BIST9.599,08%-0,83
USD32.4921%0.19
EURO34,5975%0.38
ALTIN2.480,98%-0.09

Yağlı kazığa oturtma ile tehdit edenden şikayetçi değil, Erbaş’tan şikayetçi!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
30 Temmuz 2020 07:31

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a laikçi kesimin saldırıları sürüyor..

Oysa, bu arkadaşlar değil miydi, dindar insanlara da artık kapılarını açacaklarını söyleyenler?

Bunlar değil miydi, “Artık başörtü ile mücadele etmeyeceğiz” diye bildiriler hazırlayanlar?

Bunlar değil miydi, “Biz artık imam hatip liselerine karşı çıkmayacağız” diyenler?

Bunlar değil miydi, başörtülü bir avukatı, daha Pazar günkü kurultayda, ondan % 50 fazla oy alanlar olduğu halde, kontenjandan parti meclisi üyesi seçenler..

Bunlar değil miydi, imam hatip mezunlarını genel merkezde ağırlayıp, “Biz artık eski CHP değiliz” diyenler?

Atatürk’ün ismi bile geçmeyen bir konuşma için, “Atatürk’e dedi... Atatürk’e dedi, kardeşim... Daha başka nasıl diyecekti ki.. İşte, duymadınız mı, ‘Vakıf’ dedi.. ‘Vakıf’ demek, Atatürk’e hakaret etmek demek. Vakıf ile başlanılan cümlenin başka ne anlamı olabilir ki” diyenler.. Kanuni’nin ismini taşıyan tiyatro oyunlarında, televizyon dizilerinde bir Osmanlı padişahı ahlaksız bir adam gibi gösterilirken, “Canım bu bir film. Adı üstünde bir film..” diyerek savunmaya geçtiklerini bize unutturup..

İyi Parti’yi de şimdi yanlarına alıp..

Osmanlı padişahlarından esirgedikleri saygınlığı, Mustafa Kemal’in gölgesine göstermemizi istiyorlar..

Milliyetçi olduğu iddiası ile ortalıkta dolaşan adamlar, hiç utanmıyorlar, Ali Erbaş’ın sakalı ile, sarığı ile, cübbesi ile alay edecek kadar alçaklaşıyorlar..

İçlerinden bir tanesi de çıkıp, “Ali Erbaş’ı, Vakıf açıklaması üzerinden suçlarken, ‘Atatürk için söylenmiştir’ okuması yapıyoruz. Peki, Ali Erbaş’ın sakalı, sarığı ve cübbesine laf söyleyen birlikte hareket ettiğimiz yazarların çizerlerin fiillerini de, birisi ‘Hz. Peygamber’e hakaret’ olarak tanımlarsa, halkın yüzüne nasıl bakarız?” demiyor..

Diyemiyor..

Eşcinseller üzerinden Ankara Baro Başkanı’nının İslam’a saygısızlık içeren açıklaması sonrasında, Baro başkanına “bir eleştiri”, Diyanet İşleri Başkanı’na “on eleştiri” getiren ağır abiler, Ayasofya’nın açılmasına bizzat katıldığı ve o gün, ertesi günü öğle saatlerine kadar tek bir itirazda bulunmadığı halde..

O hutbeden, Atatürk’e hakaret içerikli bir anlam, bizzat o mekanda bulunduğu sırada hissetmediği halde..

Ne zaman ki, Ayasofya’nın açılışı sırasında o mekanda bulunmayan bazı hokkabazlar, özellikle de CHP kafalılar Ali Erbaş’ı hedef tahtasına koydu, o andan itibaren CHP’lilerin kuyruğuna takılmayı vazife edinebiliyorlarsa..

Osmanlı padişahlarına yapılan küfürler için bu ülkede kimseden istifa istenilemediği halde..

O dizilere ceza vermeyen CHP’li RTÜK üyeleri karşımızda oturur iken, seçimlere CHP ile ittifak yaparak girdikleri gerçeğini unutturup..

Halkımızın inançlarını değil CHP’nin önceliklerini, halkımızın değerlerini değil Kemalist kafaların önceliklerini önemsiyorlarsa..

Bizim de ahdimiz olsun..

Milliyetçi geçinen her bir kişinin, Diyanet İşleri Başkanı’na yaptığı bu saygısızlığı her gün, tekrar tekrar anlatıp, bunları seçmenlerine ihbar edeceğiz..

Kendi partilerinden milletvekilinin sahibi olduğu bir gazetede, Ali Erbaş’ın, Hz Peygamber’in sünneti olan sakalını, Hz. Peygamber’in sünneti olan sarığını ve cübbesini alaya alanlara tek kelime edemeden, Mustafa Kemal üzerinden CHP’lilerle birlik olup, “Onu kastetmedim” açıklamasına rağmen, “Onu kastettin” niyet okuması yapanları, seçim meydanlarına gittiklerinde, bu kara tablolarını boyunlarına asacağız!

Yok öyle..

Seçmenin huzuruna gelince, “Biz şanlı tarihimizin” diye başlayan cümlelerle, padişahların istismarını yapıp..

O padişahlara, “Alkolikti” iftirasından başlayın, en alçakça “Oğlancıydı” iftirasına kadar, bin bir edepsizliği yapanlarla kol kola girip..

Diyanet İşleri Başkanı’nı istifaya davet etmek..

“Din nasihattir. Din adamları vakar sahibidir. Diyanet İşleri Başkanı, ilk görev gününden beri nasihat ederek sağlayamadığı huzuru istifa ederek de sağlayabilir. Bu da bir din hizmetidir” diye aklı sıra suret-i haktan görünüp, CHP’nin yaktığı ateşe benzin taşımak..

Yok öyle.. Ülkücülerden oy isterken, “Ayasofya, Ayasofya.. Zincirlerin kırılacak” diye propaganda yapıp..

Bu propagandayı yaptığınızda, bıyık altından gülen Kemalistlerin, “Ha ha. Bekleyin, kırarsınız o zincirleri. Siz bekleyin, o zincirler, Sultanahmet’in de minarelerine geçirilecek. Ama bir durun.. Şu Erdoğan’ı, sizin sayenizde bir devirelim.. Ondan sonra görürsünüz, o zincirlerin nerelere vurulduğunu” dedikleri bir ortamda..

Seçim meydanlarında ülkücülere, “Ayasofya’nın zincirleri kırılacak” taahhüdünde bulunduklarında..

“Ayasofya’nın zincirini kırmak ne demek? Bu Atatürk’e bühtandır. Atatürk, Ayasofya’ya zincir mi vurdu? Atatürk’ü, cami kapatmakla mı suçluyorsunuz? Atatürk’e siz ne demek istiyorsunuz? Vay Atatürk düşmanları” çıkışını yapacak CHP’lilere verebilecekleri bir cevap olmayan İyi Partililer..

Şimdi Ali Erbaş’ı, aynı duruma düşürmekten zerre miktarı çekinmiyorlarsa..

Yaptıklarını millete anlatmak da, bizim boynumuza borç olsun..

Bu ülkede Kur’an kurslarının kapatılmasını isteyenlerle..

Bu ülkede din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılmasını isteyenlerle..

Bu ülkede, başörtünün yasak olmasını isteyenlerle birlik olup..

Ali Erbaş’a “istifa çağrısı” yapanlar, ona “yazıklar olsun” saygısızlığı ile hitap edenler..

Kendilerini “yağlı kazığa oturtma” tehdidinde bulunanları bile, 28 Şubat davasında “Şikayetçi değilim” beyanı ile kurtarmaya çalışanlar..

Şimdi Ali Erbaş’tan şikayetçi oluyorlarsa..

Lafın bittiği yerdir..

Ülkücülük boyasının döküldüğü yerdir..

Milliyetçilik edebiyatının iflas ettiği yerdir..

“Halkın haklarını koruyacağız” sözünün, bir aldatmaca olduğunun ispatlandığı, tescillendiği yerdir..

Konu Ali Erbaş değil..

Konu; Yeniçağ gazetesinde dil uzatılan Ali Erbaş’ın sakalıdır.. Ali Erbaş’ın sarığıdır, cübbesidir! Ali Erbaş’ın okuduğu ayetleri ima ederek, ağzından çıkarılan yılan küstahlığına imza atmaktır..

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı