BIST9.981,76%0,67
USD32.5515%0.13
EURO34,9043%0.37
ALTIN2.439,27%0.02

Çocukluk cennet çiçeğimizdir, bayramlarda açar

Mustafa Armağan

Abone OlGoogle News
11 Nisan 2024 11:22

Dünya aylarının sultanı Ramazan-ı Şerif bir kere daha kuyruklu yıldız gibi geçti ömür semamızdan, Süheyl Ünver’in dediği gibi inşaallah kuyruğundaki altın tozlarını gönül kubbemize serperek…
Ve bayram… Bayram gibi olmayan bir bayram…
Bayram elbette, 1445 Ramazanının bayramı ama Gazze bize dert oldu. Hepimiz işgal altında olduğumuzu hissettik ve bu boynu büküklük; bayramı da can evinden vurdu.
Bu hal bir dirilişe dönüşsün diye dua edelim ama önce biz düzeleceğiz ki Allah (cc) da bizi düzeltsin, ıslah etsin.
İşte bayram bu duygularla geldi ve bu yazıyı okuduğunuz dakikalarda yarılamış olacak ömrünü.
İster istemez çocukluk bizi bir kuyu gibi kendine çekiyor böylesi bedbin hislere kapıldığımızda.
Dönüyor ve çocukluğun kapılarını çalıyoruz.
Kirli çağdan temiz çağa bir yürüyüş hasreti var hepimizde çünkü.
Çocukluk her insana bağışlanmış bir cennet hayatıdır.
Hazret-i Âdem babamız yetişkin bir insan olarak halk edildi ve doğrudan cennete dahil edildi.
Peki Hz. Âdem çocukluğunu yaşadı mı? Hayır.
Havva anamız da yaşamadı.
Ancak onlara cennette bir hayat bahşedildi.
İnsanoğlunun ilk yerleşimi cennetti.
Hz. Âdem ve Hz. Havva cennette yaşadılar ama çocukluklarını yaşamadılar.
Hiç çocuk olmadılar. Çocukluk nedir bilmiyorlardı.
Ama cenneteydiler.
"Ey Adem! 'Eşin ve sen cennette kal, orada olandan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz'; dedik. Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara; 'Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz'; dedik.” (Bakara, 35-36)
Böylece dünyaya indirildiler.
Derken çocukları oldu. İşte onlar cennet nedir bilmeyen ilk insanlardı.

Cennetin kokusunu, tadını, rengini bilmiyorlardı.
Ancak onlara yeni bir lütuf kapısı açıldı.
Adına çocukluk denildi.
Çocuklukta insanın, meleklerin korktuğu “bozgunculuk yapacak, kan dökecek biri” olma vasfı kaldırılmıştır.
Çocuk adeta Hz. Âdem ve Havvâ’nın cennetteki hayatlarına benzer bir saflık, temizlik ve günahsızlık içerisinde yürür ergenliğe.
Hz. Âdem ve Havvâ’dan esirgenen, geri alınan Cennet hayatı, torunlarına onların hiç yaşamadıkları çocukluk verilmek suretiyle telafi edilmiştir.
Çocukluk cennetimizdir.
Her çocuk hanemize cennet hayatının kokusunu getirir.
Onun için eski insanlar çocuğu uluorta öpmez, uykularında öper, koklarlarmış.
Cennet kokusunun yavrularından nasıl buram buram tüttüğünü en iyi anneler hisseder.
Ve işte bayramlar ile çocukların bağı burada ortaya çıkar.
Bayramlar bizi fıtratımızla buluşturan kutsal kırılma noktalarıdır.
Zamanın içinde açılan yarıklardır ki biz o yarıklardan cennet hayatındaki duruluğu, zevki, şetareti seyrederiz.
Ramazan bayramının ismi de “Iydu’l-fıtr” yani fıtr bayramı değil midir?
Fıtr burada orucun açılmasını anlatmakla birlikte fıtrat kelimesiyle de aynı kökten gelir.
Fıtrat yani yaratılış. Yani insan için yaratılışın ilk günleri, çocukluktur.
Çocukluk cennetin nasıl bir hayat olduğunu tatmamız ve yıllar saçlarımıza kar gibi yağdığı demlerde hatırlamamız için altın bir anahtardır.
Bu anahtar işte bayramlarda açar Cennetin kilidini bir iki günlüğüne.
Ve çocuklar, o hayata dünyada değmiş olanlar sevindirilir.
Sevindirilir ki cennet sesiyle, kokusuyla, rengiyle hanelerimize bir anlık doğsun.
Doğsun ki hatırlayalım o çocukluk dışında kokusunu hiç duymadığımız ezelî yurdumuza iştiyakla yönelelim, cehennem yolundan uzaklaşıp cennet yoluna sapalım.
Bayramlar bunları bize hatırlatmak için var ve çocuklar bunun için bayramların özüdür.

Mustafa Armağan

Akit TV köşe yazarı