BIST9.915,62%2,05
USD32.509%-0.09
EURO34,7760%-0.56
ALTIN2.438,67%0.10

Ekrem ile “Rüşvetin belgesi mi olur lan pezev..” de aşıldı artık!

Ali Karahasanoğlu

Abone OlGoogle News
30 Mart 2024 10:11

Mafya babalarının karıştığı, eski Türkiye’nin büyük milyon dolarlık yolsuzluklarından birisinde, Emlakbank Genel müdürü Engin Civan’a, yargılanan işadamı sanıklardan birisi, mecbur kaldığı için rüşvet verdiğini mahkeme huzurunda itiraf etmişti..

Emlakbank Genel Müdürü Engin Civan, masum ve rahat bir eda ile, “Belgesi var mı?” diye sorunca..

Rüşveti veren işadamı, “Rüşvetin belgesi mi olur lan pezev..” diye çıkışmıştı.

Ne günlere geldik.

O Emlakbank..

Onunla irtibatlı kamu kurumları..

Bugün benzeri bir tane rüşvet iddiası ile gündeme geliyor mu?

Kimse kamu kurumundaki kişileri, “Rüşveti de aldın, ihaleyi de vermedin/tahakkuk eden paramı da ödemedin.. Ben de seni mafyaya verdim, seni kurşunlattım. Oh olsun” diye mahkeme salonunda itiraflarda bulunabiliyorlar mı?

Bırakın mahkeme salonlarını, dedikodu gazetelerinde bile, böylesi olayların bir tanesinden bahsedebilen var mı?

Nerden nereye geldik.

Evet, düne göre çok daha iyi bir konumdayız..

Ama kimse rehavete kapılmasın..

Kurumlar oturmuş değil..

Müesseseler, denetimler yerleşmiş değil..

Bugünlerden geri dönüş, küçük bir seçim sonucu değişikliği ile mümkün..

Yıllardır kamu kurumlarında bahsi açılmayan, en azından asgarisine indirilmiş olan rüşvet..

Bir seçim sonucu ile..

Tekrar kurumsallaşabilir..

Örnek mi?

İstanbul ve Ankara’daki son 5 yıl, geriye dönüşün izlerini bize gösteriyor..

Ankara’daki; pisliğinde mavi boncuk bulunmuş CHP’li belediye başkanı, SGK primlerini ödememede rekor üstüne rekor kırmış.

Bir yandan devletin primini ödemiyor.. Bir yandan gökdeleni yıkmamak için “Ne verecen abi” muhabbetleri yaptırıyor.

Rüşveti yeterince alamayınca, bir yıl içinde yıkacağını taahhüt ettiği gökdelen, 5 yılın sonunda orada duruyor.

Kimse sormuyor: “Ne verdin, ne aldın da yıkmadın, abi”

İstanbul’daki CHP’li ise, Ankara’dakine göre, kendince 5 yılı, çok temiz götürdü. Kendince daha temiz iş yaptı..

O da SGK primlerini ödememe konusunda rekor kırıyor ama..

Ahaliyi haraca bağlama konusunda, üzerine isim yok..

Dünkü mahkeme salonlarında haykırılan “Rüşvetin belgesi mi olur lan pezev..”ten, bugün artık balya balya rüşvet belgelerine geldik..

“Deste deste dolarlar”la rüşvetin en kral belgelerinin en geniş kapsamlı belgelerinin ortalığa saçıldığı günlere geldik…

Hem nasıl belgeler.

Hem nasıl görüntüler..

Öyle sıradan isimler değil. İBB Spor Kulübü başkanı işin içinde..

CHP İstanbul il başkanı, başkan yardımcısı işin içinde..

İstanbul’un koca koca belediye başkanları işin içinde. İBB Başkanı işin içinde..

Balya balya avroları, belediyenin kuruluşu spor klübü çantası ile taşıyan kamu görevlisine soruyorsun: “Bu ne parası?”

“Ben de bilmiyorum abi. Verdiler götürdüm. Söylediler saydım. Emrettiler teslim ettim” diyor..

Eskilerin rüşvetçi işadamı Selim Edes olsaydı, şöyle derdi: “Rüşvet işte ulan.. daha neyi anlatıyorsun”

İşe bakınız.

CHP İstanbul il binası satın alınacak..

Müteahhit yalvarıyor: “Bana iki milyon vereceksin dediler. Ne olursunuz, 1 milyon ile bu işi kapatalım!”

Selim Edes olacaktı, mahkeme salonunda bağırırdı: “Rüşvet işte ulan pezeve.. Daha neyin izahını yapıyorsunuz?”

Şişli Belediye Başkanı, Şişli halkına hizmet için oturduğu koltukta, CHP için bağış topladığını iddia ediyor..

Soruluyor, “makbuz kestiniz mi?”

40 yıllık mali müşavir olduğunu söyleyen belediye başkanı, “makbuz kesmeyi akledemedim” diyor..

Karşısındaki savcı, nezaketinden dolayı haykırmıyor: “Rüşvet işte ulan.. Daha ne konuşuyorsun?”

Maltepe Belediye Başkanı geliyor, “yardım paraları” diyor. Kendisini parti ilçe başkanı yerine koyup, belediye imkanları ile çanta dolusu paraları taşıttırıyor.. “Saymadım” diyor..

Savcımız sabrediyor, “Ulan bu fakirlikte, rüşvetin dışında hangi parayı, kim saymaz. Rüşvet ulan işte bu” demiyor..

Ekrem İmamoğlu’na soruyorlar, “bunlar neyin parası?”

“Arkadaşlar, bir usulsuzlük yapmışlar. Küçük bir usulsüzlük. Büyütülecek bir şey yok. Tapu değeri ile gerçek satış değeri arasındaki farkı, açıktan ödemiş arkadaşlar. Sıkıntı yok” diyor..

Karşısındaki muhabir soramıyor: “Binayı alan bir parti. Bir tüzel kişi.. Satan bir şirket.. Şirketin sattığı taşınmazın açıktan ödemesi mi olur ki, basit usulsüzlük diyorsun. Partinin aldığı binada, partinin açıkta hesabı mı olur ki, dışardan ödeme yapılmış, küçük bir yanlışlık diyorsun. Apaçık rüşvet ulan bu, rüşvet” diyemiyor..

Balya balya avroları, 4,5 saat saydıklarını itiraf eden Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi ve aile şirketinin müdürü, paranın yüklü olmasından dolayı, spor klübü başkanı ile birlikte para teslimine gittiklerini iddia ediyor.

Kamera kayıtları yalanlıyor, arada 2 saatlik fark ile, ayrı ayrı çantalarla gelinmiş, paraların sayıldığı mekana..

Muhteremler anlatıp, ellerini kollarını sallayıp, adliyeden çıkıp gidiyorlar..

Bir adam çıkıp da söyleyemiyor:

“Rüşvet işte ulan, rüşvet. Daha neyi konuşuyorsunuz siz?”

Ve son vukuatta..

Ekrem İmamoğlu’nun büyük ortağı olduğu aile şirketi, bir çırpıda 50 milyon dolarlık üç villası olan şirketi satın alıyor.

Mal beyanına bakıyorsunuz.

Bu alımla ilgili bir ayrıntı yok.

Evvelki mal beyanı ile kıyaslıyorsunuz, satılan bir mal da yok.

Bankadan çekilmiş, azalan bir para hesabı da yok.

Eşinin altınlarında azalan bir şey de sözkonusu değil..

5 yıl önceki mal beyanı ile, bugünkü mal beyanını kıyasladığınızda, tüm mallar yerinde sayıyor.

Bir de fazladan, şimdi 50 milyon dolarlık bir taşınmaz eklemesi var..

Selim Edes olsaydı..

O meşhur mahkeme salonundaki çıkışı ile cevabını verirdi..

Ama maalesef, Ekrem İmamoğlu’nu karşısına alan araştırmacı gazeteci Uğur Dündar hatırlatamıyor..

Hatta soramıyor: “Bu 50 milyon doların kaynağı nedir? Ne sattınız da, bunu aldınız? Satan adamın, İBB ile ihale ilişkisi nedir, hangi boyuttadır?”

Ali Karahasanoğlu

Akit TV köşe yazarı