Samanlıkta kaybedilen yüzüğü, Külliye'de aramak!
Ali Karahasanoğlu
Olayları uzun uzun anlatmaktansa, Nasreddin Hoca’dan bir fıkra aktarmak, konuyu çok daha güzel özetlemiş oluyor..
Biz de öyle yapalım.
Nasreddin Hoca’dan bir fıkra ile olayı özetleyelim..
Nasreddin Hoca, sokaklarda yana yakıla bir şey ararken görenler, merakla ne aradığını sorarlar.
Hoca biraz sakinleşir, “Yüzüğümü kaybettim, onu arıyorum” der..
Hoca’nın, sokağın bir ucundan diğer ucuna, köyün bir ucundan diğer ucuna değişik yerlerde yüzük aramaya devam ettiğini gören komşuları, yardımcı olmak için hocaya sorarlar:
“Hocam yüzüğünü nerede kaybettin.. Biz de yardımcı olalım..”
Hocanın verdiği cevap, köylüleri şaşırtır..
“Evimin samanlığında kaybettim.”
Komşular biraz önce yardımcı olmak istedikleri Hoca’ya sinirli bir tarzda çıkışırlar:
“Hoca, hoca.. Samanlıkta kaybettiğin yüzüğü niye sokaklarda arıyorsun?”
Hocanın verdiği cevap en saf akılları bile hayrete düşürecek gülünçlüktedir:
“Buraları aydınlık da onun için.”
Rahmi Koç ve Ali Koç’un, Koç Holding patronları olarak, 14 Mayıs seçimleri öncesinde soldan çarklı medya organlarına dağıttıkları desteklerdeki kayıplarını, Cumhurbaşkanı Külliyesi’nde ararcasına, önceki gün sürpriz bir şekilde Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmeleri Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasını aklıma getirdi..
CHP’ye, İyi Parti’ye, Ekrem İmamoğlu’na destek ile seçim öncesini götürdüğünüze göre, seçim sonrasında da, CHP’nin merkezinde, İyi Partinin genel başkanlığında, Ekrem İmamoğlu’nun büyükşehrinde kayıplarınızı telafi etmenin arayışı içinde olmanız gerekiyordu..
Ömer Koç, Ekrem İmamoğlu ile seçim öncesi fotoğraflar verdiğine göre..
Seçim sonrasında da, o fotoğrafların devamını görmemiz gerekiyordu..
Ama ne yapsınlar..
Samanlıkta kaybettikleri yüzüklerini..
Cumhurbaşkanı külliyesinde arıyorlar.
Çünkü samanlık karanlık..
Çünkü millet, CHP’ye güvenmiyor..
Sıkı-fıkı oldukları Ekrem İmamoğlu’na, kendi partisi bile güvenmiyor.
Genel başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na güvenmiyor.
Partinin İl başkanı büyükşehir Belediye Başkanı’na güvenmiyor..
Cumhurbaşkanı Külliyesi ise aydınlık..
Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu alan ışık saçıyor..
Onun için de, seçim sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu’nu değil, Ekrem İmamoğlu’nu değil, Tayyip Erdoğan’ı ziyaret ediyorlar..
Rahmi Koç ve Ali Koç’un, Erdoğan’ı ziyaret etmelerini dün hatırlatmış ve prensip olarak “Hans’ın Türkiye’de yatırım yapmasını beklediğimiz bir dönemde, David’in Türkiye’ye dolar akıtmasını gözlediğimiz bir konjonktürde, Koç Holding Türkiye’ye bir yatırım yapacak ve bunun için de Erdoğan’dan yardım istiyorsa, buna itiraz etmememiz gerektiği”ni hatırlatmıştım..
Ben samimi görüşümü açıkladım.
Yerli otomobilin yüzyıl sonra üretilmesindeki gecikmenin rahatsızlığı ile Türkiye’de siyasi görüş farklılıkları gözetilmeden, işadamlarının ülke ekonomisine katkı sunmalarını arzu ettiğimi belirttim.
Ülkedeki zengin ailelerin ekonomik gücünün, yönetim değişikliği için kullanılmasının yanlışlığını ifade ettim.
Herkesin kendi çapında, ülkenin kalkınmasında neler yapabileceğinin arayışı içinde olması gerektiğini hatırlattım.
Siyasi yönetimlerin de, ülkenin zenginliği için, siyasi görüş farklılıklarını gözardı ederek, taş üstüne taş koyan herkes için, önünde ne engel varsa, onları kaldırmasının zorunluluğuna işaret ettim.
İyi niyetle, hoşgörülü bir yorumda bulunmaya çalıştım..
Yazıma gelen yorumlar ise, gerçekten konunun çok hassas olduğunu gözler önüne seriyordu.
“Yüzbinlerce kişiye iş sağlıyor. Ülkenin gururu. Peki sizler! Parazit gibi yaşamaktan başka ne yaptınız?” diye sitemini dile getiren de oldu..
“Sen yazmadan, onların düşünmesi lazım, bunları” diyen de oldu..
Daha geniş bir yorumla,
“Cumhur İttifakının karşısındakilerin karşı olmalarının ASIL SEBEBİ Komprador Burjuvazinin ÇIKARLARINI korumak, sürdürmek ve daha fazlasını elde etmelerini sağlamaktır... Bunu herkes zaten biliyor...
Buna rağmen bu görüşme de ne oluyor diyorsan bu anlamsızdır...
Kendisine oy vermeyeni ve muhalefet edeni bir iktidar DÜŞMAN İLAN EDEMEZ... Yasal da değil, demokratik de değil, insan haklarına da aykırı... Herkes özgürce oyunu verir. Kazanan iktidardan DEVLET VATANDAŞ ilişkisi kapsamında her şeyi de İSTER... Bu kadar da basit...” diyen de oldu..
Arka planı özetlemek için, “Bunlar montaj sanayi temsilcileri” diyen de oldu..
Bir yorum daha aktarıp, bazı okurlarımızın “uzun yazıyorsun, atlayarak okuyoruz” eleştirisine kulak vererek bitirmiş olayım.
“Doğru her zaman bir tanedir. Zaten son noktayı ve kısaca (Hans’ın koçu) diye koymuşsunuz. Koç’lar yıllarca bu ülkeye bir kaşık menfaat sağladı, 10 KEPÇE Hans’a taşıdı. Hans’ın dostlarına dost oldular, desteklediler, düşmanlarına da düşman olup, önünü kesmeye çalıştılar.
Kısacası varlığı ve yokluğu pek farketmiyor. İşadamları her iktidar ile fikirleri uymasa da ilişki içinde olmak zorunda. Hele bu Koç grubu ise, Koç grubunun artık nerdeyse devlet kadar gücü olmasına rağmen, Reis’i menfaat icabı ziyaret ettiğini mi düşünüyorsun yani? Sonra geçmişte ne yapmışlar ki, Sözcü’ye reklam vermek, ne ara kusur oldu Ali bey? Koç grubu devletçi, demokrasiden yana tavır alan Atatürkçü bir çizgiye sahip kurum. Bundan rahatsızlığın ne, onu anlamadım?”
Okurumuza cevabımızı da verelim:
Dün de belirttim..
Sözcü gazetesi hemen her haberinde Tayyip Erdoğan’a saldırırken, Sözcü ile aynı teknik özelliklere sahip Hürriyet-Sabah gibi gazetelere verilmeyen reklamlar bu gazeteye verilirse..
“Erdoğan’a saldırının sponsoru mu olunuyor” sorusu akla gelir.
Nokta!