manyak büyükelçiler, ne diye o açıklamayı yaptılar ki?

Ve dönelim Meral Akşener’e..

Bir yandan Hz. Ömer olmaya aday.

Bir yandan da “vahiy ile olmaz” diyor..

Cenab-ı Hakkı şahit tutuyor..

Ama Cenab-ı Hakk’ın vahyini, değersiz buluyor, “akla uygun kanunlar yapacağız” diyor...

Sanki Cenab-ı Hakk’ın emirleri, akla aykırı imiş gibi!

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı