Modern Çağın Ahlaki Yozlaşması
Günümüz dünyasında teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte, insanlık yeni bir imtihanla karşı karşıya kalmıştır: sanal zorbalık.
Amacımız, gençlerimizi ve toplumumuzu bu beladan korumak, ahlaki bir uyanışa vesile olmaktır.
Öncelikle, sanal zorbalığı tanımlayalım. Sanal zorbalık, dijital ortamlarda, sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları, oyun platformları gibi bir kişinin başka bir kişiye karşı kasıtlı olarak zarar verici, aşağılayıcı veya tehdit edici davranışlarda bulunmasıdır. Bu, anonim hesaplar arkasına saklanarak yapılan hakaretler, yalan haberler yayma, özel fotoğrafların izinsiz paylaşımı veya sürekli taciz şeklinde kendini gösterir. Geleneksel zorbalıktan farklı olarak, sanal zorbalık sınır tanımaz; gece gündüz, evde veya okulda, her an mağduru takip eder. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) buyurduğu gibi, "Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir." (Buhari) Ancak, bu sanal dünyada dilin yerini klavye almış, elin yerini ise fare tutmuştur. Bu araçlar, ne yazık ki, bazılarının kalplerindeki kin ve hasedi dışa vurmasına vesile olmaktadır.
Sanal zorbalığın nedenlerine baktığımızda, kökünde ahlaki erozyon ve manevi boşluk yattığını görürüz. Modern hayatın getirdiği bireysellik, gençleri aile bağlarından koparmakta, onları sanal alemin cazibesine teslim etmektedir. Aile içinde dini eğitim eksikliği, Kur'an okuma ve hadis öğrenme gibi manevi beslenmenin ihmal edilmesi, gençlerin vicdanlarını zayıflatmaktadır.
Batı kaynaklı sosyal medya platformları, özgürlük adı altında ahlaksızlığı teşvik etmekte, gençleri rekabetçi ve kıskanç bir yapıya sürüklemektedir. Örneğin, bir genç güzel bir fotoğraf paylaştığında, kıskançlık duygusuyla dolu başka biri onu aşağılayıcı yorumlarla taciz edebilmektedir. Bu, Kur'an-ı Kerim'de yasaklanan gıybet ve iftira günahlarına benzemektedir: "Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın." (Hucurat Suresi, 12)
Gerçek hayatta yüz yüze gelindiğinde utanç duyulacak sözler, sanal ortamda kolayca sarf edilmektedir. Toplumumuzda, özellikle genç kızlarımız ve delikanlılarımız, bu tuzağa düşmekte; bir anlık öfke veya eğlence amacıyla başkalarının onurunu zedelemektedirler. Nedenler arasında, medya ve eğlence sektörünün şiddeti normalize etmesi de vardır. Batı menşeli diziler ve oyunlar, zorbalığı kahramanlık gibi göstermekte, genç beyinleri zehirlemektedir.
Sanal zorbalığın etkileri ise yıkıcıdır ve toplumumuzun geleceğini tehdit etmektedir. Mağdurlar, psikolojik travmalar yaşamakta; depresyon, anksiyete, hatta intihar düşünceleri gibi ağır sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Özellikle gençler arasında yaygınlaşan bu sorun, okul performansını düşürmekte, sosyal ilişkileri bozmaktadır. Bir araştırmaya göre, sanal zorbalığa maruz kalan gençlerin yüzde 20'si intihar eğilimi göstermektedir
Peki, bu belaya karşı nasıl mücadele edebiliriz?
çözümün temelinde manevi eğitim yatar. Aileler, çocuklarını küçük yaştan itibaren Kur'an kurslarına göndermeli, onlara Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) ahlakını öğretmelidir. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisi gibi, sanal alemde de başkalarının acısına duyarsız kalmamayı aşılamalıyız. Okullarımızda, milli eğitim müfredatına sanal zorbalık eğitimi eklenmeli; ancak bu eğitim, dini ve ahlaki değerlerle zenginleştirilmelidir. Devletimiz, sosyal medya platformlarını denetlemeli, anonim hesapları sınırlamalı, yasal cezaları artırmalıdır. Zira, adalet devletin temelidir; sanal zorbalık yapanlar, caydırıcı cezalarla karşılanmalıdır.
Ayrıca, mağdurlara destek hatları kurulmalı; psikolojik yardım, dini rehberlik ile birleştirilmelidir. Unutmayalım, Kur'an-ı Kerim'de "İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur." (Fussilet Suresi, 34) buyurulmaktadır. Bu ayet, bize zorbalığa karşı sabır ve iyilikle karşılık vermeyi öğretir.
Aile, toplum ve devlet el ele vererek, gençlerimizi bu fitneden koruyabiliriz. Maneviyatımızı güçlendirerek, teknolojiyi hayra vesile kılabiliriz. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) ümmeti olarak, birbirimizi incitmek yerine kollamalı, adalet ve merhamet yolunda yürümeliyiz. Bu yazı, bir uyanış çağrısı olsun; her birimiz, sanal alemde de olsa, ahlak timsali olalım. Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Serhat Kılıç