CHP’li başkan adayının seçim kazanması ile birlikte, İstanbul Belediye Başkanlığı’na ait resmi kurumlarda aksi yönde söz verilmiş olmasına rağmen alkol sunumu, önceki gün başladı..

Refah Partisi’nin 1994’de Tayyip Erdoğan eli ile kazandığı seçimlerden kısa süre sonra, “Belediye sosyal tesislerinde, alkol satışı” kaldırılmıştı..

Çeyrek asırdır da..

Bu uygulama sürdürülmüştü.

28 Şubat’ın darbecileri bu uygulamaya öyle kızıyorlardı ki.

1996 YAŞ toplantısı içinBaşbakan Necmettin Erbakan’ın generallere verdiği akşam yemeğinde, Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, “Şarap istiyorum” diye tepinmişti..

Tepinmekle yetinmemiş, bir amirale yakışmayacak şekilde sergilediği bu rezilliği, Erbakan’ı başbakanlıktan indirdikten sonra da, gururla anlatıp, ne kadar alkolik bir kafaya sahip olduğunu ispatlamıştı.

Çeyrek asır sonra, İstanbul’da CHP’li bir ismin belediye başkanı olması ile birlikte..

Önceki gün, belediyeye ait mekanlarda ilk alkol sunumu başladı..

İBB iştiraki olan BELTUR bünyesindeki Gazhane tesislerinde bir konser verilmiş. O konsere katılanlara, alkol sunumu da yapılarak, çeyrek asır sonra, haram adına, kötülük adına, gençleri zehirleme adına “bir ilk” yaşanmış.

Oysa..

İBB seçimleri öncesinde, Ekrem İmamoğlu’na sorulmuştu:

“Sosyal tesislere alkol gelecek mi?”

Cevap vermişti, hiçbir sözüne itimat edilmemesi gereken Ekrem: “Halk mevcut durumdan memnun. Böyle bir şey olmayacak!”

Üzerinden 2.5 yıl geçmeden..

Bu sözünü de çiğnedi, Ekrem..

Ama ben CHP’nin adayı olan bir kişiye ne diyebilirim ki?

Ona nasıl güvenebilirim ki?

Bu ülkede başbakan astırmış bir siyasi partinin bugünkü mensuplarının sözlerine nasıl itimat edebilirim ki?

Hem idam ettirirler..

Hem de..

“Bizim bu işte bir kusurumuz yok” derler..

Ama..

Başbakan asılırken, koltuklara oturanlar, onlardır..

Darbeye meşruiyet fetvası veren ordinaryüs profesör hukukçuların tamamı, CHP’ye danışmanlık yapan isimlerdir..

O kısmı biliyorsunuz.

O konuyu kesip, “alkol” konusuna dönelim..

Sosyal tesislerde alkol sunumunu verdiği söze rağmen, 1994 öncesindeki gibi tekrar başlatan Ekrem İmamoğlu’nu ilk tebrik edenler kimlerdi?

Bizim mahallenin eski sakinleri.. İsim isim verelim..

Ne kadar öngörüsüz olduklarını.

Görelim..

Ben “öngörüsüz” dedim ama..

Aslında onunla sınırlı değil olay.

1994 öncesinde, onlarca yıl kendi partilerinin yönetiminde iken, İstanbul’da sosyal tesislerde alkol satışı yaptıran bir zihniyet..

Sadece İstanbul da değil..

1994 sonrasında da.. Seçimi kazandığı hangi il var ise.

Hepsinin sosyal tesislerinde alkol satışı yaptıran bir partinin, İstanbul’daki adayının..

“Halk alkol olmamasından memnun değiştirmeyiz” demesine güvenerek.

Daha doğrusu..

Büyük büyük egolarını tatmin etmek için.. Küçük küçük menfaatlerini kaçırmamak için.. Bu söze güvenmiş gibi görünmelerini gerektirdiği için..

Ekrem İmamoğlu’nu kutsadılar..

(Bugün dahi hâlâ kutsamaya devam ediyorlar. ‘Başörtü yasağının geri gelmemesinin kefili Temel Karamollaoğlu’dur’ denildiğinde. ‘Ben kimsenin kefili değilim’, denilememektedir.)

Ne yaptılar?

Somut olarak listeleyelim:

AK Parti’nin en zor yıllarında, CHP’lilerin “AK Parti Cumhurbaşkanı seçemez. Seçilirse, Çankaya’ya giderken, arabanın lastiği patlar..” diye Tayyip Erdoğan’ı tehdit ettikleri dönemde..

“Adayımız kardeşim Abdullah Gül” denilerek cumhurbaşkanı adayı gösterilen ve bunun da arkasında aslanlar gibi duran Tayyip Erdoğan’a ihanet edenlerin başındaki Abdullah Gül, 23 Haziran 2019’da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde oyunu kullandıktan sonra..

Sandık başında..

“İnşallah her şey güzel olur” diyerek, kime oy verdiğini afişe etmişti..

Şimdi o Abdullah Gül’e soralım..

İBB tesislerinde çeyrek asır sonra içilen alkolden azıcık da olsa, utanç duyuyor musun?

Ekrem İmamoğlu İBB seçimini kazandığında.. Ahmet Davutoğlu, alelacele tebrik mesajı yayınlamıştı.

Şimdi soralım, “Zıkkımlanan alkol için, sizin de azıcık bir cesaretlendirmeniz olmuşsa, bir pişmanlığınız var mı?”

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, CHP’li başkana özel olarak tebrik ziyareti yapıp, “Sonuçlar, halkın iradesinin tecelli etmesi adına isabetli” demişti..

Yıllarca alkolün zararlarından Türk toplumunu korumak isteyen Milli Görüş çizgisi adına, şimdi Temel bey, bir sorumluluk üstlenip, özür dileyecek mi?

Şu küçük olayı..

Bu ayrıntıda konuyu..

Devasa bir hadise gibi gösterip..

“Olmaz ki ama. Olmaz ki. Bak bu kabul edilemez ki..” diye dindarlar adına konuştuklarını söyleyip..

Yıllarca İBB’de alkolü resmi tesislerden uzak tutmayı başarmış AK Parti adayını seçtirmemek için didinenler..

Hatta.

Seçtirmemek için ter ter tepinen, dindar görünen kişiler..

Şimdi, bir özeleştiri yaparlar mı?

Almanya’da yıllarca, Milli Görüş için gece gündüz demeden fedakarca çalışan Hasan Damar..

Politik hırs yüzünden sarfettiği, “İki aydır buradayım. Van’a kadar gittim. Diyarbakır’a kadar gittim, Türkiye’yi dolaştım. Allah’a şükürler olsun, şu anda Türkiye’nin en güçlü partisi Saadet Partisi’dir. Bunu açık ve net söylüyorum. Çünkü anahtardır, anahtar! Türkiye’yi ve İstanbul’u kaybettiren de Saadet Partisi’dir. Bunu herkes bilsin. (..) Kaybettiren biziz ve kaybettireceğiz!” dediği için..

Şu alkol sunumundan utanarak.

Vebalinden korkarak..

Hesabını verememekten çekinerek..

“Biz ne yapmışız” diyerek..

Yıllarca Allah rızası için yaptığı çalışmaların sonunun, böyle bir büyük hata ile sonuçlanmasının nedameti ile..

“Vebalin büyüğü ile ittifak olmaz” diyen Mustafa Kamalak’lara da ders olacak şekilde,

“Halkımızdan özür dileriz. Allah’tan tevbe dileriz. Bilmeden yaptık. Ya Rabbi, hataen yaptıklarımızdan, bizi sorumlu kılma. Nadim olduk. Tevbe-i nasuha ile tevbe ettik. Bizim davamız parti davası değildi.. Bizim davamız hak davası idi. Bu ülkenin gençlerinin zehirlenmemesi, Allah yolunda yürümesi davası idi. Şimdi kaybettirdiklerimizle, kazandırdıklarımızla, tam aksi bir yola saptığımızı fark ettik. Af diliyoruz” derler mi?