BIST9.645,02%-0,50
USD32.5774%0.07
EURO34,9106%0.14
ALTIN2.440,11%0.41

Tekâsür suresinin uyarısı

Yaşar Değirmenci

Abone OlGoogle News
22 Mayıs 2022 08:03

Eğer insan bilfiil lezzetlere başlamaktan ibaret olan birinci âfetten kurtulursa, bu ikinci âfetten kurtulamaz. Düşmanlık ve dostluk da halka olan ihtiyaçtan doğar. Bu ihtiyaçtan haset, kin, riya, gurur, yalan, kovuculuk, gıybet, kalp ve dile mahsus olan diğer günahlar neşet eder! Bu günahların diğer azalara sirayet etmesinden de insan kurtulamaz. Bütün bunlar malın uğursuzluğundan, onu korumak ve çoğaltmak ihtiyacından doğar. Öyle bir beladır ki hiç kimse bu beladan kurtulamaz, Şöyle ki, malı koruyup çoğaltmak insanoğlunu Allah’ın zikrinden alıkoyar. İnsanı Allah’ın zikrinden alıkoyan her şey zarardır ve bunun için de Hz. İsa şöyle demiştir:

-Malda üç âfet vardır; biri helâlinden kazanmamaktır.

-Helâlinden kazanırsa diğer âfet nedir?

-Hakkı olmayan yere sarf etmektir!

-Hakkı olan yere sarf edilirse diğer âfet nedir?

-Bu takdirde de malı korumak ve geliştirmek kendisini Allah’ın zikrinden alıkoyar!

İşte müzmin hastalık budur. Çünkü ibâdetlerin temeli, beyni ve sırrı Allah’ın zikrini ve azametini düşünmektir. Bu ise, her şeyden boş olan bir kalp ister. Gayrimenkulün sahibi ise sabah akşam çiftçi ile mücadele edeceğini, hesaba tutulacağını, ortaklarla münakaşa edeceğini, su ve sınır meselelerinde münazaa edeceğini, vergi hususunda devlet memurlarıyla uğraşacağını, tamirde ücretlilerin kusur gösterdiği şeyler hususunda münakaşaya tutuşacağını, çiftçilerin hainlik yapıp çaldıkları için, onlarla mücadele edeceğini düşünür.

Ticaret sahibi, ortağının hıyanetini kârı kendisine alacağını, çalışmaktaki kusurluluğunu ve malı zayi edeceğini düşünür. Koyun sahibi de bunun gibi şeyler düşünür. Diğer mal sahipleri de bu tür şeyler düşünür.

Oysa insanoğlunun düşüncesi, parayı nereye sarf edeceği nasıl koruyacağı, birisi ona muttali olursa ne olacağı ve halkın oradan tamahlarını nasıl keseceği hususunda durmadan düşünür. Dünya için düşünmenin sonu gelmez. Günlük nafakasını bulan bir kimse, bütün bunlardan emin ve salimdir.

İşte dünyevî âfetlerin özeti bunlardır. Hele mal sahiplerinin dünyada çektikleri korku, üzüntü, gam; haset edicileri defetmek hususundaki yorgunluk, malın kazanılması korunması hususundaki zorluklar da cabası! Onlarda durum bu iken, malın panzehiri; nafakasını ondan almak, kalanını hayrat yollarına sarf etmektir. Bundan başkası zehir ve âfettir. Allah Teâlâ’nın selâmetini, lütuf ve keremiyle güzel yardımını talep ediyoruz. Allah her şeye kâdirdir. (İ. Gazali- İhya)]

*Dünyayı cehenneme çevirenler, biriktirme tutkusu olanlar, güç tutkusu, iktidar tutkusu, servet tutkusu. Yetmiyor mu? Bu üç tutku bir araya geldiğinde şeytanlar orada temerküz etmiyor sadece, onlar da şeytanlaşmış oluyor. Tut tutabilirsen insanoğlunu kim tutacak? Nefret tutacak tabii ki onun için Allah tutmak istiyor, Allah insanoğluna kendini tut ey insanoğlu diyor, kendini tut. Onun için oruç tut diyor oruç tutmak kendini tutmaktır da onun için. Onun için namaz kıl diyor. Yani namaz seni kılsın aynı zamanda sen namazı kıl ki diyor. Vakit sana sahip çıksın, sen vakte sahip çıkma. Onun için ibadetleri emrediyor. Bundan tek çıkarı olan taraf biziz aslında.

İşte burada dünyada yaktığımız cehennem ateşini bize gösteriyor Allah. Eğer biriktirme tutkusu benliğimizi sararsa önümüze kimse duramıyor. Baksanıza yer yüzünü cehenneme çevirenler hep bu yüzden çevirdiler, bugün de hala bu yüzden çeviriyorlar. Ve devam ediyor.

Allah’ın rızâsına uygun olması şartıyla “tekâsür” yasaklanmamıştır. Ancak insanların bolluk elde etmek için birbirleriyle yarışması ve birbirinin üzerine çıkmaya çaba göstermesine dikkat çekilmiş, ebedî hayatı kaybetme tehlikesine karşı insanlık uyarılmıştır.

Çokluk ve bolluk sebebiyle insanların birbirlerine kibirli davranmaları yasaklanmıştır. Bunları değerlendirdiğimiz zaman âyette kötülenen ‘tekâsür’, sırf dünyevî düşüncelerle evlat, mal, servet ve saire gibi çokluğu ile övünülebilen şeyleri aşırı bir tutkuyla durmadan çoğaltma yarışına girmek; bunların dinî ve uhrevî mesuliyetini hiç hesaba katmadan, helâl haram ayırımı yapmadan kendini daha çok kazanma hırsına kaptırmak; bununla başkalarına karşı böbürlenmektir. Allah, âhiret, hesap, cennet ve cehennem hakkında böyle bir bilgi, insanı elbette tüm yanlış hal ve hareketlerden uzaklaştıracak ve onu İslâm çerçevesinde güzel bir kulluk hayatına yönlendirecektir. Bizler de ‘kulluk şuuru’ ile hareket ederek elimizdeki bütün imkanların da ‘emanet’ olduğunu unutmadan, ‘dünyevileşme’ hastalığına tutulmadan imanımızla gideriz İnşallah…

Yaşar Değirmenci

Akit TV köşe yazarı