42. Yıldönümünde Kayseri’de Anılan Bedir Karahan Kimdir?
Her yıl olduğu gibi, Ağustos ayının ikinci haftasında Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Kırkgeçit Kevenli Köyü’nde düzenlenen anma etkinlikleri kapsamında, bu yıl da (9-10 Ağustos 2025) merhum Şeyh Bedir Karahan için bir program gerçekleşti.
Her yıl Ağustos ayının ikinci haftasında, tasavvuf dünyasının önemli isimlerinden Sultan Bedir Karahan için düzenlenen anma etkinlikleri, bu yıl da Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Kırkgeçit Kevenli Köyü’nde düzenlendi. 9-10 Ağustos 2025 tarihleri arasında planlanan program, merhum Şeyh Bedir Efendi‘nin vefatının 42. yıldönümünü anmak üzere binlerce sevenlerini yine bir araya getirdi.
Bu manevi etkinlikler, Kutb-ül Aktab olarak tanınan Sultan Bedir Karahan’ın yeni nesillere bıraktığı manevi mirasını yaşatmayı amaçlıyor. Peki, Sultan Bedir Karahan kimdir? Hayatı, tasavvufi yolu ve bıraktığı etkiyi derinlemesine inceleyelim.
Sultan Bedir Karahan, 1901 yılında Kayseri iline bağlı Sarız ilçesinin Çavdar köyünde dünyaya geldi. Aslen Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen “Müezzinoğulları” Türk boyundan gelen bir aileye mensup olan Bedir Karahan’ın soyu, tarihteki ilk Müslüman Türk devleti Karahanlılar’a dayanıyor. Kendisine soyadlarının neden “Karahan” olduğu sorulduğunda, “Bizim soyumuz Karahanlılar’dan geliyor” cevabını verdiği rivayet edilir. Ailesi, İslam’ın tebliğ edildiği dönemlere uzanan bir silsileye sahip; annesi Ehlibeyt’ten olması nedeniyle “seyitlik” unvanı taşıyor. Babası İbrahim (İbiş) Efendi, çevresinde sofrası herkese açık, gönül zengini bir zat olarak tanınıyordu. İbiş Efendi, üç kardeşiyle birlikte Kurtuluş Savaşı’na katıldı; kardeşlerinden ikisi seferberlikten dönmedi, kendisi ise Sivas’ta hastalanarak tedavi edildi. Bedir Karahan, bu vatanseverlik mirasını hayatı boyunca taşıdı.
Çocukluğundan itibaren dine düşkün olan Bedir Karahan, babasının yönlendirmesiyle ilim tahsiline başladı. İlk olarak Pınarbaşı’nda Kur’an eğitimi aldı, ardından Kayseri medreselerinde hadis, fıkıh, tefsir ve Arapça gibi dersler gördü. Hocası Şeyh Bedreddin Efendi, onun kabiliyetini fark ederek tasavvuf ve tarikat yolundan bahsetti ve Mısır’a ilim tahsili için gönderdi. Mısır’dan döndükten sonra Malatya Hekimhan’da dört yıl askerlik yaptı. Bu dönemde ticarete atıldı, ancak tarikata girdikten sonra dünyevi işleri bırakarak tüm servetini hizmet yolunda harcadı. Kendisine sorulduğunda, “Mürşidimden ders alıp tarikata girince gönlümde ilahi aşk tecelli etti. Dünya boş bir oyun” diyerek maneviyata yöneldiğini ifade etti.
Bedir Karahan, Nakşibendi tarikatı silsilesinde önemli bir yer tutuyor. Zamanının Kutb-ül Aktabı olarak bilinen bu zat, tevazu sahibi, az konuşan, çok ağlayan bir insandı. Tebessümüyle etrafı muhabbetle doldurur, nemli bakışlarıyla feyiz saçardı. Keskin nazarları, el tuttuğu kişilerin bayılmasına neden olacak kadar güçlüydü. Bir dönem Kırkgeçit yakınındaki mağarada inzivaya çekildi, ancak manevi işaretle topluma karışarak irşad vazifesine başladı. 32 yıl mürşid-i kâmil olarak görev yaptı, birçok ili gezerek insanları hak yoluna davet etti. Özellikle birlik ve beraberlik nasihatleriyle tanındı. İhvanlarına, “Allah’ın emirlerine uyun, istikametten ayrılmayın” derdi.
Hayatının son yıllarında sakalları beyazlamış, başı hafif sağa eğik bir zat olarak hatırlanan Bedir Karahan, 14 Ağustos 1983’te Pınarbaşı’nda vefat etti. Vefatından önce ihvanlarına, “Benden sonra kırk sahte şeyh çıkabilir, aldanmayın” uyarısında bulundu. Yerine geçecek kişilere ilişkin, icazet konusunu Allah’ın iznine bıraktı. Bedir Karahan’ın manevi mirası, müridi Nevşehirli Hüseyin Gümüş Efendi üzerinden Avrupa’ya taşındı. Hüseyin Gümüş, Bedir Karahan’ın talimatıyla Almanya’ya giderek camiler açtı, ezanlar okuttu ve İslam’ı yaydı. Bu zincir, Alman asıllı Müslüman psikolog Rashid İbrahim Haake ile devam ediyor; Haake, batı ülkelerinde tasavvufi çalışmaları sürdürüyor.