Paris beklerken, Delhi kaosu!
Ali Karahasanoğlu
“Ben başbakan olacağım. Ben başbakan olacağım” diyen Meral ablamıza bakın..
2019 mahalli seçimlerinde, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya başta olmak üzere, birçok büyükşehirde İyi Parti olarak aday çıkarmayıp, CHP’li adayları desteklediler..
2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, “İlla da illa. Seçilebilecek bir aday ile seçime gidelim.. Seçilebilecek adaylar ise, ya Ekrem İmamoğlu’dur, ya da Mansur Yavaş’tır” dedi..
Bu iki isim cumhurbaşkanı adayı gösterilmeyince 6+1 masasını dağıttı.
Ancak, bu iki isim kendisini ziyaret edip, “Cumhurbaşkanı yardımcısı olalım. Siz de masaya dönün” çağrısı yapınca..
Akşener, bu iki ismi o kadar önemli görüyormuş ki, cumhurbaşkanı yardımcılığı adayı olmaları şartı ile tekrar masaya döndü..
Şunun şurasında, iki ay öncesine kadar, Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’da, Mansur Yavaş’ı da Ankara’da, kendi partisinin büyükşehir belediye başkan adayı olarak gösterebilecekleri konuşuldu..
Şimdi bakın, Meral ablamız hangi noktaya gelmiş.
Önce Yavaş’ından başlayalım..
Önce Meral ablamızın, Mansur Yavaş’a söylediklerinden başlayalım..
“Kopunca bir büyük savaş,
Er tez gider, korkak Yavaş.
Yüreksize akçayla aş.
Erlere meydan görünür.”
Dur abla, dur..
Daha 7 ay önce Mansur Yavaş, senin cumhurbaşkanı adayın idi.
Mansur Yavaş, Türkiye’yi yönetecekti.
Ankara’ya çağ atlattığı gibi, Türkiye’ye de çağ atlatacaktı..
Sen, öyle diyordun..
Sadece cumhurbaşkanı adayı kim olsun tartışmalarında değil..
Cumhurbaşkanı seçimi mitinglerinde de, Kılıçdaroğlu Ekrem İmamoğlu ile
Meral Akşener de Mansur bey ile il il dolaşıyordu..
N’oldu da şimdi, Mansur korkak oldu?
5 ayda mı öğrendin, Mansur Yavaş’ın korkak olduğunu..
Ne oldu da şimdi Mansur, yavaş oldu!
İyi Parti’den 14 Mayıs’ta milletvekili seçilen, daha sonra partisinden istifa eden Adnan Beker’in dediği gibi, “Allah bu memlekete acımış”..
Eğer Allah bu memlekete acımamış olsaydı, “korkak ve yavaş” bir adamı, ülkeye cumhurbaşkanı mı seçtirecektin, Meral hanım..
Mansur Yavaş için yapılan yorumu bir kenara bırakalım..
Mansur Yavaş dahil, tüm CHP’li büyükşehir belediye başkanlarına yapılan genel değerlendirmede..
Özellikle de Ekrem İmamoğlu’nun kastedildiği açık olan, Meral hanımın yorumu ise, şöyle..
“Ülkemizde özellikle büyük şehirlerimizde ulaşım hizmetlerinin başarısından söz etmek mümkün değil. Gelişmiş ülkelerdeki şehirlerle kıyasladığımızda ulaşım hizmetleri hem nitelik hem nicelik açısından beklentileri karşılayamıyor. İktidarın yerel yönetimlerini bakışını dikkate aldığımızda bu durum hiç şaşırtıcı değil.”
Bu değerlendirmelerden sonra, adrese teslim göndermesini de yapıyor, Meral Hanım:
“Her seçimden önce Berlin’i, Paris’i vaat ediyorlar ancak Delhi’nin, Cakarta’nın kaosuna mahkum ediyorlar.”
İstanbul’da yaşayan insanlar olarak, biz her gün yol kenarlarında park etmiş otobüsleri görüyor, bunu haberleştiriyorduk..
Ama bu kadar güzel ifade edemiyorduk, İstanbul’un ulaşım sorununu..
Şimdi Meral hanım, İstanbul’un trafiğini öyle güzel ifade etmiş ki..
Düne kadar İyi Parti’ye İstanbul’dan bir ilçe verseler, destek sözü alacaklarken..
Bu güzel tespitten sonra..
Meral hanıma gelecek övgülerin havası ile..
İyi Parti artık, İstanbul’da bir ilçe belediye başkanlığı ile de sanırım yetinmez..
***
Şimdi söyler misiniz, hain, alçak, adi, soysuz kim?
Cumhuriyet gazetesinde yazan Barış Terkoğlu diye bir şımarık çocuk var..
Dün, gazetesindeki köşesine şu başlığı atmış:
“Hain, alçak, adi, soysuz Vahdettin”
Aklı sıra, bu sıfatları Mustafa Kemal’e söyleterek, kendisini de tepkilerden kurtarmayı planlamış..
Gereksiz tartışmayı sevmem..
Barış Terkoğlu’nun, yazarı olduğu Cumhuriyet’te yayınlanan ve arkasına saklanılan Mustafa Kemal’in, 14 Haziran 1919’da, Amasya’dan doğrudan padişah Vahideddin’in şahsına gönderdiği telgraf metnini aktarayım:
“Büyük milletin ve kutsal halifeliğin tek sağlam direği olan saltanatınızı Cenabıhak afetlerden korusun. Memleketimizin bugün uğradığı felaketlerin baskısı ve vatanın parçalanma tehlikesi karşısında, ancak yüce şahsınız başta olmak üzere milli ve mukaddes (kutsal) bir kudretin var olma haykırışı vatanı ve devlet bağımsızlığını ve milleti ve şanlı hanedanımızın altı buçuk asırlık yüce tarihini kurtarabilir.”
Alçak ha!
Hain ha..
Adi ha..
Soysuz ha!
Şimdi bir daha oku Barış, Mustafa Kemal’in telgrafını ve söyle, bu sıfatları kim hakkediyor?
Burda bitmiyor, Mustafa Kemal’in telgrafı.
Devamında söylenenler ise, bugün kimlerin hain, kimlerin alçak, kimlerin adi, kimlerin soysuz olduğunu daha net gösteriyor.
M. Kemal, Vahiddedin’e gönderdiği telgrafta belirtiyor: “Yüksek huzurlarınıza son defa kabul edildiğimde, İzmir acı olayından pek hüzünlü olan kalbiniz ve kurtuluş noktasına ait gönlünüze doğan düşünceleriniz bu anda bile hafızamda bütün canlılığıyla yaşamaktadır. Esin kaynağını, sizin bu samimi dileklerinizden alan azim ve imanla görevimi yapıyorum.”
Bitti mi?
Bitmedi..
Mustafa Kemal öncülüğünde Sivas’ta toplanan kongrenin aldığı kararları da aktarayım: “Osmanlı toplumunun bütünlüğü ve millî bağımsızlığımızın sağlanması, yüce hilâfet ve saltanat makamının korunması için millî kuvvetleri etkin ve millî iradeyi hâkim kılmak esastır.”
Vay uyanık Barış vay..
Demek, hain ha..
Demek adi ha..
Hem de M. Kemal, böyle söylüyor ha.
İşte M. Kemal’in telgrafı..
İşte M. Kemal’in de bulunduğu kongrede alınan karar!