Biz San Marino muyuz?

Açıkçası üzgün ve kızgınım. İtalya karşısındaki Milli Takım herkesi hayal kırıklığına uğrattı.

Yenildiğimiz takım İtalya...Bu şampiyonanın en büyük favorilerinden biri. 3-0 yenildik. 4'de yiyebilirsiniz, 5'de yiyebilirsiniz ama böyle oynayarak değil.

Bu hüsranın faturasını kime çıkarırsın diye soracak olsanız; 'Şenol Güneş' derim.

A Milli Takım'ın maça başladığı oyun anlayışıyla kaybedeceği o kadar belliydi ki. Oyunu kendi alanında kabul eden, ileride basmayan, rakibi bekleyip hızlı çıkma düşüncesinde olan bir takım vardı sahada.

Bu anlayış, hızlı ve etkili oyunculara sahip rakip karşısında bir bakıma intihardı. İşte biz bunu yaptık. İstediğiniz kadar alan daraltın, istediğiniz kadar kalabalık olun, adamlar pire gibi kaçıyorlar. Buna rağmen ilk yarıyı golsüz bitirdik. Ama aynı anlayışa devam ettik. 

Elimizde topu çok iyi kullanan Hakan Çalhanoğlu ve Yusuf Yazıcı gibi oyuncular varken, Burak Yılmaz gibi Avrupa'nın en formda golcülerinden biri varken topu rakibe teslim edip adeta 'gel bizi yen' dedik. 

Peki önde basıp, rakibe karşılık vererek oynasaydık kazanabilir miydik? Belki yine kaybederdik ama oyuna ortak olurduk. En azından böyle kötü bir şekilde yenilmezdik.

Heyecanla tribüne gelen, ekranları başında umutla maçı izleyen milyonlara yazık.

Şenol Güneş, maçtan önce "Bu şampiyonada iz bırakmak istiyoruz" demişti...Hocam böyle mi iz bırakacağız? Bu takım Dünya Şampiyonu Fransa'ya kaybetmeden buraya geldi. Hollanda'yı yendi. Hem de çatır çatır oynayarak. Sayın hocam; o zaman da bu takımın başında siz vardınız...Peki bu korku niye? Allah aşkına hocam; biz San Marino muyuz?