Beklentim, Koç’un pişmanlık beyanı!
Ali Karahasanoğlu
2018’de, “Dip dalgası geliyor” mavalları ile Fenerbahçe’nin başkanlık koltuğuna oturan Ali Koç..
3 yıl içinde, Fenerbahçe’ye dandikten de olsa, bir kupa kazandıramadı..
Ama yeniden başkan seçildi.
Oysa ne ümitlerle seçilmişti FB’nin başkanlığına..
Olay, sadece FB başkanlığı değildi.
Bir ay sonra yapılacak Cumhurbaşkanılğı seçimi de, “dip dalgası” ile sonuçlanacaktı.
Ne olacaktı?
Tayyip Erdoğan gidecek, rakiplerinden birisi cumhurbaşkanı seçilecekti.
CHP’liler, “Geliyor geliyor, Muharrem İnce geliyor” diyorlardı.
İyi Partililer, “Meral Başkan” diyorlardı..
Hatta Selahattin Demirtaş ve Temel Karamollaoğlu’nun, dip dalgası ile, cumhurbaşkanı seçileceğine inananlar bile vardı.
Sonuç ne oldu?
Sıfır..
Şimdi o Ali Koç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a mektup yazmış.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve bazı yöneticilerinin gözaltına alınması soruşturmasının 10. yıldönümü sebebi ile, bazı mesajları dillendirmiş.
Ama şu hususa hiç değinmemiş:
“3 Temmuz 2011’de, FB yönetiminde olmasına rağmen, Ali Koç, niçin soruşturma kapsamına alınmamıştı?”
Peşinen söyleyeyim..
Sadece FB de değil.. Futbol kulüplerinin çoğunun, şikeli işlemler yaptıkları kanaatindeyim.
FB’ye yapılan soruşturmanın da, hepten dandik bir iddia değil, ama tıpkı Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında olduğu gibi, doğru iddialardan yola çıkarak, hedefi büyütmek için sulandırılmış bir operasyon olduğu kanaatindeyim.
FB kulübü başkanı, Anadolu takımlarından birisine borç para veriyorsa..
Kimse kusura bakmasın..
Fenerbahçeli kardeşlerim bana kızmasın..
Bu, şike için delildir.
Aziz Yıldırım, “Ben dostum herkese borç veririm” diyorsa..
Benzer miktarda borç verdiği diğer dostlarını da açıklamalıdır ki..
O dosya kapsamında şike olarak iddianameye geçen borç paranın da, kendisi için olağan bir ilişki olduğunu ispatlamış olsun.
Neyse, konumuz şikeden ziyade, FETÖ ve Ali Koç..
Ve şike operasyonunda, Ali Koç’un niçin soruşturma dışında tutulduğu..
Sebep; FETÖ ile Koç arasındaki “Sen bana çelme takma, ben sana ilişmeyeyim” mutabakatı olmasın, sakın?
Hele hele..
Şike operasyonundan 2 yıl sonraki Türkçe Olimpiyatları’na, Koç Holding’in sponsor olmasını da dikkate alacak olursak..
Ara dönemde ananas muhabbetleri ile neler olduğunu izah, Koç grubuna düşer.
Bir de, artık herkesin kabul ettiği üzere, Gezi olaylarının arkasında, FETÖ’nün de olduğu bilgisi karşısında..
Gezi’cilere Koç’un Divan Oteli’nin destek çıkması..
Koç Üniversitesi’nde öğrencilerin gezi isyanına gitmeleri için imtihanların bile ertelenmiş olması gerçekleri..
Üzerinde uzun uzun araştırma yapılması ve soruşturulması gereken hususlar..
Ama gelin görün ki, bu ilişkiyi bugüne kadar hiç izah etmeyen Koç grubu..
Şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, Ali Koç imzasıyla mektup yazıyor, Sayın Erdoğan da, o mektubu cevaplıyor..
Cumhurbaşkanı’nın cevabı, klasik ve soyut ifadelerle dolu.
FETÖ ile mücadeleyi hatırlatıyor ama..
Örneğin, “Koç Holding’in de bu mücadelede büyük rolü oldu” demiyor.
Diyemiyor.
Çünkü böyle bir mücadeleye ilişkin, ortada bir veri yok.
Mücadele var mıydı, yok muydu, daha iyi tespit için, Ali Koç’un mektubundan bölümler aktarayım:
“Sayın Cumhurbaşkanım,
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 3 Temmuz 2011 sabahı hain örgütün savcılarının başlattığı sözde şike davasından beri süren hak arama mücadelesi, FETÖ’nün çarptığı ilk duvar olmuş, hainlerin maskesini düşürmüş ve aziz milletimizde de bir uyanışı başlatmıştır.”
Evet, Fenerbahçe’nin başkanlığı koltuğundaki 3. yıl doldurulurken, Aziz Yıldırım’ın, “Seni bu seyirci ile göndereceğim” uyarısı üzerine, Ali Koç böyle bir atağa geçmiş olabilir..
Kendisini sağlama almak için, biraz da Tayyip Erdoğan’dan destek arayışına çıkmış olabilir..
Ama..
“Divan Oteli’ni, Gezi’cilere açan bir işadamı” olarak, bugüne kadar o eleştirilere tek cevap vermeden, şimdi hangi yüzle Tayyip Erdoğan’a mektup yazabiliyor?
Eleştirilere cevap vermeyi bırakın..
Bir de Akit’i susturmak için, onlarca ceza ve tazminat davası açmış bir işadamıdır, Ali Koç..
Divan Oteli’nin altında, binlerce sedye depolanmış..
Divan Oteli’nin bahçesindeki bölüm, Gezi’cilere tahsis edilmek üzere revire çevrilmiş..
Divan Oteli’nin lobisi, Gezi’cilerin gece vakti kalmaları ve cep telefonlarının şarjını yapmaları için onlara açık tutulmuş..
Ve daha nice, Gezi’cilere destek mahiyetindeki eylemlerini Akit manşetten eleştirmiş..
Ali Koç ve Koç grubu, bu eleştirilere samimi cevaplar vermek yerine..
Trilyonluk tazminat davaları ile karşımıza çıkmış..
Şimdi, o Gezi isyanında devrilmek istenilen Tayyip Erodğan’a mektup yazıp, “FETÖ ile mücadele” değerlendirilmesi yapılıyor..
Ali Koç’un mektubunda, şu cümle de yer alıyor: “Vardığımız noktada yüce Türk yargısı, bu süreçte Kulübümüze kurulan kumpası tescil etmiş ve sanıkları binlerce yıllık hapis cezasına mahkûm etmiştir.”
Affedersiniz Ali Bey, “Yüce Türk yargısı” dediğiniz, FETÖ’cülerin eline geçmiş olan yargı olamaz..
“FETÖ’cülerden arındırıldıktan sonraki yargı”yı kastediyor olmalısınız.
Ama yargı o FETÖ’cülerden temizlenirken, TÜSİAD’ın, işadamlarının, Koç yöneticilerinin yaptığı açıklamalara bakacak olursak..
Hiç de, FETÖ’cü hakim ve savcılarla ilgili soruşturmalar açıldığında, bu gelişmeden memnun gibi bir görüntüleri yok..
Erdoğan riski alıp, FETÖ’cülere soruşturma açtırsın..
Zekeriya Öz’ler, Fikret Seçen’ler, Celal Kara’ların görev yerleri değiştirilsin..
O tarihte bu savcılarla tam sayfa röportaj yapıp, “Bir numara” diye Tayyip Erdoğan’a gönderme yapan Cumhuriyet gazetesine, sayfa sayfa reklamlar veren yine Koç Holding idi..
Buna da, bugüne kadar bir izahat getirmedi, Ali Koç’lar ve Koç Holding..
Şahsen ben, Ali Koç’un şu cümlesinden sonra, bir pişmanlık cümlesi de beklerim..
Hangi cümlesinden sonra?
Cümle şu:
“15 Temmuz 2016’da, eli kanlı örgütün milli iradeye kastettiği hain darbe girişimi, ülkemizin ne büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını gösterdi, kıymetli şahsınızın FETÖ’ye karşı verdiği mücadelenin ehemmiyetini ortaya koydu.Zat-ı alinizin önderliğinde FETÖ’ye karşı olan tavizsiz duruş, artık milletimizin duruşudur.”
O zaman buyrun..
Erdoğan’ın FETÖ ile mücadelesini doğru buluyor ve destekliyorsanız..
Geçmişte yaptığınız hatadan dolayı da..
Hem özür dileyin..
Hem de pişmanlık beyanınızı dillendirin..
Aksi takdirde..
Mektubunuz şöyle algılanacaktır:
“Güçlü görünen kim ise, ondan yanayım!”